Kıskançlık ateşi
Atina'yı Clinton nefreti değil Türkiye kıskançlığı yaktı.. O nefreti de Clinton'un Türkiye vizyonu yarattı.
Başkan Clinton "önümüzdeki binyılda dünyanın bu bölgesinde düşlerimizi süsleyen geleceğe ulaşma şansı"nı Türkiye'ye bağlarken haklı ve samimi idi.
Ama bunun şartları vardı.
1. Türkiye demokrasi ve insan hakları standartlarını Avrupa kalitesine yükseltecek;
2. Bölücü terörü önlemekteki başarısını, Kürt sorununu çözmekte de tekrarlayacak;
3. Kıbrıs ve Türk-Yunan ihtilâflarının halli yolunda yapıcı olacak;
4. Batı ve İslam dünyasını barış ve uyum içinde birleştiren bir örnek olarak Avrupa Birliği'ne girecek..
Böyle bir vizyon Türkiye'nin, Amerika'nın, Avrupa'nın, barış ve istikrar içinde refah arayan tüm bölge ülkelerinin çıkarıdır.
Avrupa Birliği yolumuzdaki engellerin bir kaç ay içinde kalkmasında, bu vizyonun gerçekleşeceğine olan inancın Avrupa'da da yaygınlaşması önemli rol oynamıştır.
Büyük Türk korkusu
Düşünün: Sınırsız zenginliklere sahip Orta Asya'ya kültürel ortaklığı ile liderlik yapan, İslâm dünyasına model olan, süper ülke Amerika'nın tam güvenine sahip Avrupa Birliği üyesi "Büyük Türk"..
Komşudaki dar kafalar için bu, tarihi rekabetin sonudur ve korku patlamıştır.
Başkan Clinton, Türkiye'nin gelecekteki rolünün, Yunanistan ile ilişkilerine bağlı olduğunu da durmadan tekrarladı.
Ama kıskançlık, bu şartı Yunanlıların duymasını önledi. Çünkü "Büyük Türk" korkusu, Yunanistan'ın "Büyük Türk" sayesinde elde edeceği menfaatleri görmesine manidir.
Başkan Clinton, Helsinki Zirvesi'ne kadar Türkiye'nin Yunanistan'ın beklediği tavizleri vermek zorunda kalacağını ima etti ama Atina'yı yangın ve yıkımdan kurtaramadı.
Çünkü Yunanistan'da "Clinton'un Türkiye kehaneti gerçekleşeceğine varsın Kıbrıs ve Ege sorunları çözülmesin" diyen bir kamuoyu mevcuttur.
Haklı olmak yetmiyor
Yunanistan Cumhurbaşkanı Stefanopulos adeta zebanilerini mazur göstermek ister gibi Türkiye'yi saldırganlıkla suçlamıştır.
Konuşmasında 25 yıllık sorunun "Türkiye'nin Kıbrıs'ı işgalinden kaynaklandığını" iddia etmiştir.
Clinton bu konuşmaya tabii ki "Kıbrıs'ta 1974'te darbe yapıp soykırıma girişen Sampson Türk müydü?" diye sorarak cevap veremezdi.
"Türkiye, Avrupa Birliği üyesi olunca aranızdaki sorunlar anlamını kaybedecektir" de diyemezdi. Yangını körüklemek olurdu..
Çünkü tarihin nehrine karşı Atina'da umutsuzca direnen bir topluluk görmüştür.
Bu manzara, Yunanistan'ın Helsinki'de sorun çıkaracağı işaretini veriyor.
Ve şimdi Türk hariciyesini, tarihi bir sınav bekliyor. Kıbrıs konusunda "uzlaşmaz" kimliğimizi dramatik şekilde "uzlaşmacı" kimliğine dönüştüren bir yaratıcılık sınavı..
Atina'ya açık vermemek zorundayız.
Düne kadar Kıbrıs, Kıbrıs Türkleri'nin geleceği idi. Artık öyle değil..
Türk dünyasının geleceği..