Piyasada toplu halde faiz düşüşü yaşanıyor. 2000 yılı enflasyon hedefi doğrultusunda yavaşlayan kur artışı ve düşük faiz beklentisiyle başlayan indirimler, ekonominin de canlanabileceği sinyalini veriyor.
Bankaların Hazine'ye verdikleri borç faizi yıllık yüzde 65'e kadar geriledi. Ekonominin canlanması için aynı oranda olmasa da mevduat ve kredi faizlerinde de düşüşün gelmesi gerekiyor.
Düşüşün ilk ayağı bono faizlerinde, özellikle de uzun vadelilerde gerçekleşti. Bankalar Ekim başında yüzde 95'ten Hazine'ye borç verirken, bu oran şimdilerde yüzde 65'in de altına indi. Bu seviyeden alınan yıllık bono 12 ay boyunca yüzde 4.26 getiri sağlıyor.
Faizin getirisi düştükçe, kaynak maliyetinde yani mevduat faizlerinde de indirim yapıldı. Kısa vadelerde 5 puanı, uzun vadelerde de 10 puanı aşan düşüşler yaşandı. Net getiri aylık ve üç aylıklarda yüzde 55-65 aralığına kadar indi.
Mevduat faizlerinden sonra bankalar "borcuna en sadık olanlar" diye nitelendirilen bireylere verdikleri kredilerin faizini de aşağıya çekmeye başladı.
Otomobil kredisinin aylık faizi 1 ay önce yüzde 6'ydı. Şu anda en yüksek faiz yüzde 5.5'lerde. Birkaç banka anlaşmalı kuruluşlarla yüzde 5'in de altına kredi kullandırıyor. Diğer ihtiyaç kredilerinde ise oranlar hâlâ yüzde 5.5'in üzerinde. Yıllık bileşik bazda baktığımızda yüzde 5.5'lik aylık faiz, yüzde 90'ı aşıyor. Özellikle kredi kartına uygulanan faiz yüksek. En düşük oran yüzde 6.90. Bu bile yıllık bazda yüzde 120'nin üstünde!
Bankalar bu beklenti ile aylık getirisi maliyetlerinin çok altında, yüzde 4.26'lık tahvil alıyor. Yine aynı nedenden en az altı aylık, iki yıla kadar uzayan tüketici kredi faizleri de aşağıya çekiliyor.
Tüketiciler, 2000'de getirisi azalan döviz ve faiz karşısında, aylık yüzde 5-6 civarından kredi kullanmaya istekli olacak mı? Bu sorunun cevabı, bize tüketici faizlerindeki indirimin önümüzdeki dönemde de devam edebileceği sinyalini veriyor.
NADİN TAŞCIOĞLU