Zaman zaman gazetelerin üst mertebelerine çıkanlar kendileri ile yapılan söyleşilerde bunu iftiharla belirtip, "Ben polis muhabirliğinden gelmeyim" derler. Bu, tecrübeyi, bilgiyi, ustalığı ve gözüpekliği ifade eder. Çünkü polis muhabiri çalıştığı sürece, Emniyet Müdürlüğünün bütün branşlarında çalışan polislerin ve oraya gelen suç işlemiş hırsızları, kabadayıları, iti-kopuğu görür, hatta tanır ve onların yaptıklarını, yedikleri naneleri gazetesinde haber olarak yazar.
Zamanında ne itler, ne kopuklar gördük... Ne kabadayılar, ne gangsterler gördük... Hatta hatta zamanında kurşun bile yedik. Bütün bunları anlatmamın sebebi, önceki gece televizyonlarda duyduğum bir KÜFÜR... Adi, şerefsiz, haysiyetsiz sokak veletlerinin dahi söylerken önce bir duralayacakları şekildeki bu küfürü, koskosa bir Futbol Federasyonu Başkanı söylüyor. Biliyor musunuz, bu söz yüzünden Türkiye'de ne kadar cinayet işlenmiştir?... Ne kadar insan silahına sarılmıştır?... Ne kadar ocaklar sönmüştür?... Haddi hesabı olamaz...
Ama bizim ülke böyle bir ülke!... Sırtı kalın mı, parası var mı, arkası kuvvetli mi, dayandığı yer kavi mi, işte o zaman güçlü, kuvvetlidir... Kimse ona dokunamaz... Kimse onu uyaramaz... Kimse onu al-aşağı edemez... O bildiğini okur, ta ki yaslandığı dağlara kar yağana kadar... Bu tip yaratıkların etrafa verdiği zararlar bini de aşsa, ayaklarının tökezlenmesi zordur. Her nereden alıyorlarsa büyük bir güçleri vardır. Bütün bunlar artık dünyanın ileri, modern ülkelerinde yaşayamazlar. Ama bizim gibi geri kalmış, çağdaşlık amacında ama bir türlü çağdaş olamamış memleketlerde at oynatırlar. Onları ne kanun, ne de edep kuralları engelleyebilir.
Herhalde bütün bunları kimin için söylediğimi anlamışsınızdır. Aslında başında olduğu Federasyonu da, mensup olduğu bölgenin insanlarını da yani Karadenizlileri de düşünemeyen ve güç durumda bırakan bu şahısı artık çok iyi tanıyoruz. Haluk Ulusoy sarfettiği sözlerle, ettiği küfürlerle lanetlenerek hakettiği çamura gömülecektir. Onu yaptığı bu edepsizliklerden sonra kurtarmaya kalkanlar da şerefsizlik çamuruna düşeceklerdir. Hatta hatta bu Haluk Ulusoy'u hala o ünlü Federasyonun başında tutanların da vebali boyunlarınadır.
Bana kalırsa Spordan Sorumlu Devlet Bakanımız Sayın Fikret Ünlü, bu kendini bilmez Federasyon Başkanı'nın, sokak çocuğunun dahi ağzından çıkamayacak olan küfürleri, büyük bir pişkinlik ve şımarıklıkla sıralamasına gözyummamalıdır. Belki de ben bu yazıyı yazana kadar Bakan bey onu görevden almış olacaktır. Neyine güvendiği bir türlü anlaşılamayan bu kendini bilmezin kulağından tutulup, sokağa bırakılma zamanı çoktan geldi de geçiyor... Eğer ona haddini bildirecek bir otorite yoksa, o zaman bir diyeceğim de kalmaz. Burası dingonun ahırı değil...