kapat

05.10.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
inter merkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CENGİZ ÇANDAR(ccandar@sabah.com.tr )


Şili'den Küba'ya...

Daha öncede bir vesile ile belirtmiştim, Latin Amerika ülkeleri benim bir hayli ilgimi çekiyor.

Gerçi, Türkiye ile hiçbir ilgisi olmayan bir tarihleri var, Türkiye ile hiç karşılaştırma yapılmasına izin vermeyecek bir coğrafyada yer alıyorlar; ama ekonomi politikaları, kalkınma modelleri, Amerika ile ilişkileri, demokrasi deneyimlerinin sancıları ve ikidebir asker” yönetimler altında inlemiş olmaları bakımından, Türkiye'ye bir başka ülkeler grubundan da daha fazla benziyorlar.

Şu ara, Şili'de son derece ilginç gelişmeler oluyor. Şili'nin kaderine 1973'ten 1990'a dek hükmetmiş bulunan General Augusto Pinochet'in Londra'da tutuklanmasından ve İspanya'nın yargılamak için iadesini istemesinden bu yana geçen süre içinde "eski defterler" açılmaya başladı. Aralarında 17 yıl ülkeyi yönetmiş olan Cunta'nın üyelerinden biri olmak üzere 25 subay, cinayet, işkence, adam kaçırma (faili meçhul anlamında) suçlarından ötürü tutuklandılar.

The New York Times gazetesi bu gelişmeyi "1990'dan beri demokrasiye ince geçişi yağlamak için af ve göz yummanın benimsendiği" Şili açısından "emsali görülmemiş" olarak niteliyor. Yani, Şili'de de, demokrasiye geçebilmek için, "devr-i sabık yaratmama"ya sarılınmış.

Bu gelişme Şilili yüksek yargıçlar ve üst düzey komutanların, Pinochet'nin geçen yıl ekim ayında Londra'da tutuklanmasından sonra tutum değiştirmeleriyle mümkün olabilmiş. Bir insan hakları savunucusuna göre, "Geçen yıl Pinochet'nin tutuklandığı gün, Şili'nin demokrasiye geçişinde dönüm noktası"... Aynı kişi, "Ordu, şimdi bir insan hakları sorununun bulunduğunu ve kaybolan insanlar için birşeyler yapılması gerektiğini anlıyor" demiş.

Şili'nin ve onun gibi bir dizi Latin Amerika ülkesinin bu gibi sorunları, Avrupa ülkelerinden ırak konular... AB üyesi ülkelerde, silahlı kuvvetlerin rejim üzerinde hiçbir ağırlığı olmaması gerekiyor. Böyle bir özelliği bulunmayan ülkeler ise zaten Avrupa Birliği'ne giriyorlar; ya da "Kopenhag kriterleri"ne uymaları kaydıyla "aday statüsü"nde onlara üyelik doğrultusu veriliyor.

Yunanistan, İspanya ve Portekiz bu konuda kesin tavır alabildikleri için Avrupa Birliği üyesi olabildiler. Yunan cunta mensupları halâ hapiste. Avrupa Birliği'nin -eğer girersek bizim de yer alacağımız- Akdeniz kanadında yer alan bu üç ülkede, askerin siyaset ağırlık koyması ihtimali İngiltere, Hollanda, Almanya vs. kadar zayıf bir ihtimal. Avrupa Birliği, üyeler ve adaylar arasındaki ekonomik dengesizlikleri kapatacak mekanizmaları işletebiliyor. Ama üyelik için adeta "olmazsa olmaz" şart, rejimlerin sivil niteliği. Askerin rejim içindeki yerinin "Avrupa standartları"na uyması.

Örneğin Şili, eğer Amerika kıt'asında değil de Avrupa'da yer alsaydı; ancak şimdilerde AB'ye "adaylık" statüsü konu edilebilirdi...

Şili'de binlerce kişinin üzerine çöken Pinochet'nin faşist rejimi, Salvatore Allende'nin sosyalist hükümetinin Amerika'nın desteklediği bir askeri darbeyle yıkılması üzerine kurulmuştu. Amerika'da Başkan, Nixon idi ve Amerikan politikasını Henry Kissinger çizmişti. Allende, o dönemde Küba'nın dostu olmak, Küba'ya yaklaşmakla suçlanmıştı.

Amerika, artık o Amerika değil. Dönem, Soğuk Savaş dönemi değil. Öyle ki, o dönemde komünist ve sosyalist avcılığı yapanlar, bugün, insan haklarını ihlalden rütbelerine ve gerekçelerine bakılmaksızın hapsi boyluyorlar ve ancak bir ülke, böylece demokrasiye adım atmış sayılıyor.

Latin Amerika'da faşist rejimler kadar demode bir rejim, ironik biçimde onların tam karşıtı olan Küba. NYT'den Tom Friedman, Havana'dan yazdığı yazıda, Küba halkının Amerika-Castro itişmesinden yeterince çektiğini yazmış. Küba'nın umudu Amerikan ambargosunun kalkmasında. Kalkmadığı takdirde ne olacak?

Yazar, "Burada" diyor, "'Siyasi Reform' mümkün gözükmüyor. Tek umut, galiba, 'biyolojik reform'..." Yani, kaçınılmaz "kuşak değişikliği".

Latin Amerika'nın, Türkiye'ye benzeyen yanları var diye boşuna yazmadık...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır