kapat

28.09.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
inter merkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CENGİZ ÇANDAR(ccandar@sabah.com.tr )


Gerçekçi ihtimaller

Washington:

Ne varsa bugün; ne olacaksa bugün... Bülent Ecevit'in çok öncesinden itibaren özellikle Türkiye'de yüksek beklentilere yol açan Amerika ziyaretinin en anlamlı günü bugün...

Zira, Türk-Amerikan, hatta Türkiye-Avrupa Birliği ve hatta hatta Türk-Yunan ilişkilerinin bundan sonra ne yönde ve ne süratte seyredeceğine ilişkin ipuçlarının alınabilmesi, Ecevit'in bugün Beyaz Saray'da geçireceği uzun saatlerden sonra ortaya çıkacak...

Türk Başbakanı, Beyaz Saray'da dört saate yakın bir süre geçirecek. Buna, onuruna verilen öğle yemeği ve Clinton'dan gayrı, Başkan Yardımcısı Al Gore ile yapacağı görüşme dahil...

Amerika ölçülerinde makul bir süre bu. Bu süreyi aşabilen ve özel muamele gören bir İsrail ve bir de Rusya var. İkincisi, Soğuk Savaş yıllarının alışkanlıklarının yanı sıra, Rusya'nın daha bir türlü nereye doğru savrulacağı belli olmayan bir nükleer güç olmasından kaynaklanıyor. İsrail'in neden "imtiyazlı" olduğunu anlatmaya ise gerek yok.

Beyaz Saray görüşmesinde Amerikan pozisyonu ve beklentilerinin ne olduğuna ilişkin ipuçlarını, Madeleine Albright, Türk ve Yunan basınına verdiği ortak demeçte belli etti. Ecevit ziyaretinin arka plânını izleyenlerce malžm olduğu üzere, Amerika, Kıbrıs konusunda hareket bekliyor. Bu "hareket", şu sırada Kıbrıs sorununun "çözümünün içeriği"nden ziyade "biçimsel"... G-7 kararı uyarınca, Kıbrıslı taraflar arasında "önşartsız doğrudan görüşmeler"in BM gözetiminde başlaması.

Bilindiği gibi, Rauf Denktaş ve onu arkalayan Türkiye, görüşmelere oturmak için KKTC'nin ayrı devlet olarak kabul edilmesini öngören bir tutum izledi ve görüşmelerin bu kabulden sonra olabileceğini defalarca belirtti. "İki devlet" gerçeğinin kabulü ile görüşmelere başlanması, "uluslararası camia" tarafından kabulü imkânsız bir durum. Ancak, Türkiye'nin bıraktığı açık kapılar da sezilebiliyor. Bu arada Denktaş, "dolaylı görüşme" yönteminin Ada'da yapılması kaydıyla mümkün olabileceğine ilişkin sinyaller vermişti. Bu bakımdan, Washington görüşmelerinde en dikkat çekici ilerleme, bu görüşme konusunda bir formül üzerinde anlaşılması olabilir.

G-7 kararının biraz sulandırılmasıyla, "dolaylı görüşmelere peki ama New York'ta olması kaydıyla" şeklinde bir formül üzerinde anlaşma ihtimali mevcut. Ecevit, bu konuda bugüne kadar kartlarını göğsüne çok yakın tuttu. Hiçbir eğilim sezdirmedi. Hatta, kısa süre önce Ankara'da kendisiyle konuşan Amerikan Dışişleri Bakan Yardımcısı Marc Grossman'a bile "elini göstermedi"... Bu bakımdan, elini ilk kez Beyaz Saray'da açacağı sanılıyor ve nereye kadar açacağına dair de henüz hiçbir işaret bulunmuyor.

Amerika açısından önem taşıyan bir başka husus, 12 Mart dönemindeki bir kararnameden etkilenerek kapatılan Heybeliada Ruhban Okulu'nun yeniden açılması isteği. Bu konu, Amerika'da yürürlükte bulunan "Din” Özgürlük Yasası" çerçevesi içinde bulunduğu kadar, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve hukuk ve eğitim sisteminde yapılması gereken değişikliklerle ilgili. Türk devlet sistemi içinde de, Heybeliada Ruhban Okulu konusunda kendini dışarı vurmasa da, "reformcu" bir anlayış var ama İçişleri ve istihbarat kuruluşlarının engelleri henüz aşılamadı.

Bu iki konuda, şayet gelişme sağlanırsa, bunun Türk-Amerikan ilişkilerine ve özellikle şu sıralarda bir ivme (momentum) kazanmış olan Türk-Yunan ilişkilerine ve giderek AB'nin "Kopenhag Kriterleri"ne uyum bakımından Helsinki Zirvesi'ne doğru çok olumlu etkileri olacağı Washington'da seziliyor.

Ecevit'in ikinci anlamlı temasları yarın Dünya Bankası Başkanı James Wolfensohn ve Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Jesse Helms ile yapacağı görüşmeler. Dünya Bankası ve IMF, bu gezinin "muhtemel kazançlı" bölümünü oluşturuyor gibi. Helms başlıbaşına önemli. Çünkü, Türkiye'nin asıl sorunları yönetimden ziyade Kongre ile. Cumhuriyetçi kontrolündeki Senato, şu ara, Clinton "iki kere iki dört eder" dese, "Sen söylediğine göre, beş eder" tavrında...

Cumhuriyetçi North Carolina Senatörü Helms ve Senato'nun Çoğunluk lideri Tennessee Senatörü Trent Lott, eyaletleri (yani seçmenleri) nedeniyle, Türkiye'nin tekstil kotasının arttırılmasına geçmişteki direnmenin başını çeken isimler.

Dolayısıyla, tekstil kotalarının ne kadar arttırılabileceği henüz soru işareti. Soru işareti olmayan bir konu ise FMS kredilerinden doğan borçların silinmesinin gündeme bile gelmeyecek olması. Amerika, buna kesin kapalı. Bakž-Ceyhan'a gelince, "yüreklendirici retorik"ten öteye gidilebileceği pek sanılmıyor.

Bu özellikleri gözönüne alınıp, Ecevit ziyaretinin toplamına bakınca "tarih”" olmadığı, genel olarak normal seyreden Türk-Amerikan ilişkilerinin içinden geçtiği istasyonlardan biri olacağı anlaşılıyor. Nitekim, pazartesi (dünkü) tarihli The Washington Post ve The New York Times gazetelerinde, Ecevit'in Washington'da bulunduğuna dair tek satır haber dahi yoktu.

Türk tarafı da, Türkiye'de şişirilmiş beklentileri aşağı çekmek için, "off-the-record" brifinglerle, Türk kamuoyunu hazırlamaya şimdiden giriştiler.

Bugün, hayallerin değil; "gerçekçi ihtimaller"in ne kadar gerçekçi olduğu anlaşılacak.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır