Tren kaçmasın
Yakınmak, ulusal karakterimiz oldu. Ama bu, sorunları çözmüyor. Artık karar verip ayağa kalkmak gerekiyor.
Liderler hastalığın yan etkileridir. Hastalık sistemdedir. Sistemi değiştirmeden bataktan çıkmak mümkün değildir.
Yargıtay Başkanı'nın "Birbirine sırtını dönmüş iki Türkiye" tarifi gerçekçi:
"Ekonomik ve kültürel dinamikleriyle dışa doğru patlayan, yayılan, genişleyen bir halk. Dipdiri, capcanlı, hep ayakta..
Öbür yanda her şeyi geriden izleyen, halkına güvenmeyen, hep içe doğru patlayan, yayılan, birinci Türkiye'ye yetişemeyen, hastalık irisi hantal bir devlet.."
Bu çelişkiyi yenmek zorundayız.
Ama bu kafayla yenemeyiz.
Çünkü çözüm zamanını koro halinde yakınarak israf ediyoruz, seçim zamanı geldiğinde "vakit yok" deyip aynı düzenle sandıktan çözüm çıkarmaya uğaşıyoruz. Çıkmaz..
Bugünkü hükümet, bu sistemin çıkarabileceği en istikrarlı iktidardır. Ama sistem değişmedikçe Türkiye'yi sıçratamaz. Toplumun talip olduğu lige ülkeyi çıkartamaz.
Unutulan reçete
Türkiye enerjisini, bataklıkta patinaj yapan araba gibi boşa harcıyor. Çareler belli:
* Milletvekilleri dar bölgeli-iki turlu sistemle seçilecek.. Böylelikle liderine değil, seçmenine karşı sorumlu temsilciler gelecek..
* Cumhurbaşkanı da iki turlu sistemle doğrudan halk tarafından seçilecek..
* Yasama ve yürütme güçlerinin ayrılması için bakanlar meclis dışından seçilecek veya bakan seçilen milletvekili, meclis üyeliğinden düşecek..
* Yargı organı bağımsızlaştırılacak..
* Parlamenterlerin dokunulmazlığı ve ayrıcalıkları kaldırılacak..
* Seçim kaybeden lider, partisinin başından ayrılmak zorunda olacak..
* Seçime girecek milletvekili adayları 70 yaşını aşmamış olacak..
* Yurt dışındaki seçmenlerin oy kullanmaları mutlaka sağlanacak..
* Güvenli ve hızlı bir seçim için, bilgi sayar sistemi kurulacak..
Yaşlı liderler
Bütün bu öneriler gökten inmiş sihirli çözümler değil. Bunaldığımız dönemlerde perakende olarak üretilmiş, uygar dünyadan örnek alınmış önerilerdir.
Ama sivil toplumun yeterli ağırlığı koyamaması nedeniyle buza yazılmış reçete akibetine uğramıştır.
Devlet rantını paylaşma ittifakına dayalı partiler düzeni, halkı bugüne kadar nasıl uyuttuysa yine uyutmak isteyecektir. Çünkü egemenler gücü terkedemez.
Ülkede uyanan ve etkinleşen sivil örgütlenme ruhu, ayrıntılarda kaybolmak yerine düzeni değiştirmeye yoğunlaşmalıdır.
Vicdanlarıyla hesaplaşma mevsimine gelmiş yaşlı liderlerin varlığı, özlenen değişim için engel değil fırsattır. Bu yolu açmak, onlar için de tarihi bir borçtur.
Demirel de, Ecevit de hak ettiklerinden fazlasını aldılar.
Artık onların ödeme zamanı gelmiştir.
"Gene bir işe yaramayacak" ümitsizliği içinde gideceğimiz yeni bir seçim istemiyoruz. Ve zaman boşa akıyor..