Dokunup geçmek
Ecevit'in öyle büyük avansı var ki, 30 Ağustos'la 30 Eylül'ü karıştırmasını bile dil sürçmesi olarak aldık hepimiz...
İyi bir şey bu.
Toplumdaki hoşgörünün bir göstergesi... ABD yolculuğunda ona moral vermek isteyen Türk Medyası'nın büyük centilmenliği...
Herhalde öyle ki, bu haber, iç sayfalarda, tek sütun, minnacık bir biçimde geçiştirildi.
Televizyonlara fazla yansımadı... hepsi teğet geçti.
*
Sadece avans değil, biraz da Ecevit'in saygınlığı bu.
Evet öyle.
Bunu Mesut Yılmaz yapsaydı, yâni Başbakan olarak Amerika'ya giderken deseydi ki -hem de yazılı metne bakarak- 30 Ağustos törenlerinde burada bulunamayacağım için üzgünüm... epey mizah konusu olurdu... Bonjur beyim, 30 Ağustos 1 ay önceydi diye o'na epey insan takılırdı, ben dahil bir çok yazar, onu ince ince doğrardı.
Hele Tansu Çiller yapsaydı bunu, kıyamet kopardı, devirdiği çam, bütün gazetelere manşet olurdu...
*
Demek ki iyi yoldayız. Artık Başbakanlarımıza nazik davranmayı öğreniyoruz.
Bu güzel havaya sığınarak, şimdi Başbakanım'ın kasketi hakkında bir kaç söz söylemek istiyorum.
Beyefendi, o kasket size pek yakışıyor ama, elbise, gömlek ve kravat'la kullanıldığı zaman, biraz yadırganır diye endişe ederim.
Spor kıyafetle tamam.
Kazak'la, gocuk'la, kaban'la falan tastamam...
Ama ciddi ve resmi bir elbiseyle kasket, bilmem ki ne derece uyumlu.
Bilmem ki protokol'e ne derece uygun.
Nasıl ki smokin'in altına lâstik pabuç giyilmez, bu sizin kasket de sanki her yerde kullanılmaz gibi geliyor bana.
Yine de siz bilirsiniz.
Tek kusurunuz kasket olsun.
*
Demirel'in şapkası vardı.
O bir simgeydi.
Zaten kapanın elinde kalırdı.
Eğer kaptırmadıysa, şapkayı eline alarak yürürdü bu tip yerlerde...
Halâ da öyle yapıyor.
Hoş bir manzara o.
Elbiseyle de bağdaşıyor. Kılık kıyafet kanunumuzu bize hatırlatan nostaljik bir yanı da var.
Babanın şapkası, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından biri oldu.
Kasket'in ise konumunu bilmiyorum... Köylü kasketine de benzemiyor.
*
Bugün, şapkaya ve kaskete daldığıma bakmayın.
Ben, bir ara da Çiller'in çantası'na takmıştım.
Diyeceksiniz ki hangi çanta?.. Çiller çanta kullanmazdı.
Hah... İşte o'na takmıştım.
Eşarbını boynuna atar, elleri boş olarak tin tin tin yürürdü.
Son yıllarda çantasız gördüğüm yegâne kadındı Çiller.
Bir gün yazdım, kurtuldum.
Tıpkı onun gibi bu def'a da Ecevit'in Kasketi'ne şöyle bir dokunup geçiyorum.
Daha fazla dokunmam.