kapat

19.10.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Sofra
L E I T Z
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


Ciguli diye biri!..

Ciguli ile tanıştım.. Fevkalade şirin biri.. Ertekin yerini yeniledi.. Pazar sabahları açık büfe kahvaltı veriyor.. Toplumun üst katmanlarından dostlarını davet etmiş..

Baktım Ciguli geçiyor.. Ortaköy'de otururmuş meğer..

Bir kahve içimi davet ettim.. İki saat oturduk. Sonra da ben sinemaya gitmek için kalktığımda "Ben de geleyim seninle" dedi. Kalktık gittik..

Demem o değil..

Ertekin bir ara Ciguli'nin kasetini koydu.. Binnaz başlar başlamaz, Ciguli de ayağa fırlayıp playback yapmaya başlamaz mı?..

Şimdi manzara şu..

O toplumun üst katmanlarından olanlar var ya.. Nasıl el çırpıp, nasıl beraber söylüyorlar..

Şarkıyı biliyorlar..

Kafenin önü oldu ana baba günü.. Burada gerçek "Sokaktaki adam" var.. Yurdun dört bir yanından gelmiş benim insanım.. Onlar da ayni coşku ile izliyorlar Ciguli'yi.. Bir küçük kız çocuğu var.. Ciguli'nin dansını nasıl aynen taklit ediyor..

İşin sırrı bu.. İşi çocuğa indirdin mi, hem de öyle bir satarsın ki..

Manzaranın özeti..

Ciguli 7'den 70'ye, gecekondudan boğaz yalılarına herkese hitap etmeyi başarmış..

"Yapma Bana Numara'yı beni ciddiye almayan sanatçılar için mahsus yaptım.. Beni eleştiren, adam yerine koymayanlar, bu şarkıdaki sesleri çıkarsın, ayni iniş ve çıkışları gerçekleştirsinler bakalım" diyor..

Şimdi, Türkiye Ciguli alıyor, Ciguli dinliyor, Ciguli ile söyleyip dans ediyor, eğleniyor ya..

Ciguli beş parasız..

Eline verdikleri birazcık para ile, bir türlü vize alamadığı karısına Bulgaristan'da bir ev almış. Kendisi burada kirada oturuyor, ucuz bir evde..

"Plağım en az bir milyon sattı.. Bana 'Onlar korsan satış' diyorlar, elime üç otuz para koyuyorlar.. Almanya turnesi teklif ediyorlar, gecesi 3 bin mark.. O para ile komşudaki sünnete gidilmez.."

Kıyametler koparan Ciguli işsiz.. İstanbul'un bunca eğlence yerinin hiçbirinin aklına gelmiyor, halkın sevgilisini şova çıkarmak hayret..

43 yaşında.. On yıldır İstanbul'da yaşam mücadelesi veriyor. Kumkapı'da çalıp söylemiş, Sibel Can başta, ünlülere eşlik etmiş.. Binnaz'la şöhreti yakalamış.

Ama şöhret karın doyurmuyor.

"Hıncal Ağbi, salı gecesi (Bu gece) Star'da 90 dakikalık filmim var. Bu filmi seyret.." dedi.. Film 39 bölüm dizinin pilotu imiş.. Ordan da eline pek bir şey geçmemiş.. İyi mi?..

Ciguli birilerini zengin ediyor, kendisi meteliksiz geziyor. Karısını da Türkiye'ye getiremiyor..

"Getirtmiyorlar ağbi" dedi.. "Ayten onlarla uğraşır biliyorlar.."

Bir Çift Yürek!..
Yazar dostum Kazım Kanat, geri kalan tüm yaşamını değiştirecek ciddi ve radikal bir ameliyat geçirdi. Benzeri bir ameliyatı ben de geçirmiş, altı ay o yaşam tarzı içinde kalmıştım. Kazım hayatını öyle sürdürecek..

Hastanede onu ziyaret ettiğimde baş ucuna bir kitap koydum..

"Bunu satır satır, altını çizerek oku" dedim.. Gülerek ekledim.. "Yeniden gelip sınav yapacağım, bakalım okudun mu?.."

Kazım hastaneden çıktı. Özlenen yazılarına başladı..

İlk yazısına da şöyle girdi:

"Sevgili dostum Hıncal Uluç, başucuma koyduğu kitabı gösterip 'Seni iyileştirecek ilaç bu..' dedi. Kitabı usulca aldım. Sonra da 'Bir Çift Yürek'i okudum.

Sonrasında mı?..

Kitabı beni tedavi eden psikologa tavsiye ettim.. 'Artık sana ihtiyacım yok' dedim.

Bütün bunları şunun için yazıyorum. İnsanı sağlığa kavuşturan gücün yine kendi içinde olduğunu bir kez daha öğrendim.

Bir şeyi daha öğrendim. Sevilmek, saygı görmek, dostluklar edinmek inanılmaz güzel bir duygu.."

Siz "Bir Çift Yürek"i hala okumadıysanız çok ama çok yazık..

Özellikle gençler mutlak okumalı..

Milli Eğitim Bakanı olsam, okullara zorunlu ders yapardım.

Sinan'ın Hamamı!..
Gözlerime inanamadım.. Hem de pazar sabahı birileri gelmiş, hamamın duvarlarını sıvıyorlar..

Fırladım yerimden, koştum ustaların yanına.. "Selamın aleyküm" faslından sonra, "Bu ne?" dedim.. "Nasıl sıvarsınız Mimar Sinan'ın duvarlarını.. Pencere pervazlarını, arklarını.. Bunlar sadece tarih değil, üstelik güzellik.."

Mimar Sinan'ın hamamı, Ortaköy'de tam benim Ertekin'deki masamın karşısında.. Yıllar yılı ardiye gibi durdu. Sonra ele alındı.. Sonradan eklenen sıvalar indirildi, gerçek bina ortaya çıkarıldı.. Aslında uygun ahşap tamamlama başladı..

Sonra..

Sonra Ayfer Atay seçimi kaybetti. Ahşap çalışmalar durdu..

Pazar sabahı bir baktık ki, o iğrenç sıva yeniden sürülüyor..

Sıvayı yapan usta "Buraya Osmanlı dönemi aslına uygun pencereler takılmıştı. Haluk Hoca geldi. Anıtlar kurulunda imiş.. Bunları söktürdü. Bu modern pencereleri taktırdı. Onlara uygun olsun diye de sıvattırıyor işte" dedi..

Sıvayı yapan usta kültür cinayetinin farkında.. İşi bu olan hoca ise cinayeti işletiyor.

Sevgili Yusuf Namoğlu.. Tezelden bu işe el koy..

Gel rezilliği gör.. Cinayeti durdur..

Çok geç olmadan!..

Sinan Hamamı, Ortaköy'ün göz bebeklerinden.. Ona kıymasınlar!..

SEVDİĞİM LAFLAR
Egoistlerin iyi bir yanı vardır; başkaları hakkında konuşmazlar.

Lucille Ball
(Teşekkürler Aykut)

Onlar olsaydı!..
Marmaris'te 5.2 şiddetinde deprem olunca, Kenan Evren Paşa, önce pijama ile bahçeye çıkmış sonra eve dönüp giyinmiş ve otomobilinin arka koltuğunda uyararak sabahı etmiş!..

Acaba, aynı durumda olsalardı diğer liderlerimiz ne yaparlardı?

Demirel: Şapkasını alıp çıkardı!.

Ecevit: Rahşan Hanım'ın arkasına saklanırdı!..

Yılmaz: Düşünüp karar verene kadar ya sarsıntı durur, ya da ev yıkılırdı!..

Çiller: Çıkınına sıkıca sarılıp, ABD'ye uçak bileti alırdı!..

Bahçeli: "Tanrı Türk'ü korusun" diye dua ederdi!..

Kutan: Kaza namazı için abdest tazelerdi!..

Erbakan: Marmaris'e taşınan Donanma Komutanlığı'na sığınırdı!..

Baykal: Barajın altında kaldığından, depremden haberi olmazdı!.."

(Ağabeyim Öcal, Gözlem'de yazmış.. Ondan naklettim!..)

BİZİM DUVAR
Bayat hamsi ile SÜTAŞ olayı aynı günlerde medyaya düştü. Gündem zehirlendi.

Hakan & Utku

Tartışmalı filmler!..
İki film fena halde tartışılıyordu.. İkisi de fevkalade seyirci topluyordu.. Ben ikisini de görmemiştim.. Hafta sonu kalktım ikisine de gittim..

Birisi Blair Cadısı..

Bakın bu filmi mutlak görmeniz gerek.. Yarın, bir gün lafı açılır, siz sinema tarihinin bu en kötü filmini seyretmemiş biri olarak hem Fransız kalır, hem de mahcup olursunuz.. Başında "En" lafı olan şeyler hakkında fikir sahibi olmak gerek..

Bakın ben kalkıp gitmesem, Blair Cadısı'nın bugüne dek çevrilmiş en kötü film olduğunu nasıl bilebilirdim?.. Bir sinema öğrencisinin sınıf geçme tezi olarak çektiği bir özenti olsa, hoşgörü ile bakacağım.. Ama sinema filmi diye çekmek.. Bir de üstelik piyasaya çıkarmak..

Haaa bakın.. "Bu insanlar ne kadar geri zekalı" diye bir araştırma malzemesi ise mesele yok.. "Geri zekalı" deyişini çekinmeden kullandım. İçlerinden biri de benim çünkü..

Korku filmi değil.. Gerilim filmi de değil.. Bu kadar anlamsız, bu kadar gereksiz bir film olmaz.. Olmamış zaten.. Blair Cadısı film değil çünkü.. Ona film demek sinemaya hakaret olur.

Amatörden de kötü.. Biri kız üç sinema öğrencisi, ormanda cadı avına çıkıyorlar. Bir sinema kamerası var ellerinde. Bir de video.. Birbirlerini çekiyorlar, ellerinde sırtlarında durmadan sallanan kamera ile.. Sonra kayboluyorlar. Sonra bu kameralar bulunuyor.. Bu sallana sallana insanın başını döndüren, midesini bulandıran görüntüler film oluyor.. İnsanı sıkıntıdan boğan, tekrarlarla dolu, anlamsız, başı sonu olmayan bir saçmalık..

Ben sansür kurulunda olsam filmi yasaklardım, oynatılması halkıma hakaret olur diye..

Oynuyor ve millet gidiyor.. Hayret..

Öteki film Matrix..
Bakın onu çok beğendim.. Fevkalade hareketli bir bilimkurgu filmi.. Bilgisayar çılgınlığının sonu, mesela 2100 yılında nereye varacak?..

İnsanlar kendilerini dünyanın hakimi, bilgisayarları ve bunlarla yönettikleri robotları da köle olarak planlamışlar..

Peki ya, bu kadar ilerleyen, sonra kendi kendilerine de düşünmeye başlayan bilgisayarlar, bu defa kendileri bir program yapar ve tersine bir kalıp (Matrix) hazırlarlarsa.. Bu kalıpta dünyayı yönetenler bilgisayarlar olursa.. Görevleri bilgisayarları besleyecek enerjiyi temin etmeye indirgenen insanlar ise köle durumuna düşerse..

Bilgisayarlar bu yeni kalıba üstelik fevkalade geçerli bir sebep bulmuşlarsa..

"Çevreyi hızla kirleten insan dünyanın sonunu hazırlıyor. Bunu önlemek için insanı kontrol altına almak gerek. Bunu kim yapacak.. Bilgisayarlar.. Çünkü onlar her şeyi ölçüp biçiyorlar."

Bu gelişmeyi önlemek üzere toplanan bir grupla, bilgisayarların yarattığı anderoidler arasındaki savaşı insanların kazanması, "Seçkin insan"ın bulunmasına bağlı. Güçler ancak o zaman dengelenecek. Grubun lideri Laurence Fisburne, bu seçkini buluyor. Keaunu Reeves!..

Fevkalade hareketli, fevkalade ilginç bir film. Kusuru.. Öykü benim özetlediğim gibi basit anlatılmıyor. Kafalar karışıyor.. Aklı fazla ermeyenler sıkılıyor..

Gene de..

Bakın ben Ciguli ile gittim. Filmi çok sevdi.

Ciguli'nin Türkçe okuması kısıtlı. İngilizce de bilmiyor.. Görüntüler onu oyalamaya yetti.

Tamam mı?..

TEBESSÜM
Bar neresidir?.

Kızların koca, kocaların kız bulmak için gittiği yer..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır