Arthur Andersen'ın Türkiye patronu ve ülkenin önde gelen vergi uzmanlarından Şaban Erdikler, "Bugünkü vergi düzenlemeleri ışığında, yolu gözlenen yabancı sermayenin Türkiye'ye yatırım yapması zor" dedi.
Yeni vergi düzenlemeleri ve ekonomik gelişmelere ilişkin sorularımızı yanıtlayan Erdikler, Türkiye'ye direkt yatırım yapan yabancıların yüzde 44.05 oranında vergi ödediğini belirtti. Erdikler, "Ancak enflasyon muhasebesinin olmaması ve reel kârlar üzerinden vergilendirme yapılmaması nedeniyle bu rakam yüzde 80-90'ları buluyor. Yani yabancı yatırımcıdan ikinci bir vergi daha almış oluyorsunuz. Bu da Türkiye'yi cazip olmaktan çıkarıyor" diye konuştu.
Erdikler'le vergi uygulamalarını ve ekonomik gelişmeleri konuştuk.
* Son günlerde herkes yabancı kaynak girişini konuşuyor. Dış kaynak girişinin sağlanabilmesi için vergi sistemi nasıl olmalı?
Yabancı yatırımı ikiye ayırmak gerek. Birincisi direkt yatırımlar, ikincisi portföy yatırımları. Yabancı portföy yatırımları, Türkiye'de vergi oranından çok, kendilerine getirdiği yükümlülükler üzerine düşünüyor. Bu açıdan bakıldığında Türkiye iyi bir ülke. Dolar bazında kârları varsa vergilendiriliyorlar. Yani uygulanan, yerinde bir düzenleme.
* Ya direkt yatırımlar?
Maalesef hâlâ çok elverişli şartlara sahip değiliz. Tahkim çok iyi oldu. Üzerinde çalışılan proje sayısı arttı. Hazine, yepyeni bir yabancı sermaye kanunu üzerinde çalışıyor. Çünkü 1954 yılında çıkmış bir kanunla yabancıların karşısına çıkmak çok iyi bir mesaj olmuyor. Biraz makyajlanması gerekebilir. Bunlar iyi gelişmeler. Ama yabancılar Türkiye'de yüzde 44.05 oranında vergi ödüyor. Bu yüksek bir oran. Yani davetkâr olabilmek açısından yüksek. Bunun biraz daha düşürülmesi gerektiğine inanıyorum.
* Kaç aralığına çekilmeli?
Yüzde 30-35 civarında oturması daha doğru olur. Türkiye'yi yabancı için cazip hale getirmek gerek. Ama bu sadece oranın yüksekliğiyle bağlantılı değil. Aslında yüzde 44 vergiye bile reel kazanç üzerinden vergi alsanız, rahatsız edici olmaz.
* Sorun enflasyon muhasebesi mi?
Kesinlikle. Türkiye'de enflasyon muhasebesi olmadığı için yüzde 44.05 dediğiniz vergi, yüzde 80-90'lara geliyor. Yani kazandığınızın yüzde 85-90'lık oranını vergi olarak ödüyorsunuz. Bir anlamda ikinci bir vergi almış oluyorsunuz. Yabancı sermaye için en büyük sorun bu. Adama "Türkiye'de enflasyon oranı yüzde 50-60" dediğiniz zaman, alışık olmadığı için tereddüt ediyor zaten. Bir de, enflasyona göre düzeltilmemiş kârlardan vergi alındığını öğrenince projeden cayıyor.
* Hükümete eleştirilerin en büyüğü, değişen vergi düzenlemesiydi. Eski uygulamanın eksikleri nelerdi?
Ekonominin kayıt altında olduğu, maliyenin iyi çalıştığı hiçbir ülkede geçen yılki 4169 sayılı kanuna karşı çıkılmaz. Ancak, sistemin doğru uygulanması için gereken şartlar, Türkiye'de yok. Harcama reformu yapılmamış, saydamlık sağlanamamış. Bu da vergiye direnç oluşturuyor.
* Yani gerçekçi mi değildi?
Evet. 4169 yürürlüğe girdiği dönemde Türkiye'nin önce ithal, sonra kendi içinde bir krizle karşılaştı. Vergi ödeyebilen kesim, para kazanamaz hale geldi. Bu ortam kanunu tartışmaya itti.
* 4169 daha gerçekçi yapılamaz mıydı?
Yapılabilirdi, ama o dönemde Zekeriya Temizel, Maliye teşkilatının gücüne olması gerekenden daha çok güvendi. Hatta abartılı olarak kabul etti. Yani, etkin bir vergi dairesi olmadan bu düzenlemelerin yapılabilmesi mümkün değil. Mükelleflerden 10'da biri denetlenebiliyorsa, özel sektör vergi inceleme elemanlarını kolayca alabiliyorsa, Maliye'nin vergi alma iradesini ortaya koyması pek mümkün değil. O zaman her şey temenniden ibaret kalıyor.
Yeni vergiler yolda
* Bütçe hedeflerinin tutması için yeni vergiler yolda mı? Sizce kimden, ne kadar ve nasıl vergi alınmalı?
Bütçenin kamu giderlerini karşılayamadığınız zaman yeni bir kaynak ihtiyacı ortaya çıkar. Ama bu ihtiyacı karşılarken, mümkün olduğu kadar dolaylı vergilerden başlanarak, harçlara, değerli kağıtlara, belki KDV'de puan artışına dayalı bir kaynak yaratılması lazım. Vergi iadesinin kaldırılması basında son günlerde konuşuluyor. Özsermayeye dayalı bir vergi de getirilebilir. Kazanca göre kademeli vergileme de düşünülebilir. Eğitim reformundaki gibi, verginin herkese eşit olarak dağıtılması gerekir. Yani kemer sıkılacaksa, hep beraber sıkmamız lazım.
* Çok tartışılan bir 279. madde var. Orada düzenlemeye gidilmesi konusunda neler düşünüyorsunuz?
Kanun diyor ki, özellikle bankacılık kesiminin elinde bulunan menkul kıymetlerin değerlendirilmesinde belli esaslar uygulanacak. Bankaların bunu yerine getirmeleri gerekiyor. Gerek bankacılık kesimi, gerek Hazine, böyle bir değişiklik yapılıp yapılmayacağını inceliyor. Ancak maliyetinin biraz yüksek olabileceğini düşünüyorum. 279 ile gelecek olan vergi, bir kesime göre 1.2, bir kesime göre 1.6 katrilyon. Burada, bütçenin gelir kalemlerindeki giriş ve açık miktarına göre bir karara varılacak.