|
Ata çileden çýkmýþtý...
Latife Haným zeki, kültürlü, modern bir kiþiydi. Ýlk bakýþta tam Mustafa Kemal'e göre bir kadýndý.
Evlendiler... Ýliþkileri önceleri harika gidiyordu.
Derken Latife'nin geçimsiz karaskteri ortaya çýktý: Tahammül ötesi bir kýskançlýk, kaprisler, kavgalar.
MUSTAFA Kemal, Latife'yi, iþgalden kurtarýlýþýnýn hemen ardýndan gittiði Ýzmir'de tanýdý. Ýzmir Mevki Kumandaný Benli Kazým Paþa, Mustafa Kemal'e Göztepe'deki Uþakzade Muammer Bey'in evini tahsis etmiþti. Latife Haným da o sýrada Avrupa'da bulunan ailesinin yanýndan bazý iþleri için Ýzmir'e gelmiþ, babasýnýn evinde oturuyordu.
Gazi Mustafa Kemal, Latife Haným'ýn terbiye, nezaket ve tahsiline hayran kalmýþ, onunla evlenmeye karar vermiþti. Özellikle o günlerde yabancý ülkelere verilecek bir notanýn yazýlmasýna yardým ederken gösterdiði kabiliyet, Gazi'nin dikkatini çekmiþti.
Atatürk, ikinci kez Ýzmir'e gidiþinde Latife Haným'la evlendi. Mareþal Fevzi (Çakmak), Kazým Karabekir, Afganistan Sefiri Galip ve Birinci Ordu Kurmay Baþkaný Emin Paþalar'ýn yanýnda nikahlarý kýyýldý. Birlikte Ankara'ya geldiler. Kýlýç Ali, Latife Haným'ýn Çankaya'daki ilk günlerini anýlarýnda þöyle anlatýr:
"Latife Hanýmefendi, Ankara'ya geldikten sonra, mükemmel bir ev hanýmý olduðunu da gösterdi. Akþamlarý, vaktinde yemek yemek, vaktinde sofradan kalkmak, yemekten sonra Gazi ile birlikte yakýn arkadaþlarýn evine gece ziyaretleri yapmak, sohbetlerle vakit geçirmek, hemen hemen adet olmuþtu. (...) Gazi, uymakta olduðu bu yeni hayattan hoþnut görünmeye baþlamýþtý."
TAVIRLAR DEÐÝÞÝYOR
Latife Haným'ýn Gazi ile evlendikten sonra Çankaya'da mutlu ve samimi bir aile hayatý kurmaya baþlamasý ve Gazi'yi düzenli bir hayata sokmasý herkes tarafýndan saygý ve takdirle karþýlanmýþtý. Ne var ki, Latife Haným'ýn doðasýnda varolan bazý özellikler, ailede dirlik ve düzeni giderek bozuyordu.
"Nihayet durum o hale geldi ki, eskiden Gazi neden hoþlanýyorsa, onu yapan Latife Hanýmefendi, bu kez Gazi neden hoþlanýyorsa, ondan hoþlanmamaya, Gazi kimleri seviyorsa onlarý sevmemeye, onlara adeta düþman olmaya ve birtakým hýrçýnlýklara baþladý. Bu hýrçýnlýklarýn Gazi'ye eski hayatýný arattýracak þekilde verdiði eza ve cefa, onun çevresinde bulunanlarýn gözüne batacak dereceyi buluyordu."
TER TER TEPÝNÝYORDU
Latife Haným, sanki Atatürk'e eza etmekten özel bir zevk alýyor gibiydi:
"Mesela bir akþam Gazi çok neþeli idi. Sofrada konuþuyor ve kahkahalarla gülüyordu. Latife Haným sofrada deðildi. Bu neþeye tahammül edemediðini gösteren sert bir hareketle, yemek salonunun üstündeki odada, bulunduðumuz salondaki avizeyi adeta yere düþürecek gibi ter ter tepinmeye baþladý.
Gürültü, davetlilerin dikkatini çekecek bir hal alýnca, Gazi sabredemedi, davetlilerden utandý ve istemeye istemeye, sofrada, karþýsýnda oturan Salih (Bozok) Bey'e, 'Salih, yukarý çýk, bak, hizmetçilerden bu terbiyesizliði yapan kimdir' demeye mecbur oldu. (...) Fakat Latife Haným'ýn bu halleri herhangi bir ihtar ile dinmek, durmak bilmiyordu."
Atatürk 1924 yýlýnýn sonbaharýnda Anadolu'da uzun bir seyahat yapmaya karar verdiðinde, eþini yine yanýna almýþtý. O günleri Kýlýç Ali þöyle anlatýyor:
SONSUZ BÝR KISKANÇLIK
"4 Ekim günü Sarýkamýþ'taydýk. Latife Haným bu seyahatte de nedense pek sinirliydi. Samsun'a çýktýðýmýz zaman, bilhassa kadýnlarýn ve genç kýzlarýn Gazi'yi kucaklayýp öpmeleri, ona gösterdikleri candan sevgi, Latife Haným'ý biraz kýskandýrýyor ve öfkelendiriyordu.
Bu yüzden Gazi ile aralarýnda bir olay çýkabilirdi. Bu nedenle Gazi, Pakize ve Sabiha Hanýmlarla birlikte Latife Haným'ý Ankara'ya göndermeyi bile düþünmüþ, fakat Latife Haným'ýn özür dilemesi üzerine bundan vazgeçmiþti.
Buna raðmen Erzurum'da Latife Haným'ýn asabiyeti yeniden baþlamýþ, Sarýkamýþ'ta ise saða sola çatar bir durum almýþtý. Ne kumandanlarýn, ne valilerin hanýmlarýna ve ne de kendilerini ziyarete gelen diðer hanýmlara iltifat ediyor, onlarý görünce adeta nevri dönüyordu."
Atatürk, Latife Haným'ý Ankara'ya göndermeye karar vermiþti. Latife Haným'a Salih Bozok refakat edecek, Kýlýç Ali de onlarý Erzurum kaplýcalarýna kadar uðurlayacaktý. Latife Haným, otomobilde Kýlýç Ali'nin yanýnda oturuyordu. Þimdi bu sahneyi izleyelim:
ÞÝFRE: 'HASTANIN ATEÞÝ'
"Latife Haným'ýn üzüntüsü büyüktü. Sürekli aðlýyordu. Bu iþin halledilmesi için kendisine yardýmcý olmamý istiyordu. Aramýzda þöyle bir þifre kararlaþtýrdýk: Latife Haným ve Salih Bey, Gazi'nin hiddet durumunu öðrenmek için 'Hastanýn ateþi nasýl?' diye telgrafla soracaklar, ben de ayný þekilde cevap verecektim.
Latife Haným'ýn Erzurum ve Suþehri'nden gönderdiði telgraflara 'Hastanýn ateþi devam ediyor' diye cevap verdim. Bu haberleþmeden Gazi'yi daima haberdar ediyordum. O da 'Hastanýn ateþi nasýl Kýlýç?' diye ara sýra latife yapýyordu.
Biz de Ankara'ya hareket ettik. 10 Ekim 1924'te Erzincan'a geldiðimizde, orada Kolordu Kumandaný olan Asým Paþa, Latife Haným'ýn, adýma yazýp býraktýðý bir mektubu bana verdi. Mektubu açtým. Ýçinde, üzeri Gazi'ye yazýlmýþ bir mektup vardý.
Gazi'nin yanýna gittim. 'Paþacýðým, Latife Hanýmefendi, Efendimize takdim edilmek üzere bana bir mektup býrakmýþlar. Ýzin verirseniz takdim edeyim' dedim.
Önce 'Býrak' dedi, sonra 'Nerede mektup?' diye sordu. Zarfý yýrtarak mektubu verdim. Mektup cidden bir þaheserdi. Gayet güzel yazýlmýþtý. Þöyle bitiyordu: 'Ben bütün kötü huylarýmý Erzurum'da felaketzede mýntýkaya gömdüm. Artýk beni affet! O mesut yuvamýza, Çankaya'ya yine birlikte dönelim.'
CAN ÇIKAR HUY ÇIKMAZ
Atatürk memnun görünüyordu. Hemen, 'Paþam, þimdi telgraf çekeceðim. Hastanýn hararetini kaç olarak bildireyim?' diye sordum. 'Hasta iyidir der ve Kayseri'de bizi beklemelerini ilave edersiniz' dedi. Elini öptüm ve derhal Kayseri'ye henüz varmamýþ olan Latife Haným'a þu telgrafý çektim:
'Hamdolsun hastamýzýn ateþi düþtü. Tamamen iyidir. Kayseri'de bize katýlmanýz arzu buyuruluyor.'
Latife Haným, Kayseri'ye 40-50 kilometre uzaklýkta bir handa Gazi ile buluþtu. Gazi, ortada hiçbir þey yokmuþ, olmamýþ gibi, 'Bak, acele ettin, gittin. Fakat biz sana yetiþtik' diye büyük bir samimiyet gösterdi."
LATÝFE HANIM KÝMDÝR?
ÝZMÝR'ÝN köklü ve varlýklý ailelerinden Uþakizade Muammer Bey'in kýzý olan Latife Haným, 1898'de Ýzmir'de doðdu. Ýzmir Lisesi'ni bitirdikten sonra ailesiyle birlikte Avrupa'ya gitti. 1920 yýlýný Paris'te, 1921 yýlýný Londra'da öðrenim görerek geçirdi. Nazlý büyütülmüþ, kültürlü, atak, zeki ve güzel bir kýzdý. 10 Eylül 1922'de kente gelen Mustafa Kemal Paþa'yý Göztepe'deki konaklarýnda 20 gün konuk etti. Latife, Paþa'nýn kiþiliðine, kibarlýðýna ve yakýþýklýlýðýna hayran olmuþtu. Gazi Ankara'ya döndükten sonra, Latife her hafta ona mektup yazýp gönderdi. Ýþte biri:
"Mukaddes Paþam,
Pek mesut dakikalar yaþadým. Þimdi de tam bir teessür altýnda ezilmekteyim. Burada býrakmýþ olduðunuz þeref, bütün ailemin hale-i saadetidir. Fakat yalnýz bendenizin olan çok kýymetli ve ebedi bir þey daha vardýr. O da canlý hatýranýzdýr. Yoksa bu kadar debdebe, haþmet ve bilhassa samimiyetten sonra yapayalnýz nasýl yaþayabilirim? Görüyorum ki; bütün hissiyatýmla Zat-ý Devletlerini takip etmekteyim." (25 Ekim 1922)
Annesi Zübeyde Haným'ýn ölümünden sonra tekrar Ýzmir'e gelen Gazi, 29 Ocak 1923'te Latife Haným'la evlendi. "O, bir aþk evliliði deðil, zoraki evlilikti" diyen Atatürk'ün manevi kýzý Sabiha Gökçen, bunun nedenini yazar Þemsi Belli'ye þöyle açýklamýþtý: "Sebep, onun evinde misafir kalmasý. Genç bir haným. O zaman taasssup var. Annesi, babasý henüz dönmemiþ Ýzmir'e. Genç bir hanýmýn evinde misafir kalmasý, þayiaya sebep oluyor. Bir þayia çýkýyor halk arasýnda. Atatürk, Latife Haným'la evlenecek diye..."
'Kemal! Kemal!' diye baðýrýyordu
LATÝFE Haným'ýn hýrçýnlýklarý, evliliði çatýrdatmaya baþlayan huysuzluklarý giderek daha da artýyordu. Latife Haným, Atatürk'ü sinirlendirmek için sanki elinden geleni yapýyordu. Kýlýç Ali, Latife Haným'ýn Konya'daki bir hýrçýnlýðýna da anýlarýnda yer veriyor ve þöyle diyordu: "Yine Gazi'nin seyahatlerinden birinde, hep beraber Konya'ya gelmiþtik. Gazi, istasyonda askeri-mülki erkan ve büyük bir halk topluluðu tarafýndan karþýlanýyordu. Latife Haným henüz hazýrlanmamýþtý. Hazýrlanmasý da biraz gecikecekti. Gazi, karþýlamaya gelenleri daha fazla bekletmemek için, trenden yalnýz inmeye mecbur olmuþtu. Buna Latife Haným çok sinirlen-miþ, hiddetlenmiþti. Bu sinirli haliyle Gazi'ye birþey söylemek için arkasýndan vagonun penceresine geldi ve oradan yüksek sesle 'Kemal, Kemal' diye baðýrmaya baþladý. Bu durum, orada bulunanlar üzerinde hiç de olumlu etki býrakmamýþ, herkesi üzmüþtü."
Gazi köþkü yakacaktý
"GAZÝ'NÝN yüzü kýpkýrmýzý idi. Bizi görünce, 'Bu evden kaçayým, yoksa þimdi gaz döküp, bu evi yakacaðým' dedi. Salih, hemen Gazi'nin boynundaki kravatý gevþetti, gömleðin yaka düðmesini çözdü.
Meðer Gazi bahçede otururken, Latife Haným balkona çýkarak yakýþýksýz bir tavýrla niçin yatmadýðýný sormuþ. Çevredeki sofracýlar, muhafýzlar ve posta neferleri önünde Gazi'nin kiþiliði ile baðdaþmayacak laubali sözler söylemiþ.
Gazi, yana yakýla bunlarý anlattýktan sonra, 'Biraz otomobil ile gezip, hava alayým' dedi. Baþyaver Rusuhi Bey'i aldý ve 'Yozgat'a doðru' diyerek hareket etti. Gazi, o gece Marmara Köþkü'ne gitmiþ. Kendisini kim arar ve sorarsa, Köþk'te olmadýðýný söylemelerini emretmiþ. Geceyi orada geçirirken, Latife Haným'ýn derhal Ýzmir'e gönderilmesi direktifini vermiþ."
YARIN
Zübeyde Haným gelin adayýný neden hiç beðenmemiþti?
Oðlunun hatasýný engelleyebilmek için neler yaptý?
Ve özel bölüm: Altemur Kýlýç, babasý Kýlýç Ali'yi anlatýyor.
Atatürk'ün sýrdaþý Kýlýç Ali'nin anýlarý-2Hazýrlayan: Hulžsi TURGUT
|
Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGÝ BASIM YAYINCILIK SANAYÝ VE TÝCARET A.Þ. - Tüm haklarý saklýdýr
|