Ancak ekonominin durumu kemerlerin daha da sıkılmasını zorunlu kılıyor. Bu noktada vatandaşın ve siyasetçinin gündemiyle ekonominin gündemi çelişiyor.
Çünkü 1998 ve 1999'da hem ekonomik durgunluktan dolayı vergi gelirleri düştü, hem de hükümet vergi yasasını değiştirerek gelirleri azalttı. Buna karşılık gelir artırıcı önlem alınmadı. Kamu harcamaları da kısılmayınca önümüze GSMH'nın yüzde 15'i gibi rekor düzeyde bir kamu açığı çıktı.
* Kurtuluş Savaşı - Hazine'den sorumlu Devlet Bakanı Recep Önal'ın deyimiyle, "Ekonomide bir kurtuluş savaşı verilecek. Kurtuluş Savaşı'nda yağlı kurşundan başka şeye para harcanmamıştı. Şimdi de maaş ve faiz ödemesi dışında para harcanamayacak."
Sayın Bakan'ın söyledikleri ile ekonominin gündemi çakışıyor. IMF ile artık bir stand-by anlaşması yapmak zorunlu hale geldi. Türkiye bugün bir anlaşma yapmak veya yaptığı anlaşmaya uymazsa, ekonominin çok daha kötüleşebilecek koşullarında anlaşmaya gitmek zorunda kalabilir.
* Anlaşmanın gereği - Anlaşma yapılmasına yapılacak, ancak üzerinde uzlaşılacak ve altına imza atılacak metin ne olacak?
Bu yılbaşından beri Türk tarafı ile IMF tarafı üzerinde uzlaşılan bir metin çıkardı. IMF'ye 2000 yılında yüzde 25 enflasyon ve GSMH'nın yüzde 5.4 düzeyinde faiz dışı fazla verilmesi taahhüt edildi. Ancak aradan geçen zaman ve deprem, bu hedeflerin 2000 yılında tutturulmasının güçlüğünü ortaya koydu.
* Çelişki - Buna karşılık anlaşmanın artık bir zorunluluk haline geldiğini belirtmiştik. Anlaşma varsa kemer sıkma da var. Bu da, ekonomide yüksek oranlı canlılık beklentisiyle çelişiyor. Anlaşmanın gereklerini yapacaksak ekonomi canlanmayacak. Bu da geçen yıl daralmaya başlayan ekonominin daralmanın da daralmasını yaşayacağı anlamına geliyor.
Sorunlar giderek köşeye sıkışıyor. Vatandaşın ve siyasetçinin gündemi ile ekonominin gündemi çelişiyor. Ancak zor da olsa Türkiye çözüm üretmek zorunda.
Sonuç - "Hayatın içine doğru yürüdüğünde büyük bir uçurumun başına geleceksin. Atla! Sandığın kadar geniş değildir"