Adam olmaz!
Türkiye iki gündür, seçimle gelmiş bir kamu görevlisi olan Futbol Federasyonu Başkanı'nın terbiyesizliğini tartışıyor.
Haluk Ulusoy İrlanda ile oynayacağımız milli maçın yayın hakkını ihalesiz olarak Star TV'ye vermesi nedeniyle eleştiriliyordu.
Ulusoy bu konudaki eleştirilere, hemen tüm TV kanallarında kendi sesinden yayınlanan şu anlamlı (!) cevabı verdi:
"Avradını s...... hem Kanal D'nin, hem ATV'nin."
Hiç kimse, spor karşılaşmalarının niçin tribünlerden sokaklara yayılan meydan savaşlarına dönüştüğünü merak etmesin.
Spordaki terör, teşkilâtın başındaki mafya kafasından ürüyor!
Futbol Federasyonu'nu özerk hale getiren yasa iyi niyetlerle çıkmıştı. İstendi ki futbol siyasetin güdümünden kurtulsun. Ve bakanlardan bile daha güçlü bir federasyon başkanı yaratıldı.
Sonuç tam bir iflâstır!
Çünkü seçiciler doğru belirlenmezse onların yapacağı seçim de demokratik olmaz.
Futbol Federasyonu Başkanı'nı belirleyen genel kurulla Kızılay Başkanı'nı seçen genel kurul birbirlerine çok benziyor.
O nedenle keyfilik, kayırma ve küfür kader oluyor. "Doğru işe yanlış adam" diyeceğiz ama bunun da bir anlamı yok.
Toplumbilimin kuralıdır: Her toplum lâyık olduğu yönetimi bulur!
Biz, başarısını kanıtlamış insanları değil menfaat vaad edenleri yükseltiyoruz.
Kadın, hasta çocuğunu doktora götürmüş. Doktor bir deri-bir kemik çocuğu görünce kadına "soyunun" demiş..
Kadın "Hasta olan ben değilim, çocuk" diye itiraz edince doktor açıklamış:
"Bu çocuk adam olmaz. Sen soyun da yenisini yapalım, böylesi daha kolay!"
Ulusoy, sistemin örnek çocuğudur.
Darbe coğrafyası
Pakistan'daki darbe, Türkiye'nin çağ değiştirip demokrasi ailesine girdiği iddiasını ilân edeceği bir fırsattı.
Ama "Pakistan halkının mutluluğu ve ülkenin istikrarı adına" darbeyi mazur gören resmi tepkimiz bu fırsatı heba etmiştir.
Oysa Türk hükümeti ve parlamentosu, hiç bir askeri müdahalenin halkın mutluluğuna hizmet edemiyeceği iddiasına sahip çıkacak kadar zengin bir tecrübeye sahip.
Pakistan dost ve kardeş bir ülke..
Dostluk ve kardeşlik, geçici bir darbe hükümeti ile kötü olmak pahasına halk için doğru olanı söyleyebilmek, tavır koymaktır.
Bu tür durumlarda darbecilerin niyetini kendi çıkarı açısından önemseyen Amerika bile Pakistan'a tepki göstermiştir.
Başkan Clinton "Askerlerin seçimle iş başına gelmiş hükümetleri zorla uzaklaştırmasını benimsemiyoruz" demiştir.
Artık böyle bir dünyada yaşıyoruz..
AGİT zirvesi nedeniyle Başkan Clinton Kasım'da Türkiye'ye gelecek, meclisi de ziyaret edecek.. Hükümet Başkan Clinton'u bir nezaket ziyareti ile yetinmemeye, TBMM'nin kürsüsünden hitap ederek tarihi bir olay yaratmak yönünde yararlanmaya ikna etmelidir.
Türkiye'nin arsasına değil halkına önem verdiğini gösteren bu tercih, darbeler coğrafyasında demokrasiye "süper" destek olacaktır.