Derin devlet
Zamanıydı... Bir Ankara fıkrası var sırada. Başlangıcı kısa kesiyorum, adam bir Aladdin lambası buluyor ve içinden cin çıkıyor, "Dile benden ne dilersen" diyor.

Adam: Kıbrıs'ta oğlum var, ben uçaktan korkarım, vapurda bulantım tutar... Kıbrıs ile Türkiye arası bir yol yap, otomobille gidip geleyim.

Cin: Kardeşim sen deli misin, ne büyük bir iş istersin farkında mısın, tonlarca çimento, binlerce işçi, milyar dolarlık maliyet... Başka bir şey iste!

Adam: O zaman şu derin devlet ne, herkes konuşuyor, kimse bilmiyor, bana onu anlat.

Cin: Peki söyle bakalım otoyol kaç şeritli olsun istiyorsun!

Haftanın gündemi
* Baba bir yaşına daha basıyor, böylece hepimiz, başımızda Baba ile bir yaşımıza daha basıyoruz. Darısı torunlarımızın başına!

Cumhurbaşkanı yaşgünü pastasını Aliyev'le birlikte yiyecek.

* Meclis'in gündeminde af, bedelli askerlik ve bütçe var. Bütçe 3 Kasım'da, 3 Kasım aynı zamanda Susurluk'un 3'üncü yıldönümü.

Bunlar dışında Meclis'te neler görüşülüyor diyecek olursanız...

* DSP Amasya Milletvekili Gönül Saray Alpan milletvekilleri lojmanlarında evlere "Yarım elma gönül alma" diye Amasya elması dağıtmış, o gündemde!

Neden Osman Bey?
Başlığa çıkan sorunun son vurgusu, esas soru "Karaosmanoğulları, Çandaroğulları, Germiyanoğulları dururken... Neden Osman Bey?"

Aktüel Dergisi'nin Millennium ekinin kapağı Osman Bey!

Şu sıralar et yemeğini sosu için yiyenler misali, Aktüel'i "Millennium" için alıyor ve tadına doyamıyorum.

Arkada bıraktığımız bin yıl boyunca Aktüel yayınlansa ne yazardı diye yola çıkarak tarih içinde kendilerini aşmışlar.

Şimdi 4'üncü sayıdalar 1400'e kadar geldiler.

Bu sayıda Boccacio'nun Decameron'u sansür kuruluna takılır mı diye tartışıyorlar, Osman Bey'in önlenemeyen yükselişi kapak konusu...

Önümüzdeki sayıda İstanbul'un fethi olacak!

Millennium Yayın Yönetmeni Levent Tayla ile görüştüm, "Bu iş nasıl doğdu, arkasından neler geliyor" diye sordum, anlattı. Ben de sizler için notlar aldım:

* Tarihe milletçe ilgi duyuyoruz. Belki de önümüzü çok göremediğimizden tarihi seviyoruz ama tarih asık suratlı. Ansiklopedileri alıyoruz, sonuçta raflarda kalıyor.

Biz popüler tarih yapalım istedik, bunun da yolu "Aktüel Dergisi o dönemde çıksaydı ne yazardı" formülünden geçti. Bugünü yazıyormuş gibi zaman içinde yolculuk olarak düşünebilirsiniz.

* 1001 yılında çıkıyormuş gibi Alpaslan'la söyleşi yaptık. Alpaslan "Şimdi siz bunu başlığa çıkartırsınız" diyor. Hayatında böyle bir şey söylememiş ama şimdi olsaydı söylerdi. Veya daha ileride olacak bir olay için kehanette bulunuyor, biz o kehanet gerçekleşecek mi biliyoruz! Olayların gelişimi öyle...

İbni Sina rejimi veriyoruz, uygulayan çıkar mı bilemeyiz ama İbni Sina o tarihte o rejimi gerçekten vermiş.

* Her yazı tarihsel gerçeklere dayanıyor lakin düş gücü kuru mantıktan daha etkin. Tarih ve hikaye yan yana... Zaten yabancı dillerde tarih ve hikaye çoğu zaman aynı kelimeyle ifade edilir. Biz de tarihi hikaye ediyoruz.

* Toplam 12 sayı olacak ilk 900 yılı 9 sayıda veriyoruz. Her yüzyıla bir sayı, 20'nci yüzyılı üç sayıda vereceğiz. Yakın tarihle ilgili muhteşem bazı belgeler var elimizde, ama yazma da sürpriz niteliği bozulmasın.

***

Tavsiyem şu Millennium ekini alıp biriktirmeniz, eskileri yoksa bu sayıdan başlayın, nasıl olsa tamamlamanın bir yolu bulunur. Hem ayrıca daha Osman Bey'deler sırada Kanuni var... Osmanlı'nın yükselişini bugün yaşıyor gibi okumak unuttuğumuz bir toplumsal mutluluğu da -en azından hayallerde- geri getirebilir.

Ve aslında yeniden hayal kurmaya başlasak dahi yeter!