Zira, Türk-Amerikan, hatta Türkiye-Avrupa Birliði ve hatta hatta Türk-Yunan iliþkilerinin bundan sonra ne yönde ve ne süratte seyredeceðine iliþkin ipuçlarýnýn alýnabilmesi, Ecevit'in bugün Beyaz Saray'da geçireceði uzun saatlerden sonra ortaya çýkacak...
Türk Baþbakaný, Beyaz Saray'da dört saate yakýn bir süre geçirecek. Buna, onuruna verilen öðle yemeði ve Clinton'dan gayrý, Baþkan Yardýmcýsý Al Gore ile yapacaðý görüþme dahil...
Amerika ölçülerinde makul bir süre bu. Bu süreyi aþabilen ve özel muamele gören bir Ýsrail ve bir de Rusya var. Ýkincisi, Soðuk Savaþ yýllarýnýn alýþkanlýklarýnýn yaný sýra, Rusya'nýn daha bir türlü nereye doðru savrulacaðý belli olmayan bir nükleer güç olmasýndan kaynaklanýyor. Ýsrail'in neden "imtiyazlý" olduðunu anlatmaya ise gerek yok.
Beyaz Saray görüþmesinde Amerikan pozisyonu ve beklentilerinin ne olduðuna iliþkin ipuçlarýný, Madeleine Albright, Türk ve Yunan basýnýna verdiði ortak demeçte belli etti. Ecevit ziyaretinin arka plânýný izleyenlerce malžm olduðu üzere, Amerika, Kýbrýs konusunda hareket bekliyor. Bu "hareket", þu sýrada Kýbrýs sorununun "çözümünün içeriði"nden ziyade "biçimsel"... G-7 kararý uyarýnca, Kýbrýslý taraflar arasýnda "önþartsýz doðrudan görüþmeler"in BM gözetiminde baþlamasý.
Bilindiði gibi, Rauf Denktaþ ve onu arkalayan Türkiye, görüþmelere oturmak için KKTC'nin ayrý devlet olarak kabul edilmesini öngören bir tutum izledi ve görüþmelerin bu kabulden sonra olabileceðini defalarca belirtti. "Ýki devlet" gerçeðinin kabulü ile görüþmelere baþlanmasý, "uluslararasý camia" tarafýndan kabulü imkânsýz bir durum. Ancak, Türkiye'nin býraktýðý açýk kapýlar da sezilebiliyor. Bu arada Denktaþ, "dolaylý görüþme" yönteminin Ada'da yapýlmasý kaydýyla mümkün olabileceðine iliþkin sinyaller vermiþti. Bu bakýmdan, Washington görüþmelerinde en dikkat çekici ilerleme, bu görüþme konusunda bir formül üzerinde anlaþýlmasý olabilir.
G-7 kararýnýn biraz sulandýrýlmasýyla, "dolaylý görüþmelere peki ama New York'ta olmasý kaydýyla" þeklinde bir formül üzerinde anlaþma ihtimali mevcut. Ecevit, bu konuda bugüne kadar kartlarýný göðsüne çok yakýn tuttu. Hiçbir eðilim sezdirmedi. Hatta, kýsa süre önce Ankara'da kendisiyle konuþan Amerikan Dýþiþleri Bakan Yardýmcýsý Marc Grossman'a bile "elini göstermedi"... Bu bakýmdan, elini ilk kez Beyaz Saray'da açacaðý sanýlýyor ve nereye kadar açacaðýna dair de henüz hiçbir iþaret bulunmuyor.
Amerika açýsýndan önem taþýyan bir baþka husus, 12 Mart dönemindeki bir kararnameden etkilenerek kapatýlan Heybeliada Ruhban Okulu'nun yeniden açýlmasý isteði. Bu konu, Amerika'da yürürlükte bulunan "Din” Özgürlük Yasasý" çerçevesi içinde bulunduðu kadar, Türkiye'nin demokratikleþmesi ve hukuk ve eðitim sisteminde yapýlmasý gereken deðiþikliklerle ilgili. Türk devlet sistemi içinde de, Heybeliada Ruhban Okulu konusunda kendini dýþarý vurmasa da, "reformcu" bir anlayýþ var ama Ýçiþleri ve istihbarat kuruluþlarýnýn engelleri henüz aþýlamadý.
Bu iki konuda, þayet geliþme saðlanýrsa, bunun Türk-Amerikan iliþkilerine ve özellikle þu sýralarda bir ivme (momentum) kazanmýþ olan Türk-Yunan iliþkilerine ve giderek AB'nin "Kopenhag Kriterleri"ne uyum bakýmýndan Helsinki Zirvesi'ne doðru çok olumlu etkileri olacaðý Washington'da seziliyor.
Ecevit'in ikinci anlamlý temaslarý yarýn Dünya Bankasý Baþkaný James Wolfensohn ve Senato Dýþ Ýliþkiler Komitesi Baþkaný Jesse Helms ile yapacaðý görüþmeler. Dünya Bankasý ve IMF, bu gezinin "muhtemel kazançlý" bölümünü oluþturuyor gibi. Helms baþlýbaþýna önemli. Çünkü, Türkiye'nin asýl sorunlarý yönetimden ziyade Kongre ile. Cumhuriyetçi kontrolündeki Senato, þu ara, Clinton "iki kere iki dört eder" dese, "Sen söylediðine göre, beþ eder" tavrýnda...
Cumhuriyetçi North Carolina Senatörü Helms ve Senato'nun Çoðunluk lideri Tennessee Senatörü Trent Lott, eyaletleri (yani seçmenleri) nedeniyle, Türkiye'nin tekstil kotasýnýn arttýrýlmasýna geçmiþteki direnmenin baþýný çeken isimler.
Dolayýsýyla, tekstil kotalarýnýn ne kadar arttýrýlabileceði henüz soru iþareti. Soru iþareti olmayan bir konu ise FMS kredilerinden doðan borçlarýn silinmesinin gündeme bile gelmeyecek olmasý. Amerika, buna kesin kapalý. Bakž-Ceyhan'a gelince, "yüreklendirici retorik"ten öteye gidilebileceði pek sanýlmýyor.
Bu özellikleri gözönüne alýnýp, Ecevit ziyaretinin toplamýna bakýnca "tarih”" olmadýðý, genel olarak normal seyreden Türk-Amerikan iliþkilerinin içinden geçtiði istasyonlardan biri olacaðý anlaþýlýyor. Nitekim, pazartesi (dünkü) tarihli The Washington Post ve The New York Times gazetelerinde, Ecevit'in Washington'da bulunduðuna dair tek satýr haber dahi yoktu.
Türk tarafý da, Türkiye'de þiþirilmiþ beklentileri aþaðý çekmek için, "off-the-record" brifinglerle, Türk kamuoyunu hazýrlamaya þimdiden giriþtiler.
Bugün, hayallerin deðil; "gerçekçi ihtimaller"in ne kadar gerçekçi olduðu anlaþýlacak.