kapat

12.12.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
Bilisim99
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
İslam ve deprem gerçeği

(Ramazan sohbetleri)
Millet olarak, bitirmekte olduğumuz yüzyılımızın en büyük felaketlerinden biriyle karşılaştık. Önce Marmara Bölgesi 7.4'lük sarsıntıyla, daha sonra da Bolu, Düzce ve Kaynaşlı civarı 7.2'lik büyük bir depremle sarsıldı. Binlerce insanımız evsiz barksız kaldı. Büyük kentlerimiz harabelere dönüştü. Kimi çocuklar öksüz, kimileri yetim kaldı. Depremin oluşturduğu sarsıntı ve ruh bunalımı ise hala sürmekte. İnsanlar, Cenab-ı Allah'ın azametli bir şekilde yarattığı doğa olayları karşısında ne kadar aciz ve çaresiz kalabileceklerine bir kez daha şahit oldular.

Deprem bir çok olumsuzluklara neden olmakla birlikte, aynı zamanda, birçok güzelliklerin sergilenmesine de vesile olmuştur. Bir taraftan ülkemizin doğusuyla batısı elele, gönül gönüle kenetlenerek deprem bölgesine koşarken, diğer yandan dünyanın her yerinden değişik dinlere ve farklı kültürlere mensup insanlar, sırf insani mülahazalarla insanımızın yaşadığı bu dram karşısında harekete geçmiş ve depremde zarar görenlere bir katkıda bulunabilmek için ülkemize akın etmişlerdir. Bu davranışlarıyla insanlık ailesinin cevherinde aslolanın sevgi ve merhamet olduğunu, kin ve düşmanlıkların ise bu temel gerçek karşısında kaybolmaya mahkum olduğunu göstermişlerdir.

ALLAH'IN KANUNLARI
Kainat, Yüce Allah tarafından belirli bir düzen içinde yaratılmış bir varlıktır. Kainatın işleyişi, Cenab-ı Allah'ın sonsuz kudretiyle belirlediği yaslar muvacehesinde cereyan etmektedir. O'nun yasasının dışında kalan hiçbir şey yoktur. Kainatta tesadüfe yer yoktur. Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle her şey belli bir ölçü ve düzen içinde yaratılmıştır. Örneğin ateş yakmakta, su soğutmakta, güneş kendi etrafında dönmekte ve Allah'ın takdiriyle kendine mahsus yörüngesinde akıp gitmekte, tohum ve çekirdek kabuğunu yarıp filizlenmekte, gündüz geceyi, gece de gündüzü takip etmekte, gökten yağmur yağmaktadır. Kainat içindeki bütün varlıklar, hayatiyetini, hareketlerini, varlığını Allah'ın koymuş olduğu sabit ve belirli kanun ve ölçülere göre sürdürmektedir. Bu kuralların sabit, değişmez ve sürekli olduğu Kur'an'da belirtilmektedir.

Her şey belli bir ölçü ve düzen içinde yaratıldığına göre, depremler de Allah'ın kainatta koyduğu kanunlara göre meydana gelir. Örneğin fay kırılması bu kanunlardan birisidir. Deprem bilimcilerin deprem sebepleriyle ilgili olarak yaptıkları izahatların dinimizle çelişen ve çatışan bir tarafı yoktur. Bu çabaları dinimizin olumsuz karşılaması da mümkün değildir. İslamda ilk emir "oku" şeklinde gelmiştir. İlk gelen ayetlerde ilmin sembolü kalemden ve talimden bahsedilmiştir. Alimler en çarpıcı ifadelerle övülmüştür.: "Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? (Zümer: 9) "Halka bu misalleri getiriyoruz, bunları ancak alimler idrak eder" (Ankebut: 43) Hz. Peygamber Efendimiz de bir çok hadisinde ilim ve ilim adamlarını methetmiştir: "Bir alimin ölmesinden bir kabilenin ölmesi daha ehvendir". "Kıyamet günü alimlerin mürekkebi ile şehitlerin kanı tartılır, ama alimlerin mürekkebi ağır basar". "Dünya mutluluğu isteyen ilme sarılsın, ahiret mutluluğu isteyen ilme sarılsın. Hem dünya mutluluğu hem de ahiret saadeti isteyen ilme sarılsın". İlme bu kadar önem veren ve cehalete savaş açan bir dinin ilimle karşı karşıya gelmesi mümkün değildir.

ÖLÇÜ VE KURALLAR
Şu halde burada insanları, özellikle ilimle ilgili yukarıda zikrettiğimiz sözlerin sahibini önder ve rehber edinmiş olan müslümanlara temel bir görev düşmektedir. O da, sünnetullah olarak adlandırılan ve kainatın işleyişine esas olan söz konusu ölçü ve kuralları bilimsel bir yöntemle tespit etmektir. Bu yönde sarf edilecek gayretlerin, Allah'ın işine müdahale veya O'na karşı bir başkaldırı olarak değerlendirilemeyeceği açıktır. Aksine, dinimize göre, insanlığın hayrına olan bu çalışmalar "salih amel" çerçevesi içinde değerlendirilmelidir. Müslümanlar ilk olarak iman, daha sonra da salih ameller işlemekle emrolunmuşlardır.

Son olarak şu hususun da altının çizilmesinde fayda mülahaza etmekteyim. Doğal afetten korunmak için somut ve müşahhas çözüm yollarını din değil, ilgili bilim adamları tespit edecektir. Dinin bu noktadaki fonksiyonu genel ilke ve hedefleri belirlemekten ibarettir.

MEHMET NURİ YILMAZ


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır