Sebep?. Efendim farklı düşünceler taşıması doğalmış ve bu da "demokrasinin doğal bir görünümü" imiş..
Anlayacağınız, değişime kapalı bu istikrarsız yapı, bir "doğal felâket".
Sebep de, sistemin değişmez diktatör gücüne sahip kıldığı liderlerimizin doğası..
Liderler ellerindeki kudrete lâyık olmadıklarını görüyorlar, bunu halka onaylatamayacaklarını bildikleri için bırakmıyorlar.
Cumhurbaşkanını halkın seçmesini de zaten, kötüler rekabetinde yarışı kazanacağı ümidini taşıyanlar öneriyor.
Ecevit, yaşı, sağlığı ve öğrenim durumu izin vermediği için yarışın dışında.. İtirazı tamamiyle kendi durumuyla ilgili.
"Bana yar olmayacaksa kimseye olmasın" kıskançlığı fena halde sırıtıyor.
Öyle olmasaydı dün "Halk parlamentonun en az 10 yıl ilersinde" derken bugün "Cumhurbaşkanını halk seçmesin" demeyi göze alamazdı.
Demirel'e gelince..
O şimdi "Halk seçsin" diyor ama gerçekte "Halk beni seçsin" demek istiyor.
Çünkü o da dün, Turgut Özal'ın kendini rakipsiz görerek bu öneriyi yaptığı günlerde, zehir zemberek tepkiler göstermişti.
"Çankaya sakini diktatörlüğe özeniyor!" diye ortalığı ayağa kaldırmıştı.
Şimdi aynı şüpheyi başkalarının kendisi hakkında duymaya hakkı olduğunu kabul etmek zorundadır.
Halk tarafından seçilen cumhurbaşkanının beraberinde getireceği sistem değişikliğini gerçekten tek çıkış yolu olarak görüyorsa, kurtarıcılara düşen özveriye hazır olduğunu kanıtlamalıdır.
Bunun şartı aday olmadığını açıklaması ve değişimi sadece ülkenin menfaati için talep ettiğine halkı inandırmasıdır.
"Baba" ünvanı ancak böyle işe yarar.
Aksi halde kendini de, değişim fırsatını da harcar.
Kurulu yeniden yapılandıran yasa taslağı tamamlandı ve bölgesel-yerel yayınların valilikler tarafından izlenmesi öngörüldü.
Cumhurbaşkanı "Devletin menfaat dağıtan bir yer olmaktan çıkarılması" amacına, meclisi açış konuşmasında ağırlık vermişti.
Ama siyasetçilerin nüfuz alanlarını genişletme iç güdüleri, hiç bir uyarı dinlemiyor.
Özelleştirmeyi 1980'li yılların başında konuşmaya başlamıştık. Eski demir perde ülkeleri bile köhnemiş işletmelerini özelleştirme yoluyla ekonomilerine kazandırdılar, enflasyondan kurtuldular, Avrupa Birliği kapısında önümüze geçtiler.
Oysa biz halâ konuşuyoruz. Özelleştirmeden elde ettiğimiz parayı, bu amaçla kurduğumuz örgüte yediriyoruz.
RTÜK'ü ıslah etmeye kalkan siyasetçiler bu kafayla daha büyük yanlış yapacaklardır.
Bölgesel yayınların denetimi valilere verilince ne olacağı belli: Her iktidar, kolladığı ideolojiyi kayıran valileri iş başına getirmek için daha istekli, daha ısrarlı olacaklardır.
Kaş yaparken göz çıkarmaktır bu!