"Başlanan nokta"daki "dünyaya açılan pencere"nin kapandığı gün, "varılan nokta"da, Türk televizyonlarında dünyaya yeni bir pencere açıldı...
Öngören'in öldüğü gün, CNN-Türk doğdu...
Dünyanın en büyük haber kanalı, Türkiye'de yayın işbirliğine girdi..
Türkiye, 24 saat yayın yapan; anında dünyanın pek çok köşesiyle bağlantı kurabilen ikinci haber kanalına kavuştu.. İnanılmaz bir teknoloji, etkileyici grafikler, pırıl pırıl genç insanlar...
Otuz yıl önce, bu serüvene başladığı noktada; bu kadarını Mahmut Tali Öngören bile öngöremezdi belki de...
Ne de olsa onunkisi; siyah-beyaz ve "uzaktan kumanda"sız, küçük bir pencereydi.
Tek kanallı bir devlet televizyonunun seçeneklere ve dolayısıyla uzaktan kumandalara kapalı ekranlarından dünyaya bakıyordu.
O da haftada birkaç gece...
Televizyonun düğmesine günde sadece iki kez (açmak ve kapatmak için) basacaktınız ve "o" size ne derse ona inanacaktınız..
Sonra çoğaldı günler...
"Öngören"lerin devri kapandı..
"Cem"ler ve "Taş"lar devri başladı.
Bugünün Dışişleri Bakanı İsmail Cem, tek kanalın içinde yeni kanallar açtı adeta..
Tek kanalda çoğulculuğa; siyah-beyaz ekranda renkliliğe adımlar atıldı.
Yıllar sonra ikinci Cem devri (Cem Duna), renkli kanalda renkleri çoğalttı.
Arada Karataş'lar, Yalçıntaş'lar, Taşer'ler ekrana "ağırlık"larını koydular.
Bugünün Devlet Bakanı Tunca Toskay'ın dönemi ise, televizyonculuğun gerçek anlamda dünyaya açıldığı yıllar olarak iz bıraktı..
Sonuçta, başlanan noktayla varılan nokta arasında, herkes bir sonraki döneme, iyi-kötü bir miras bırakarak çekildi sahneden..
Şimdi varılan noktada, sayısız alternatifler sunan "çoksesli-çok renkli" bir dünya var...
Yalnızca iki haber kanalı değil; ulusal ve yerel kanallar; habercilik alanında inanılmaz işler yapıyorlar..
Devletin telefonla ulaşamadığı deprem şehirlerinden; hem de birkaç noktada birden anında "naklen" yayına giriyorlar..
Örtüleri cesaretle kaldırıyorlar, toplumu sarsıyorlar, düşündürüyorlar..
Sayısız olumsuzluklara karşın; "yanlış ellerde yanlış kullanılan" silahlara rağmen; Türkiye, özellikle komşularının "gıpta"yla izlediği bir "enformasyon devrimi" yaşıyor...
Bilmediğiniz, duymadığınız ne kaldı ki!..
Ancak...
Bu yazı, "Türk enformasyon devrimi"ne övgüler düzemk için yazılmadı..
"Türk kültür erozyonu"na da bir miktar "nazar atfetmek" için yazıldı...
"Bugünün Saraylısı" için yazıldı... Ve, bugünün saraylısı'nın hatırlattıkları için..
Bu ülkenin insanları, bir zamanlar ekranlara yapışarak Dostoyevski izlerdi...
Bu ülkenin insanları, bir zamanlar ekranlara yapışarak, Türk klasiklerinden uyarlanmış dizileri izlerdi...
Bu ülkenin insanları, bir zamanlar ekranlara yapışarak, basbayağı "bilgi" içeren yarışmalar izlerdi..
"Tek kanaldı, şansı yoktu" diyemezdiniz.
Basbayağı izlerdi...
Tek kanaldan çok kanala geçildi, kabul...
Programlar, uzaktan kumanda aletleriyle seçildi, kabul...
Peki, ama kim "kumanda" ediyor..
Uzaktan ekranlara?
Kim, herşeye hükmeden "bugünün saraylısı?"