Önce ODTÜ Mimarlık Fakültesi'nde öğretim görevlisi olarak çalışmış. Daha sonra reklâmcılığa başlamış ve RPM'i kurmuş. Şirketiyle "Kristal Elma" da dahil olmak üzere yurt içinde ve dışında çok sayıda ödül kazanmış.
Röportajını Yeni Şafak gazetesinde okudum, Türkiye'yi kendi ülkesi sayması ve gözlemleri o kadar hoşuma gitti ki bazı bölümlerini sizinle paylaşmak istedim. Bakın Mc Millen "Türkiye'nin kendisi bir gazete" diye başlayarak neler diyor;
"Türk halkı hakkında ilginç gözlemlerim var benim. Meselâ deprem. Rasathanenin sarsıntıların şiddeti ile ilgili bilgiler vermesine rağmen, herkes adeta sismolog oldu. En küçük bir sarsıntıdan sonra herkes "Vallahi abi, bu deprem 5.6 falan var" diyebiliyor. Kahvehaneleri dolaşın, göreceksiniz, halkımız enteresan. Depremde iki felaket yaşadık. Birincisi depremin kendisi, ikincisi deprem sonrası felâketi."
"Öyle bir özeleştiri yapıyoruz ki, Allah korusun düşmanlarımız için bulunmaz fırsat. "Adam olamayız" eleştirisi acaip. Bir taksiye binsem, Boğaz'dan gitsem, şoför şöyle bir ayak atıyor bana: "Abi, Boğaz'ı nasıl buluyorsunuz abi?." 'Olağanüstü' diyorum. 'Dünyada böyle bir yer daha yok'.. 'Güzel söylüyorsunuz da abi' diyor, 'afedersiniz ama biz bu Boğaz'ın içine ediyoruz.' 'Neden öyle diyorsunuz? Bence çok bakımlı, çok güzel'. Bu itirazım işe yarıyor.
Ama gözlemim şu: Kendimizi çok şiddetli eleştiriyoruz. Batırıyoruz.Eğer hergün çıkan bir gazete, mükemmel bir şekilde ve anında İngilizce'ye tercüme edilse ve dünyaya dağıtılsa, bunu bir hafta uygulasak Türkiye batar. İyi ki dünyada sadece Türkler Türkçe biliyor."
Oldukça yerinde bir teşhis değil mi?
Kim demiş Ajda haksız diye?
Neco konserde kapmış mikrofonu sahneden, Ajda'ya -isim vermeden- veryansın ediyor. Bu yetmemiş olmalı ki daha sonra kalabalık bir masada Ajda Pekkan'ın estetik ameliyatlarıyla ilgili yazılmış sevimsiz bir espriye katıla katıla gülüyor. Nükhet Duru da arkasında, birlikte kahkahalara boğuluyorlar.
Hiç şüphe yok televizyonda bu görüntüleri izleyenler Ajda'nın Ciguli'yle birlikte konsere çıkmak istemeyişinden çok onların bu yaptıklarını ayıplamışlardır.
Neco'nun buna benzer tepki ve alaylarını daha önce de gördüğümüz için onun davranışı beni şaşırtmadı ama Nükhet Duru'nunki şaşırttı. Üstelik aynı programda, birkaç dakika önce kendisine fikri sorulduğunda gayet dikkatli bir konuşma yaptığı için daha da çok şaşırttı.
Herşeyden önce Ajda Pekkan olayın Ciguli'yle ilgisi olmadığını açıklamış. Ayrıca her ne kadar depremzedeler için yapılan bir konser olsa da kimsenin onu sahneye çıkmaya zorlaması, çıkmadığı için kınaması söz konusu olamaz.
Hele sanatçı arkadaşlarının, onun bulunmadığı bir ortamda arkasından konuşması, kendisinin yalanladığı bir konuda üzerine gitmesi hiç doğru olmaz. Olmuyor da..
Bakıyorsunuz "haberler"de adı sanı duyulmamış, zıpçıktı "sözde sanatçı"lardan biri Ajda Pekkan'ı eleştiriyor. Olur a, memlekette demokrasi var. Bakıyorsunuz yine dün ortaya çıkmış Ciguli "süperstar"ı eleştiriyor. Demokrasi var, eleştirir..
Ajda Pekkan 35 yıldır zirvede otururken artık adı bile duyulmayan isimler onu acımasızca eleştiriyor.. Olur, olur, demokrasi ve özgürlük var..
Ama aynı özgürlük Ajda Pekkan için de geçerli.. Bir 'star'ın sahneyi paylaşacağı kimseleri seçme özgürlüğü vardır.
Onlar, kuşaklar boyu zirvede kalışlarını büyük ölçüde ilkelerine borçludurlar ve bu ilkeler çoğu kez kriz anlarında bile geçerlidir.
Ve son olarak.. Konuşurken, dudakları ve yüzleri henüz şiş olduğu için gerilen sanatçılar Ajda'nın estetik operasyonlarıyla dalga geçiyorlar.
Sanki tek estetikli oymuş gibi.. Komik olmayalım lütfen!!
Kim karar veriyor Ciguli'nin "halkın sanatçısı" olduğuna?. Daha önce de yazmıştım; artık müzik, müzik olmaktan çıktı, bir "klip macerası" haline dönüştü. Yap ilginç bir klip, anlaş bir müzik kanalıyla... Günde yüz kere çalsınlar parçayı ve klibi izletsinler. Beyin yıkama yapar gibi.. O arada çeşitli kollardan reklâmlara da devam edersen bir süre sonra gözler, kulaklar ister istemez alışacaktır o parçalara ve söyleyenlere..
Bugün artık Türkiye'de, içinde bulunduğumuz şartlarda, bir CD'nin, kasetin iyi satması bile onun iyi müzik olduğunun kanıtı değil.
Zevkler tartışılmaz denir ama, eğer yıllardır Türk halkının müzik zevki TV ve radyoda yapılan yayınlarla felce uğratılmasaydı, gençler 'müzik' adı altında ne olduğu belirsiz bir sanat (!) türüne alıştırılmasalardı Ciguli'nin şarkıları acaba bu kadar dinlenir ve adından söz edilebilir miydi?
Halkın Barış Manço'ya bugün hâlâ, yaşıyormuşcasına gösterdiği sevginin, saygının bir anlamı olmalı!