kapat

30.09.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
inter merkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
A. SAVAŞ AKAT(aakat@sabah.com.tr )


Barcelona

Kritik dönemlerde yabancı uzmanların Türkiye'ye ziyaretleri yoğunlaşır. Farklı kesimlerle konuşarak gerçekçi bir fikir edinmeye çalışırlar. Bazıları bana da uğruyor. Ekonomi ve siyaset sohbetleri yapıyoruz.

On gün önce Dünya Bankası grubundan iki iktisatçı ziyaretime geldi. İlgilendikleri konulardan biri Türkiye'nin orta dönem perspektifi idi. Saatlerce üç beş yıllık bir sürede nasıl evrilebileceğini tartıştık. İyimser senaryolarımı anlattım.

Geçen hafta sonunda ise TESEV-Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfının bir beyin fırtınasına katıldım. Merhum Dr.Nejat Eczacıbaşı 1961'de kurduğu Ekonomik ve Sosyal Etüdler Konferans Heyeti'ni beş yıl önce bir "think-tank" dönüştürmüştü.

Toplantının başında "Türkiye nereye gidiyor" sorusuna cevap arandı. Beş yıl sonrası için iki uç senaryo çizerek yola çıktık. Birisi iyimserlerin arzuladığı Türkiye. Diğeri kötümserlerin muhtemel gördükleri Türkiye.

Katılanlar raslantısal şekilde gruplara dağıtıldı. Şansıma, benim düştüğüm gruba iyimser senaryo çıktı. Dünya Bankası ekibi ile konuştuklarımızı tekrarlama fırsatını buldum.

İspanya örneği
İspanya 1930'larda büyük bir iç savaş yaşadı. Kralcılar, kilise ve sağ General Franko'nun liderliğinde Cumhuriyetçiler ve soldan oluşan meşru hükümete isyan ettiler. Nazi Almanya ve faşist İtalya'nın açık desteği ile Franko kazandı.

Sonra 40 yıl boyunca İspanya Franko diktatörlüğünü yaşadı. Falanjist rejim faşist modele göre inşa edilmişti. 1960'larda ekonomik gelişme hızlandı ama siyasi baskı sürdü.

1976 başında İspanya, içine kapalı, otoriter, kutuplaşmış, aşırı merkeziyetçi bir ülke idi. Devletle toplum barışık değildi. NATO, AB, Avrupa Konseyi gibi Batı forumlarında yer almıyordu. Bask bölgesinde şiddet yanlısı bağımsızlık hareketleri vardı.

Bir soru: acaba, 1976'da İspanya'nın sonraki 10 yılı nasıl öngörülürdü? 1986'da Avrupa'nın en özgürlükçü yapılarından birine sahip, AB'ye üye, ademi merkeziyetçi, ayrılıkçı terör sorununu büyük ölçüde çözmüş, kendi ile barışık bir İspanya tahmin edilebilir miydi?

Bunları söylemek çok zordu. Ama hepsi gerçekleşti. İlk yıllarda ciddi bocalamalara, hatta darbe girişimlerine rağmen, İspanya kısa sürede çok büyük dönüşümler yaşadı.

Üstelik, soğuk savaş devam ediyordu. Bugünkü gibi dış dünyadan reform ve demokratikleşme baskıları gelmiyordu. Sadece o zamanki adı ile Ortak Pazar İspanya'ya elini uzattı. Demokratik güçlere destek oldu.

İspanya, zamanı gelince bir ülkenin kısa sürede devasa adımlar atabileceğine çok iyi bir örnek oluşturuyor. Türkiye de ille bunu yapacak diyemeyiz. Ama yapamayacağını da söyleyemeyiz. En azından, başkalarının yaptığını biliyoruz.

Müzikten al haberi
TESEV toplantısında bunu anlattım. Grup benimsedi. Ancak, senaryoya bir de isim bulmak gerekiyordu. Bir katılımcı "Barcelona" çok yakışır dedi. Anında kabul gördü.

Barcelona! Alakasız şekilde aklıma çok sevdiğim bir plak (benim neslim bir türlü cd diyemiyor) geldi. Queen'in solisti Freddie Mercury ile ünlü soprano Montserrat Caballe'nin beraberce söyledikleri o nefis şarkıyı anımsadım.

Bunun yolu Türkiye'de çoktan açılmıştı. Eve dönünce ilk iş Pekinel kardeşlerin Bob James'le yaptıkları olağanüstü müziği dinledim. Gelecekle ilgili umutlarım arttı. Büyük dönüşümü parmaklarımın ucunda hissettim.

Acaba "İstanbul" plağını kim kimle yapacak?

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır