|
TAYFUN DEVECİOĞLU(tayfund@sabah.com.tr
)
|
ABD gezisi ve Ecevit
Deprem felaketi gerçekten de Türkiye için bir milat oldu. Deprem öncesinde konuşulmayan konular, sorulmayan sorular, yapılmayan eleştiriler, deprem sonrasında birbiri ardına gündeme geliyor. Deprem ekonomide de havayı değiştirdi. Felaketin yol açtığı büyük hasara rağmen, deprem öncesinde giderek ağırlaşan olumsuz hava depremin ardından dağılmaya başladı. Dış yardım olanaklarının artması, IMF ile ilişkilerde artık Türkiye'nin yardım bekler havasından çok IMF'nin "Nasıl yardım edebiliriz?" ortamına dönüşmesi, AB'nin çağrısı ekonomide moralleri yavaş yavaş düzeltiyor. Deprem sonrası dönemin en önemli tarihi ise Başbakan Bülent Ecevit'in 26 Eylül'de başlayacağı ABD ziyareti olacak. Bu ziyarette Ecevit'in çantasında Türkiye'nin önünü açacak çok önemli projeler olacak. Önümüzü biraz görebilmemiz açısından bu projelere bir göz atmakta fayda var:
Stand-by netleşecek
Ecevit'in Washington ziyareti IMF-Dünya Bankası'nın yıllık toplantıların denk geliyor. Başbakan'ın başkanlığında tüm ekonomi kurmaylarının Washington'da bulunması, IMF ile stand-by konusunda Türkiye'nin şansını artıracak. Son stand-by anlaşması 1995'te Tansu Çiller'in başbakanlığı sırasında yarım bırakılmış, bunun sonucunda da Türkiye'nin IMF nezdindeki itibarı sıfıra inmişti. Mesut Yılmaz'ın başbakanlığında yeniden ısınmaya başlanan ilişkiler, Ecevit döneminde karşılıklı güvene dönüştü.
DSP azınlık hükümeti döneminde Yakın İzleme Anlaşması'na harfiyen uyulması, seçim öncesinde tek kuruş bile para basılmaması, 57'nci Hükümet döneminde çok kritik reformların süratle çıkartılması Türkiye'nin itibarını yeniden eski düzeyine çıkarttı.
Ecevit hükümetinin yarattığı güven, IMF'nin çok nadiren uyguladığı bir kolaylığı deprem sonrasında hemen uygulamasını sağladı. Türkiye'nin kotasının yüzde 25'ini serbest bırakan IMF, 325 milyon dolarlık kaynağı devreye soktu. Bir yüzde 25'lik dilimin daha önümüzdeki günlerde devreye girmesi bekleniyor.
Asıl kaynak ise stand-by'dan gelecek. Washington'daki görüşmeler sonrasında 2.9 milyar dolarlık kredinin devreye girmesi bekleniyor. Dünya Bankası'nın da deprem yardımlarıyla birlikte en az 2 milyar dolarlık kaynak sağlaması kesin gibi. ABD Kongresi'nde 400 milyon dolarlık bir yardım hazırlığı var. Yardım ve kredi musluklarının açılmasında en büyük pay Ecevit'in kredibilitesi olacak.
Serbest bölge modeli
ABD Dışişleri Bakanı Albright'ın kısa Türkiye ziyaretinde gündeme getirdiği serbest ticaret modeli de çok önemli. Ecevit-Clinton görüşmesinde bu "Altın fırsat" da netleşecek. "Altın fırsat" benzetmesi Ürdünlüler'in. Çünkü Ürdün, 1996'den beri ABD'nin sağladığı bu kolaylıktan yararlanıyor. Bu kolaylığın tek şartı var, Ürdün'ün Ortadoğu'daki barış sürecine katkılarının sürmesi. Ürdün'deki El Hasan serbest bölge Amman'ın kuzeyindeki İrbid kentinde. Bu bölgede üretilen tüm ürünler ABD'ye kotasız ve gümrüksüz giriyor. Buna karşılık ABD'nin koyduğu bazı kurallara uyuluyor. Bir malın ABD'ye gümrüksüz ve kotasız girebilmesi için, değerinin yüzde 35'inin El Hasan serbest bölgesinde üretilmesi gerekiyor. Yine aynı malda Ürdünlü ve İsrailli firmaların en az yüzde 8'er katkısı olması gerekiyor. Veya her iki ülke firmalarının üretimdeki payının toplam yüzde 20 olması şart koşuluyor.
Bu sistem, ülkeye yabancı sermaye çektiği gibi, yerel firmalara da katkı imkanı sağlanıyor. Diyelim ki bir Japon şirketi bölgede ayakkabı üretiyor. İşçileri tamamen Ürdünlü. Bağını Ürdün'den, tabanını İsrail'den almak zorunda.
Amerikalı uzmanlara göre, bu sistem sayesinde Ürdün'de, Vietnam'dan bile daha düşük maliyette üretim yapmak mümkün.
El Hasan serbest bölgesinde 50'den fazla dev tesiste 10 bini aşkın işçi çalışıyor. Bölgenin genişlemesi üzerine yatırım yapmayı planlayan firmalar arasında dev isimler de var: High-tech devi Motorola, Cacharel, Gloria Vanderbilt. Ünlü kot markası Jordache'in kuracağı ortaklık 2 bin kişiye iş yaratacak. Victoria Secret'in, GAP'in birçok ürünü de El Hasan'da üretiliyor.
Kotalar da kalkabilir
Ecevit-Clinton görüşmesini bekleyen bir başka konu da tekstil kotaları. 20 Eylül'de her iki ülkenin dış ticaret kurmayları Washington'da bir araya gelecek. Heyetler, genel olarak kotaların artırılması, tamamlanamayan bir kota karşılığında bir başka mala ait kotanın sadece o döneme mahsus olarak artırılması gibi konuları tartışacak. Geçen yıl Türkiye'nin ABD tekstil ihracatı 998 milyon dolar seviyesindeydi. Bu yılın ilk 5 ayında 429 milyon dolarlık satış yapıldı. Tekstilin ABD'ye toplam ihracattaki payı yüzde 40 seviyesinde. Amerikan halkının yıllık tüketim harcamaları 6 trilyon dolar. Bu rakamın büyüklüğüne dikkat çeken tekstilciler, Clinton-Ecevit zirvesinde kotaların tamamen kalkmasının da gündeme gelebileceğini söylüyorlar. Bu görüş İTKİB Başkanı Nuri Artok'a ait.
Ecevit'in ABD ziyareti Türkiye için hayati önem taşıyor. Bu kritik ziyaret öncesinde Başbakan Bülent Ecevit'in sağlığının gündeme getirilmesi, deprem öncesi dönemden arta kalan çirkin siyasetin örnekleri.
Ecevit'in yaşlı bir lider olduğuna itiraz eden yok. Buna karşılık gösterdiği fiziksel ve beyinsel performansı bütün Türkiye televizyonlardan izliyor. Ecevit, deprem öncesinde zaman zaman sabahlara kadar süren Meclis oturumlarına katıldı. Deprem gecesi, kriz merkezini oluşturdu. Depremden 12 saat sonra da olay yerindeydi.
İlk şokun atlatılmasından sonra, ABD ziyaretinin hazırlıklarına da başlayan Ecevit, gece geç saatlere kadar kurmaylarıyla toplantılar yapıp, zirveye hazırlanıyor. Geçen günlerde görüştüğüm Mesut Yılmaz da, bu eleştirileri çok ağır ve haksız buluyor. Yılmaz "Başbakan, hem Meclis'in yoğun çalışma temposu sırasında, hem de deprem sonrasında son derece konsantre, son derece dikkatliydi. Kendisine büyük haksızlık ediliyor" diyor. Ecevit'le ilgili benim de gözlemlerim aynı yönde.
Eleştirilerin tam tersine, saygınlığı ve yaşından beklenmeyen çalışma temposuyla kritik ABD gezisi öncesinde yine de Türkiye'nin en önemli kozu Ecevit.
|
|
Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır
|