Ve hayranlık duydum.
İngiliz demokrasisine ve politikanın yaratıcı gücüne imrenmemek elde değil.
Tony Blair, İngiltere'yi 21. yüzyıla hazırlayan ilkeleri açıkladığı konuşmasında sol için yeni bir eşitlik kavramı ortaya koyuyor: Fırsat eşitliği!
Bugüne kadarki bir çok sosyalist ekonomi denemesinin başarısızlıkla sonuçlanmasına yol açan "kayıtsız şartsız eşitlik" ilkesini rafa kaldırıyor Blair.
Bu hantal ekonomilerde, çalışanın tembeli, vergi ödeyenin tufeyliyi taşımasına yol açan anlayışı silip atıyor.
Irk, dil, din, sınıf farklılaşmalarından kurtulmuş özgür insanlara, eğitim ve fırsat eşitliği sunuyor.
Ve bu yapılanmayı "yeni bir ulusal amaç" olarak tanımlıyor.
İngiltere'yi 21. yüzyılda ayakta tutacak olan yeni ulusal bilinç modeli öneriyor.
Konuşmayı dinlerken Türkiye'yi ve bir ulusal amacımız olup olmadığını düşündüm.
Bu soruya bazı dostlarımız "Evet var!" diye cevap veriyorlar. "Ulusal amacımız hırsızlık!"
Soruyu, bu kadar kötümser olmadan cevapladığınızda bizleri ulusal bir amacın birleştirmediği sonucuna varıyorsunuz.
Oysa Kurtuluş Savaşı'nı izleyen yıllarda ulusal amacımız vardı.
Çağdaş uygarlık düzeyine yükselme, reformlar, ülkeyi kalkındırma konularında kendini gösteren irade, güçlü bir ulusal amaç yaratmıştı.
Bugün yaşlanmış olan Cumhuriyet kuşaklarının hala içinde yanan meşale budur.
Bugün böyle bir ulusal amaçtan sözetmek ne yazık ki çok zor.
Köşeyi dönmek, değerlere sırt çevirmek, sadece gövdeyi iyi beslemek için yaşamak, bencillik, etik değerlere sahip olmamak gibi özetlenebilecek olan ortam, bir ulusal amaç ilkesini ortadan kaldırıyor.
Oysa bir toplumun ulusal amaç olmadan ilerlemesi çok zor.
Gelin de İngiltere'ye imrenmeyin!