AÇIL SEZEN
Herkesin unuttuğu sigorta sektörü, depremin ardından popülarite kazandı. Önce sigorta şirketlerinin ödenen primlerin karşılığını ne derecede verdiği söz konusu oldu, sonra bu sektörün nasıl gelişebileceği. Biz, soruların yanıtını yıllardır sigorta sektörüne emeği geçmiş bir sigortacıdan aldık; Halk Sigorta Genel Müdürü Erhan Dumanlı'dan. Dumanlı'nın ilginç tespitleri ve çözüm önerileri var.
Son gelişmeler sigorta sektörünü popüler hale getirdi. Sigorta taleplerinde deprem sonrası nasıl bir artış oldu?
Eskiden sigorta yaptırmanın gereğine inanmayan birçok kişi, artık şart olduğuna inandı. Biz, son üç haftada 13 bin müracaat aldık. Günde 300-400 kişi başvuruda bulunuyor. Ekiplerimizi takviye etmek zorunda kaldık. Eğer bu tempo devam ederse, sigorta sektöründe bir patlama yaşanabilir.
Depremin Halk Sigorta'ya yansıması nasıl oldu?
Sigorta şirketlerinin riski paylaştıkları yabancı ortakları vardır. Bizim yabancı ortaklarımız 7-8 yıldır ellerindeki istatistiki verilere dayanarak böyle bir deprem olabileceği yolunda uyarılarda bulunuyordu. Biz de korkumuzdan üzerimizdeki riskin yüzde 60'ını yabancı ortaklarla paylaştık. Şu anda grup olarak kasamızdan çıkacak olan rakam 500 bin dolar civarında.
Sigorta sektörü bu acıyı ne ölçüde göğüsleyebilir?
Sigorta sektörü, depreme en hazır sektördü. Vurgulamak istediğim nokta şu; Türkiye'de kollektif bir aymazlık var. Fay hattına teşvik belgesi ve inşaat izni verenler de suçlu. Neden böyle zincirleme bir vurdumduymazlık olduğunu anlamak mümkün değil.
Bunun üstesinden nasıl gelinebilir?
Türkiye'de herkes bir şeylerden şikayetçi. Ama hiçkimse çözüm üretmiyor. Ne yapılması gerektiğini bilmiyor. Eğer bu sorunlardan ders alırsak, kollektif duyarlılığa ulaşabiliriz. Artık herkes uyandı, bu yüzden somut adımlar atmamız gerekiyor. İlk başta hukuk siteminin düzenlenmesi gerekiyor. Halkın makul isteklerine göre bir devlet oluşturmalıyız.
İlk adımı atması gereken kim?
Organize olma eğitimi almamışız. Belki ileride bunu öğreneceğiz. Benim şahsi fikrim, bu organizasyonu sağlayabilecek tek bir kurum var. O da ordu. Depremin ardından yaşanan düzen boşluğu orduya verilseydi, böyle şeyler olmazdı. Tabii ki sivil toplumda da bu işleri yapacak birçok insan var. Ama organize olamama hastalığımız devam ediyor. İnsanlar askerliğini sivil savunma üzerine yapabilir. Sonra da bu insanları itfaiye, polis gibi yerlere gönüllü olarak verirsiniz.
Yine sigortaya dönersek... Finans sektöründeki patlamayı hiçbir zaman yapamadı değil mi?
Sigorta patlamaya hazır durumdaydı ama her zaman sindirilmeye çalışıldı. Siyasi otorite bu ivmeyi isterse hızlandırır. Bugün deprem yüzünden görülen sigorta artışı, yarın belki de salgın hastalıklar yüzünden sağlıkta görülecek. Sigorta sektörünün aşama kaydetmesi için devletin desteklemesi gerekir. Bu yüzden özelleştirmeler çoğalmalı. Çünkü öbür türlü nasıl olsa devlet var diye sigorta meblağları çok düşük kalıyor.
İnsanlarda sigorta sektörüne karşı bir önyargı var. Bu nasıl önlenebilir?
Bunların hepsi bahane ve mazaret. Biz bunu kanıtladık. Depremde ölen 30 kişi Halk Yaşam'a başvurmuşlardı. Ve şu ana kadar 20'sinin parasını teslim ettik. Bu da yaklaşık 100-150 milyarlık bir meblağ tutuyor. Ama eğer aylık primlerini daha yüksek tutsalardı, bu meblağ daha yukarılara çıkabilirdi. Çünkü böyle bir durumda primin 500 katını alıyorsunuz.
Sektörde bazı şirketlerin sigortalılara paralarını ödemediği yolunda da söylentiler var...
Her sektörde olduğu gibi burada da büyük ve küçük şirketler bulunuyor. Ödemelerde bazı aksamalar olacaktır. Ama güçlü şirketlerde hızlı, mali portresi zayıf şirketlerde yavaş olur. Kanımca bir sorun çıkmadan bu işler hallolacak.
Söylentilerin önüne geçmek için neler yapmak lazım?
Bunlar denetim eksikliğinden kaynaklanıyor. Bilançosu kötü giden bir şirketin faaliyetleri hemen durdurulmalı. Eğer devlet bu kadar çok şirkete izin vermeseydi, bu durumlara düşülmezdi. Şu an bu sektörde 76 şirket var. Ve bunların çoğu son 5-6 sene içinde açıldı. Bütün bunların hepsi siyasi otorite boşluğundan kaynaklanıyor.
Son olarak Türkiye'deki sigorta sektörü depremin ardından ne büyüklüğe ulaşabilir?
Ne kadar büyüyeceğini kestirmek çok zor. Yunanistan'da kişi başına düşen yıllık prim ödeme 100 dolar aynı şekilde Portekiz'de 100'ün üzerinde. Biz de ise hâlâ 25 dolar. Halbuki biz Yunanistan'a göre daha sanayileşmiş bir ülkeyiz. Her şey bilinç ve taleple ilgili. Umarım gelecekte ikisi de daha iyiye gidecek.