|
Kilit bütçede
IMF ile görüşmelerin seyri, Perşembe günü belli olacak. Pazarlığın kilidi 2000 bütçesi. Türkiye, can sıkacak bir bütçeye yanaşırsa, stand-by'ın önünde engel kalmayacak
Ekonomi bürokrasisinin kaderi bu belki de. Siyasilerin yaptığı işlerin, aldığı kararların hesabını vermek. Washington'daki Türkiye-IMF görüşmelerinde, yine aynı sahne tekrarlandı. Türkiye Masası Şefi Carlo Cottarelli'den Avrupa Bölüm Başkanı Michael Deppler'a kadar tüm IMF kurmayları, bürokratlara aynı soruyu sordu:
"Bankacılık Üst Kurulu üyelerini neden atamadınız?"
Yasaya göre, kurul üyelerinin, 23 Eylül'e kadar atanması gerekiyordu. Atama tarihi, tam IMF görüşmelerinin öncesine denk getirilmişti. Ancak partilerarası anlaşmazlıklar, atamaları çıkmaza soktu. Sonunda Başbakan Ecevit sordu:
"Bu işi Washington sonrasına bıraksak ne olur?"
"Sorun çıkmaz..." cevabı gelince, herkes rahat bir nefes aldı. Tabii bürokrasi hariç.
Şimdi Washington'da IMF soruyor:
"Kurul üyelerini belirlemediniz. Yoksa mali sektörün denetimine yine siyaset mi karışacak? Reform yapmaktan vaz mı geçtiniz?"
Bürokratların bu sorulara, terlemeden cevap verebildiklerini sanmıyorum.
STAND-BY ŞART MI?
Türkiye'nin biraz mahçup başladığı görüşmelerin seyri, Perşembe günü belli olacak. Pazarlığın kilidi 2000 yılı bütçesi. Türkiye, toplumun büyük bir kesiminin canını sıkacak bir bütçe hazırlamaya yanaşırsa, stand-by'ın önünde fazla bir engel kalmayacak.
Peki bir stand-by şart mı?
Buradaki herkes şart olduğu görüşünde. Aksi halde, 2000 yılı enflasyon tahminleri, yüzde 70-80'lerden başlıyor.
Üst sınır için ise, değişik tahminler var. Kimileri yüzde 100'ü aşar diyor, kimileri ise, 70-80'lerde kalacağı görüşünde. 70-80'lerde kalır diyenlerin, ortaya attığı ilginç bir mantık var.
"Türkiye 20 yılı aşkın bir süredir, yüksek enflasyonla yaşıyor ama hiçbir zaman hiperenflasyon ortamına girmiyor. Çünkü devlet, toplumun bazı kesimlerini sırayla cezalandırıyor. Bütçe sıkıştığında, bazen memur, bazen çiftçi, bazen işçi, bazen de vergi mükellefleri cezalandırılıp, yeniden bir önceki ekonomik dengeye geliniyor."
Washington görüşmelerini izleyen bankacılar arasında, kötümserlerin sayısı hayli fazla. İyimserlere ise şöyle takılınıyor:
"Türkiye'de iyimserlik, eski hataların aynen tekrarlandığı ortamlarda, daha iyi sonuçlar beklemektir."
Görüşmelerin en çetin bölümü yarın başlayacak. Şu ana kadar ortaya çıkan tek sonuç var. Türkiye, kesinlikle sabit kur uygulamayacak. Zaten, toplantılarda sabit kur (Pegging) uygulaması şiddetle eleştiriliyor.
Stand-by olursa, hep birlikte kemer sıkacağız gibi görünüyor. Aksi halde, toplumun bir kesimi, cezalandırılmaya hazır olsun. Sıranın kimse olduğuna ise politikacılar karar verecek.
Eski Hazineciler de Washington'da
ÜST düzey ekonomi bürokrasisinin neredeyse tamamı burada. İlginç olan bu değil tabii... Asıl ilginci, Türkiye'yi bu tip toplantılarda temsil etmiş önemli eski bürokratların da burada bulunması. Örneğin, Hazine eski Müsteşarları Yener Dinçmen ve Mahfi Eğilmez, Müsteşar Vekili Cüneyt Sel, Merkez Bankası eski Başkanı Rüştü Saracoğlu, Yardımcısı Ercan Kumcu... Eski bürokratlar çalıştıkları bankaları temsilen buradalar. Toplantılar, Dinçmen, Eğilmez ve Sel açısından, farklı anlamlar da taşıyor. Çünkü Yakın İzleme Anlaşması ve şu anda yapılan stand-by'ın hazırlıklarında hepsinin emeği var. Yakın İzleme Anlaşması öncesinde, Hazine'de teknik hazırlıkları Eğilmez yaptı. Ardından görevi, Yener Dinçmen aldı. Anlaşmanın 6 ay uzatılması görüşmeleri sırasında ise, görev Cüneyt Sel'indi... Şimdi stand-by çabalarını Demiralp ve ekibi yürütüyor. 2 yıldan daha kısa sürede, 4 dört patron... Uluslararası mali çevrelere karşı hiç de olumlu puan değil bu.
TAYFUN DEVECİOĞLU
|
Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır
|