Ahlak zabıtasına dikkat!
Statü arama derdimiz başımıza iş açacak.. Internet denilen çağdaş aleti "elktronik p... " niyetine kullananları iki vakte kadar ahlak zabıtasının eline düşmüş, Cancan'a muayene için sevkedilirken göreceğiz..
Bakın buraya yazıyorum.. Bizim Murat Birsel ne kadar yırtınırsa yırtınsın, bu Internet sayfaları da üç vakite kadar "Kültür ve Sanat" sayfalarına dönecek..
Bizde adettir.. Gazeteler, kültür ve sanata olan meraklarını gösterme ihtiyacı duydular mı hemen bu işin sayfasını hazırlamaya karar verirler.. Önce bu sayfaya bir editör lazım olur..
Olay kültür ve sanata dair olduğundan, gazete içinde bu işlerden anlayan bir Allah'ın kulu çıkmaz.. Normal şartlarda kendilerine "kültür adamı" süsü vermeye bayılan gazeteci taifesi, iş sayfasını yapmaya geldiğinde yan çizer..
Mecburen dışardan biri aranır..
ooo
Kültür sayfası yapacak adamı gidip "amele pazarından" seçemezsin ya!
Entel barlara, sinamateklere bakmak lazım veya panellere gidip dinleyici olarak takılanların arasından bulmak lazım..
Bazen, Milli veya Beyazıt gibi büyük kütüphanelere de takıldıkları oluyor ama oradan seçecekleriniz gazetelerin işine yaramaz..
Sabah akşam kitap okuduklarından vücutları et tutmaz.. Zayıf ve sinirli olurlar.. Kültür adamlarının iyisi panellerden çıkar.. Hele bir de besili olanları vardır ki bunlara baha biçilmez..
Mesela Profesör Toktamış Ateş böyledir.. Panelciler tarafından paylaşılamadığı için günün onaltı saatini konuşarak geçirir..
Çok laf yalansız olmaz..
Gazete yöneticileri "Kültür ve Sanat Sayfası" yapacak adamı seçerken bir de gözlüklü olmasına dikkat etmelidir.. Bir fikir adamının gözlüğü yoksa koyuverin yakasını gitsin..
Neden derseniz bizim ahali gözlüksüz okumuşa inanmaz..
Çıksın ahalinin karşısına beş saat antik felsefeden, dört saat sosyolojiden konuşsun, hatta büzüğü sıkıyorsa kuantum fiziğini anlatsın yine de para etmez..
Ahali "Madem bu kadar çok şey biliyor gözlüğü nerede?" diye sorar.. Gözlük burada diploma, şehadetname, üst lisans yerine geçer.. "Çok mal haramsız, çok laf yalansız olmaz.." fikrinden giden ahaliyi ancak gözlük ikna eder..
Bizim popçuların kendilerine entel süsü vermek için gözlük takması bundandır.. Aynı tekniği polisimize öğretemedik gitti..
Uyuşturucu kaçakçılarını yakalamak için "alıcı kılığına" giren narkotik ajanlarımızı bilirsiniz.. Türkiye'deki uyuşturucu bağımlıları tek tip kıyafet giymediklerinden "alıcı kılığına girmiş polis" tarifi her zaman tartışma konusu olmuştur..
Oysa düşünce suçlularını yakalamak için bir operasyon düzenlenmesi icap etse, böyle bir teknik sorunla karşılaşılmaz.. Sivil polisler birer tel çerçeveli entel gözlüğü tedarik eder..
Gözüne kestirdiği düşünce suçlusunu bulur.. Fikir değiş tokuş ederken suç üstü yakalar..
ooo
Bu kadar emekle hazırlanan kültür ve sanat sayfaları okunur mu diye soracak olursanız, onun da cevabını vereyim.. Katiyen okunmaz!
Ama gazete yönetimlerinin kendi okurları üzerinde bir anket yapmasın.. En çok okunan yerler olarak mutlaka kültür ve sanat sayfaları çıkar.. Söz temsili, bir gazete okurunun yolunu kesin.. "Gazetenizin en sevdiğiniz yeri neresi?" diye sorun..
Cevapların yüzde 98'i "Kültür ve sanat sayfası" diye çıkacak, ancak yüzde 2'si "Kahverengi gözleri.." diyecektir.. Aynı testi televizyon kanalları için uygulayın sonuç yine değişmez..
Sabah akşam Kral TV, Genç TV veya Number One'dan klip seyreden ev kızlarının, sokak oğlanlarının kısm-ı umumisi ya "Discover Kanal" diyecek veya "Televizyon seyretmem" deyip kendine kitap kurdu süsü verecektir..
Çünkü ahalimiz uygulayarak değilse bile sezgi yoluyla bu tür sayfa ve kanalların statü tarif ettiğini öğrenmiştir..
Dünyaya açılan pencere..
Internet de böyle birşey işte.. Gazete sayfalarından farkı yeni ve elektronik olması..
- "Gece Internet'e takıldım.." dedin mi kendine bir statü tarif etmiş oluyorsun.. Hem de karşındakine hava basıyorsun..
İşte gazete yönetimleri de Internet merakının nereden kaynaklandığını bilmediklerinden, heyecanlanıp gazetenin bir iki sayfasını bu yeni icada açıyorlar..
Bilseler ki Internet'e girenlerin çoğu kendilerine hayırlı bir kısmet aramakta başka teknik uygularlar.. Ne bileyim, gazetenin "Gönül Pastası" köşelerine ağırlık verirler..
Bunları Internetçiler'e iftira için yazmıyorum..
Internet'e girip de site site dolaşanların derdinin ne olduğunu bildiğimden kulağınızı büküyorum.. Bizim gazete içindeki Internet meraklılarını gözledim.. Bütün yaptıkları karşı cinsten birini bulup "Et koydum tencereye, dolan gel pencereye.." muhabbeti yapmak..
(Meraklısına not: Bu muhabetlerin aslını ayrıca bir yazı konusu yapacağım..)
ooo
Ama korkarım ki diğer gazetelerin başına gelen bizim başımıza da gelecek, Murat Birsel yönetiminde hazırladığımız Internet eki de aynı akibetten kurtulamayacak..
Burada gazeteci yazar Murat Birsel'e söyleyecek sözüm yok..
Kendisi bu tür sayfalar için gazete bünyesinden çıkan ilk editördür.. Ayrıca orjinal gözlüklüdür.. Yani entel takılmak için değil, ihtiyaçtan gözlük takmaktadır..
Henüz Toktamış Ateş ağabeyimizin kıvamına ulaşmamışsa da besili görünür.. Yanaklarını sıksan kan, kafasını sıksan fikir damlar..
Ayrıca gelişmekte olan bir mizah duygusu da vardır.. Bunu da hazırladığı ekte hayali olarak konuşturduğu köşe yazarlarına söylettiklerinden anlıyorum.. Evet, orada okuduklarınız arasında benim beyanım da var..
Ama bana ait değil..
Yine de günahını almayayım çocuğun.. Odama gelip Internet sayfası hakkında ne düşündüğümü sordu.. Benden "Çay aşağı çay sıra, taze hıyar mansıra.." cevabını alınca, içinden çıkamayıp aklına geleni benim ağzımdan yazdı..