AÇIL SEZEN
Big Five olarak adlandırılan dünyanın en büyük beş danışmanlık şirketinden biri olan Deloitte and Touche, sistemi ve metodolojisiyle Türkiye pazarında da iddialı. 1986 yılından bu yana Türkiye'de de faaliyet gösteren şirketin henüz kurulmadan önce projelerine başlayan Yönetim Danışmanlığından Sorumlu Şirket Ortağı Uğur Süel, başarılarının anahtarını anlattı.
Bankacılık sektöründeki aktiflerin yüzde 38'ini denetliyorsunuz. Finans sektörü neden sizi tercih ediyor?
Biz tüm müşterilerimiz için bir nevi network görevi görüyoruz. Her türlü çalışmamızda metodoloji ve insana büyük önem veriyoruz. Denetimde ise Deloitte and Touche'un tüm dünyadaki sistemi neyse onu kullanıyoruz.
Bu sistemi Türkiye'ye uyarlayabiliyor musunuz?
Evet. Zaten en büyük artılarımızdan biri de bu. Müşteriye hazır reçetelerle gitmiyoruz. Şirketlerden aldığımız bilgiyi iyi inceliyoruz. Sektörlere göre denenmiş endüstri haritalarımız var. Sistemimizle, buradan elde ettiğimiz bilgilerin Türkiye'ye nasıl uygulanabileceğini tartıyoruz. Bu da bizim kendi metodumuzu geliştirmemizi sağlıyor.
Hem kamuyla hem özel sektörle çalışıyorsunuz. Aradaki farklılıklar ve zorluklar neler?
Kamuyla çalıştığınız zaman biraz daha çok çaba göstermek zorundasınız. Orada da sizin yürüttüğünüz projeden bir birim sorumlu oluyor. Her iki şekilde de başarılı olabilmek için hem danışmanın hem de kuruluşun taşın altına elini koyması gerek. Birtakım bürokratik zorluklar yaşanabilir, ama insan ilişkileriyle bunu aşmak mümkün. Karşınızdakine neyi ne için yaptığınızı iyi anlatırsanız sorun yaşamıyorsunuz.
Birlikte çalıştığınız şirketlerin sektörel ayrımı sizin için önemli mi? Hedef sektörleriniz var mı?
Enerji, eğitim, sağlık, inşaat ve finans hedef sektörlerimiz. Özellikle enerji sektörü bizim tüm dünya için belirlediğimiz hedef sektör. Bizim enerji için yaptığımız yatırım 10 sene öncesine dayanıyor. Aynı şey eğitim için de geçerli. Sabancı Üniversitesi'ne hizmet verdik ve sıfırdan başladığımız projeyi şu ara sonlandırdık.
Deloitte and Touche'da bağımsız vergi denetimi ile yönetim danışmanlığı arasındaki girdi dengesi ne durumda?
Vergi denetimi tabii daha fazla. Çünkü bu kanuni bir zorunluluk. Yönetim danışmanlığının böyle bir zorunluluğu yok. Ancak yönetim danışmanlığının gelişmesi için de yapılması gereken şeyler var. Öncelikle sektör çok yeni olduğu için olayı doğru tarif etmek lazım. Müşteri ne istediğini, hizmet karşısında ne verim alabileceğini bilmeli. Çünkü teknolojik açıdan geri değiliz. Yeter ki, raf süslemeyecek projeler üretilebilsin.
Türkiye'de hizmete başladığınız 1986'dan bu yana işletme ve organizasyon yapılarında ne gibi farklılıklar oldu?
Öncelikle pazar yapısı çok değişti. İşletme yapılarının da buna paralel olarak değiştiğini söyleyebilirim. 1989 yılında denetim zorunlu hale gelince biz de bu alana ağırlık verdik. 1992'den bu yana yönetim danışmanlığı hizmeti veriyoruz. Ama yönetim danışmanlığı hizmetimizin içinde eleman yerleştirme yok.
Türkiye'nin ekonomik dengesinin istikrarsızlığı sizi nasıl etkiliyor?
Bizim küçük ve orta ölçekli projemiz yok. Onun için anlık oynamalar bizi çok derinden etkilemiyor. Zaten danışmanlıkta standart iş yoktur. İniş ve çıkışlar vardır. Türkiye gerçekten çok genç bir pazar ve OECD'ye göre ümit vadeden bir ülke. Politik istikrarın sağlanması halinde ekonomik sorunların da aza ineceğini düşünüyorum.
Son olarak sizden şirketinizin 15 saniyelik reklamını istesek?
Güvenilirlik, yenilikçilik, en iyi kaliteyi sunan denetim ve danışmanlık firması diyebilirim. Kaliteli eleman, en yeni teknoloji, Türkiye gerçekleriyle...