Bu satırlar, Liyudmila Ulitskaya'nın Mehmet Özgül'ün özenli çeviri ile "Doğan Kitapçılık AŞ." tarafından yayımlanan "Yoksul Akrabalar" kitabının aynı başlıklı hikayesinden...
Halen Moskova'da yaşayan Ulitskaya, Rusya'nın Urallar bölgesinde, 1943 yılında doğmuş... Tiyatro eserleri ve film senaryoları da yazıyor. "Soneçka" adlı romanıyla 1996'da Fransa'da Medicis Yabancı Roman Ödülü'nü kazanmış...
"Yoksul Akrabalar" hikayesinde Ulitskaya, Asya Şafran'ın kimliğinde, bizim Orhan Kemal'in kahramanlarına benzeyen kişileri anlatıyor.
Aysa Şafran, yoksuldur, ama onurludur.
Hikayenin sonunda, üçüncü göbekten zengin akrabasından, kendisi adına aldığı armağanlarları, çünkü kendisi de yoksuldur, pek tanımadığı yoksul bir evinin nemli duvarına dayalı sallantılı masası üzerine boca edecek, yamalı bir çamaşırın altına da 100 rublelik bir zarf sokuşturacaktır.
Hikayenin ayrıntısını anlatmak istemiyorum. Bütün kitap, 133 sayfaya sığan altı hikaye...Okuyan anlatacaktır. Çünkü Ulitskaya, bir başka ülkenin insanlarını anlatsa da, anlatıkları bizim insanımıza benziyor.
Marmara Bölgesi'ni sarsan depremin üzerinden yüzden fazla gün geçti
İlk günden daha düne, Yalova'dan Kaynaşlı'ya bir çok yeri gezdim, bir çok insanla konuştum. Ölüm, hayatın kapısını aralamak istemiyordu, acı sevincin, umut umutsuzluğun...
Ama değişmeyen tek şey vardı: Bunca acıya rağmen, o insanların onuru...
Dünyanın dört bir tarafından yardım yağarken, bizim insanlarımızda Asya Şafran gibi yoksulluğun, acının onurunu taşımaktaydı.
Edebiyatın gücü işte burada. Ölüme, yokluğa, yoksulluğa, acıya direnmesinde...Çünkü insan, insan ile akrabadır, yoksul da olsa, acılarla yoğrulsa da...
Peki, bizim insanlarımızın hikayesi, şiiri, romanı nerede?
Marmara Bölgesi bir laboratuar olarak duruyor orada ve filmlerini çekecek sinemacıları, romanını ya da şiirini yazacak edebiyatçıları bekliyor.
Herkesin anlatıcak bir hikayesi var orada.
Ve onurlu bir "akraba"mız olarak yaşıyorlar çünkü...