Geçen gün sormuştuk.. Demiştik ki; Türkiye müthiş ekonomik bir darboğazın içinde değil mi?
Ardından hükümetin parasızlıktan gece yarısı çıkardığı deprem vergilerine değinmiş, yine hükümetin memura 2000 yılında iki parti halinde ve o da ancak yüzde 25 zam verebildiğini, IMF ile imzalanacak olan anlaşmanın içeriği gereği, ülkemizin 2000 ve onu kovalayan en az 2 yıl, çok ciddi biçimde kemerleri sıkmak zorunda olduğunu yazmıştık..
Türkiye'nin faizleri ile birlikte ödemesi gereken milyarlarca dolar dış borcu olduğunu, ayrıca faizlerle daha da korkunçlaşan bir iç borç sarmalında olduğunu belirtmiş ve sormuştuk:
Türkiye şu sıralar üç önemli askeri harcamaya hazırlanıyor.
Birincisi 1000 adet yeni tank.. Bu projenin Türkiye'ye maliyeti 7 milyar dolar..
İkincisi 1000 adet tankımızın modernleştirilmesi.. Bunun maliyeti ise 3 buçuk milyar dolar..
Üçüncüsü 145 saldırı helikopteri alma projesi. Maliyeti de 3 buçuk milyar dolar..
Bunları alt alta koyduğunuz zaman ortaya, sadece bu üç projenin tamamlanması için 14 milyar dolar gibi ödememiz gereken muazzam bir para ortaya çıkıyor..
Bunlara ordunun diğer projelerini de eklerseniz, Türkiye önümüzdeki 25-30 yıl içinde neresinden baksanız 130-150 milyar dolarlık bir harcama yapmaya hazırlanıyor..
Peki ama nasıl olacak bu?
Bu müthiş paraları nereden bulup ödeyeceğiz?
Türkiye'nin güvenliğini en ufak bir şekilde tehlikeye atmadan, acaba bu rakkamların aşağı çekilmesi veya hiç olmazsa önümüzdeki çok zor 3 yıl içinde, bu tür muazzam meblağlara varan ihalelerin durdurulması veya yavaşlatılması gerçekleşemez mi?
Ordumuz bu fedakarlığı yapabilir mi veya yapmalı mı?
Ayrıca, Türkiye önümüzdeki yıllar itibariyle kendisinin de karışacağı veya karışmak zorunda kalacağı ciddi bir savaş mı bekliyor?
Ardından devam etmiş ve "Ancak, Türkiye'nin, önündeki iç ve dış tehditler konusunda askeri bakımdan acilen güçlendirilmesi gerekiyorsa, o zaman bu projeler bir an önce hayata geçirilmelidir" demiştik..
Ama bu konularda resmi bilgimiz olmadığı için yukardaki tartışmayı açmayı uygun gördüğümüzü, demokrasilerde doğruların ancak tartışılarak bulunacağını yazmış, bu konuda bize ulaşacak açıklamaları da yayınlayacağımızı kaydetmiştik..
Ancak henüz yukardaki sorularımızın yanıtlarını alamadık.. Başbakanlık veya Genelkurmay Başkanlığı'ndan bir cevap çıkmadı..
Oysa, bu yazımızdan sonra çok sayıda okurumuzdan elektronik posta yolu ile, faksla ve telefonla mesajlar aldık.. Bu mesajlarda bizi destekleyenler olduğu gibi, karşı çıkanlar da vardı..
Bundan şu sonuç çıkıyor; Türkiye konuşmak ve tartışmak istiyor..
Bu gözlemimiz sadece bu konu ile de sınırlı değil; Türkiye herşeyi açık açık konuşup tartışmak istiyor..
Ne güzel değil mi?
Şimdi bunu hayata geçirelim.. Geçirmeye çalışalım.. Yani Türk halkının büyük çoğunluğu gibi davranalım..
Cevaplarınızı bekliyoruz efendim..