Evet, Türkiye'ye gelince takıldık. Bu kadar futbolla yatıp futbolla kalkan bir ülke olarak, hâlâ bir futbol stiline sahip değiliz. Takımlarımız da, futbolcularımız da, hakemlerimiz de bir birlik içinde değil. Geçen hafta 9 maçta 39 gol atılıyor. Şampiyonluğu kovalayan 4 takım toplam 16 gol atıp, 4 gol yiyor. Bu hafta ise 9 maçta atılan gol sayısı 13'e düşüyor. 4 Büyükler'in attığı toplam gol sayısı sadece 3, yedikleri ise 1. Kısacası takımlarımız 7 gün içinde hücumdan savunmaya doğru inanılmaz bir değişim sergiliyor...
Hakemlerimiz ve onları yönetmeye çabalayan MHK ayrı bir dünya. Sadık İlhan, Ünsal Çimen, İbrahim Aksoy gibi isimlerin üzerinde gereksiz yere ısrar ediliyor ve bunlara sürekli büyük takımların maçları veriliyor. İnsanın aklına da "Bu hakemleri özellikle isteyen ekipler mi var?" sorusu geliyor... Bu tür hakemler iyi maç yönetse bile büyük takımları memnun edecek hatalar yapıyorlar. Ama tecrübesizlikten değil bu hatalar, yeteneksizlikten veya... Veya'ya hiç girmeyelim...
Ve basın... Galatasaray, Hertha Berlin ile berabere kalıyor. Bütün basın hakemi az daha katil ilan edecek... Adam kimsenin görmediği pozisyonda hem penaltı hem kırmızı kart vermiş. Yine de Türk dostu olmayı başaramamış...
Milan-Galatasaray maçının yan hakemi ilk yarıda Milan'ın gollük tam 4 atağını hatalı ofsaytlarla kesiyor. Ertesi gün saygın bir gazetemiz bu yan hakeme 3 yıldız veriyor. İşini iyi yapmadığı halde, hataları bizim lehimize olduğu için...
Pazar akşamı Fenerbahçe'yi seyrettik. İstanbulspor maçına oranla daha iyi, daha diri ve daha tempolu bulduk. Tek fark bu kez rakibin Türkiye Ligi'nin en formda takımı oluşu idi. Ama medyamız 4 Büyükler'in maçlarına sadece 4 Büyükler açısından baktığı için, geçen haftaki 3 farklı galibiyetten daha iyi bir futbol oynayan Fenerbahçe'yi farkedemedi... Ama bunu da doğal karşılamak gerek... Tıpkı futbolumuz gibi henüz medyamız da kendi kimliğini bulabilmiş değil...