AÇIL SEZEN
Türkiye'de kalite tanımı 90'lı yılların başından bu yana şekilleniyor. Ama az zamanda aldığımız yol küçümsenecek gibi değil. Örneğin Türkiye, gelecek yıl düzenlenecek Avrupa Kalite Kongresi'ne ev sahipliği yapacak. Bu dev organizasyon öncesinde Türkiye, kalite konusunda geldiği noktayı önümüzdeki hafta düzenlenecek 8. Ulusal Kalite Kongresi'nde değerlendirecek. Bu hafta yaşamımızda önemli bir yer alacak olan kalite konusunda, Türkiye'nin "en kaliteci" ismi, TÜSİAD-KalDer Başkanı Yılmaz Argüden ile görüştük.
Türkiye kalitenin neresinde?
Kalite, insana yatırımdır. Türkiye, büyük şirketler ve grup şirketleri nezdinde iyi yol aldı. Ama Anadolu'yu dikkate alırsak, gideceğimiz daha çok yol olduğunu söyleyebiliriz. Toplumumuz insana yatırıma o kadar eğilimli değil. Daha çok makineye yatırım yapıyoruz ama insana yatırım masraf gibi geliyor. Halbuki insana yatırım yapmadan başarılı olmak mümkün değil. Toplam kalite yönetimi de esasında bir eğitim yatırımından başka bir şey değil.
Toplam kalite yönetimi insanlara neler kazandırıyor?
Bu bir felsefedir. Davranış biçimlerini farklılaştırmak üzere eğitim yatırımıdır ve kazanımlarıyla karşılaştırıldığında getirisi bundan daha büyük yatırım da zor bulunur. Krize dayanıklılıktan, risklerin minimizasyonuna, pazar paylarının artırılmasından kârlılığa kadar çok şey kazandırıyor. Bununla ilgili o kadar çok istatistik var ki... Türkiye'de sizin de gözlemlediğiniz gibi hakikaten başarılı olduklarını görüyoruz. Yurtdışına da baktığımızda borsa değerleri olsun her bakımdan bunu uygulayan grup, uygulamayanlara nazaran daha başarılı.
Toplam kalite yönetiminde bir takım ekoller var, Avrupa ekolü, Japon ekolü gibi... Sizce Türk şirketlerinin yapısı hangisine uygun?
Toplam kalite dendiğinde her kuruluş farklı açıdan ele alıyor. Aslında toplam kalite yönetimi birtakım ilkelerin kabul edilmesi ve bununla ilgili eğitimlerin olmasıdır. Ondan sonra her kurum kendine göre ceketini diktiriyor. Kesin bir reçete değil o, bir ilke, bakış açısı ve felsefe esasında.
Uygulama safhasında nelere dikkat etmeli?
Toplam kalitedeki önemli şey müşteri. Bir kere her kuruluş ne olursa olsun hedefini, misyonunu, vizyonunu açıkça ortaya koyacak. Bugün patronun istediğini yapıyorum, yarın öbürünün istediğini yapıyorum değil. Ne yapmak istediğini açıkça ortaya koyacaksın ve paylaşacaksın. Ortaya koyduğun şeyin müşteri odaklı olmasını sağlayacaksın. Çünkü esas patron müşteri, o olmadıktan sonra patron sana hiçbir şey yapmaz. Kalite sürecinde herkesle paylaşımcı olacaksın, çalışanından, tedarikçine kadar... Çünkü paylaşmadığın zaman, dengeyi sağlamadığın zaman esasında bindiğin dalı kesiyorsun.
Siz yapısını incelediğiniz şirketlerde ne gibi eksiklikler gözlemlediniz?
Diyelim ki çalışanlarını sömüren bir kuruluş. Kısa zamanda iyi çalışanlar başka yere kaçıyor. Veya iyi adamlar transfer edemiyor. Dolayısıyla bir zaman sonra iyilerle çalışamaz duruma geliyor. İyilerle çalışanlarla çalışmayanlar arasındaki fark bir zaman sonra ortaya çıkıyor. Dolayısıyla çalışanlarını sömürüyorsan, bu ancak kısa vadeli olabilir. Bundan kalıcı bir avantaj elde etmene imkan yok. Kalıcı avantajı adamların kaşılıklı tatminini sağlarsan sağlayabilirsin. Müşteriye bir şey veremezsen kuruluşa tepki oluşuyor.
Organizasyonun yapısı kalitede nasıl etkili oluyor?
Organizasyonun başında iyi bir lider olması ve liderin bu işe inanması çok önemli. Çünkü şirketin yapılanması, iş tanımları ona göre oluşturulmuş oluyor. Yoksa lider mutlaka bir yerden köstekliyor. Toplam kalite aslında basit bir felsefe. Ama uygulamak istediğinde bugünden yarına olacak bir iş değil. Sürekli eğitime yatırım yapacaksın. İyi bir çalışma ortamı yaratacaksın. Takım halinde çalışacaksın. İnsanlara problem çözme tekniklerini öğreteceksin. Bu uzun soluklu bir süreç.
Toplam kalitede sürekliliğin önemi nedir sizce?
Zaten bu felsefenin temeli. Kendinizi sürekli olarak iyiye götürmek zorundasınız. Kaliteyi gerekli eğitimleri vererek geniş bir personel ağına yaymak zorundasınız. Verilecek eğitim dediğiniz zaman, bunlar da o kadar zor şeyler değil. İlkokul çocuklarının bile yapabilecekleri şeyler. Sürekli gelişmek bizim kültürümüzde de var. Hz. Muhammed, "İki günü bir olan bizden değil" demiş.
Kalite uluslararası platformda nasıl bir rekabet avantajı sağlıyor?
Ürününüzü sürekli ileri götürmek zorundasınız. Toplam kalite bunu sağlıyor. Sürekli aynı ürünü, aynı teknolojiyle üretiyorsanız bir şeyleri eksik yapıyorsunuz demektir. Çünkü aynısını başka biri daha yapıyor ve sizin bundan haberiniz bile yok; o Kore'de. Artık rakibiniz size mal sağlayan tedarikçi değil. Rakip tüm dünya. Kim maliyetleri düşürür, yönetim potansiyelini artırırsa, o rekabette üstünlük sağlar. Toplam kalite yönetimi bunun için faydalı.
Bahsettiğimiz unsurları Türk şirketleri hangi oranda yapabiliyor? Bunu nasıl daha geniş bir tabana yayabiliriz?
Bunu çok etkin bir şekilde uygulayan şirketlerimiz olduğunu zaten kanıtlıyoruz. Türk şirketleri yıllardır Avrupa'da kalite ödüllerine sahip oluyor. Demek ki Türkiye ortamında bu uygulanabiliyor. Türkiye geneline bakacak olursak daha yolun çok başındayız. Yaygınlaşma açısından daha çok az kuruluş gerçekten izliyor, ama ümit verici gelişmeler de var. İnsanlarda ilgi var. Bilgi için zaten geçen sene Ulusal Kalite Hareketi dediğimiz bir hareket başlattık. Böylece farklı örnekler oluşturuldu. Her kesimde uygulanabildiğini tescil ettik, gösterdik.
Elektronik ticaret gibi olgular, dijital ekonomiyi hareketlendiriyor. Kalite bilinci bu sektörlerin yapılanmasına nasıl katkıda bulunulabilir?
Önemli olan bu anlayışa sahip ekiplerin, şirketlerin, takımların kurulması. Bu anlayış olduktan sonra dijital ekonomide de aynı şey, hizmet ekonomisinde de, sanayi ekonomisinde de. Sektörel farkı yok bunun, buraya uyar da buraya uymaz diye bir kavram yok. Ama başlangıç noktasındaki kalite bilinci daha sağlıklı bir gelişme sağlar.
Kendi bünyenizde denetleme ekipleriniz var, bu denetim ekipleriyle danışmanlık şirketlerinin denetçileri arasındaki paralellikler ve farklılıklar neler?
Danışmanlık şirketlerinden de denetçi olanlar var. Bunu uygulayanların bünyesinden de denetçi çıkıyor, Kalder'den de çıkıyor. Dolayısıyla sadece Kalder mensuplarından değil hatta bunun ilgili eğitimler yaygın olarak veriliyor. Her isteyen de bunun eğitimlerini alıp belli tecrübeye kavuştuktan sonra denetçi de olabilecek durumda.
Son olarak Türkiye'nin "en kaliteci kişisi"nden kalite tanımı istesek?
Ben bu bayrağı şimdilik taşıyan kişiyim. Kalite esasında hakikaten bir yaşam felsefesi. Yani her kurumun misyonunu açıkça ortaya koyduğu ve o kurum için çalışan herkesin bu hedefe doğru yöneldiği yönetim anlayışı. Bir hizmetin veya ürünün spesifikasyonları değil, bir yönetim-insan ilişkileri anlayışı, bir yaşam felsefesi.