kapat

12.12.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
Bilisim99
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
GÜNGÖR MENGİ(gmengi@sabah.com.tr )


İkinci Lozan

Avrupa Birliği'nin Helsinki Zirvesi sonunda imzalanan belgeyle Türkiye'nin adaylığı resmen kesinleşti.

Siyasi ve ekonomik geleceği güvence altına alınmış saygın, müreffeh ve çağdaş bir Türkiye artık hayal değil.

Evet, dünyanın en büyük siyasi ve ekonomik topluluğu ile bütünleşmek için kat edeceğimiz zorlu bir yol var.

Ama dün imzalanan Helsinki belgesi, Lozan Anlaşması kadar önemlidir.

Lozan, Türkiye'yi bağımsız ve egemen bir devlet olarak tanımıştı, dünkü Helsinki bildirisi çağdaş uygarlık ailesinin içine alıyor.

10 Kasım'larda "Atam rahat uyu" deriz..

Düne kadar bu palavraydı. Artık çağdaşlık yolculuğu güvenceye bağlanmıştır.

Atatürk şimdi biraz rahat edecektir.

Ebedi huzuru ise ancak bu ülkenin tüm kalitelerini AB'ne tam üye olmayı hak edeceği standartlara yükseltmesi ile kazanacaktır.

Artık pusulamız var
Bu, yaşayanlar için de geçerli.

Önceki gece Ecevit'in Helsinki'ye gideceği haberini aldığım zaman içimi mutluluk kapladı. Eminim topluma karşı sorumluluk taşıyan herkes aynı duyguları yaşamıştır.

Eski insanların önemli bir olay karşısında sarfettikleri "Gözüm açık gitmeyeceğim" sözünü şimdi daha iyi anlıyorum.

Bu söz, genç kuşaklara karşı görevini yerine getirememiş yetişkinlerin tesellisidir. Bugünün siyaset kuşağı görevini iyi yapamadı.

Avrupa'ya ilk somut adımı 1963 Ankara Anlaşması ile attık. Ama beyinsel ufkumuz değişmedi. "Önce devlet" diyen ve bu sloganın arkasında devleti yağmalayan, soygunu karartmak için özgürlüğü, şeffaflığı redden zihniyet, "önce insan" diyen medeniyetle çatışmayı sürdürdü.

Enflasyonla yığınlar soyulurken, içerde ve dışarda çatışmalar körüklendi. Üst üste askeri darbelerle demokrasi hançerlendi. Türkiye zengin-fakir, Türk-Kürt, laik-antilaik ayrımının kazdığı uçurumlarda maceralara sürüklendi.

Irkçı bölücülük ve kökten dincilik devlete meydan okuyacak cüreti kazanırken bu istikrarsızlıkta devleti ve toplumu soyan çeteler üredi, bu da baskıcı devlet yanlılarına aradıkları fırsatı hazırladı.

Mucizeleri hak etmek
Türkiye'yi karanlık bir girdabın felâketli sonuçlarından kurtaran mucizeye şükürler olsun. Şu son bir kaç aya bakın..

Önce Amerika'nın "Büyük Türkiye"yi keşfetmesi, Başkan Clinton'un gelişi, AGİT, dün Avrupa Birliği ve yakın günlerde IMF ile imzalayacağımız anlaşma..

Bugün Türkiye'de iki önemli ayağı sol ve milliyetçi sağ parti olan istikrarlı bir hükümet var. Bu hükümet dünkü kararı ile gelecek kuşakların şükranına aday olacaktır.

Ama lâyık olması için daha yapacakları çok şey var. Orta Asya ve Kafkasların anahtarını elinde tutan Türkiye'nin bu gücünü halkın refah ve mutluluğu için değerlendirmesi, inanç, kararlılık ve cesaret gerektiriyor.

İşkence davaları ile, çetelerle, yolsuzluklarla, enflasyonla, askeri darbe tehditleri ve parti kapatmalarla yaşamak istemiyoruz.

Dün dahil olduğumuz Avrupa ailesi güvencedir ama yine her şeyden çok kendimize güvenmek zorundayız.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır