kapat

08.09.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Olayların adamı...
Oktay'ın gencecik hayatına sığdırdıkları, yaşadıkları, hiç de kolay değil. Son yıllarda yaşadığı, Brezilya dizilerini anımsatan olaylara hepimiz üzülerek şahit olduk. Oktay ile, Jetpa'ya attığı imzadan 15 dakika sonra beraberdik. Belirsizliğin son bulmasından kaynaklanan rahatlıkla ve samimiyetle anlattı...

Beşiktaş Kulübü'ndeki mutsuz günlerine, Jetpa'ya attığı imza ile son veren Oktay ile imzadan 15 dakika sonra beraberdik. Aylardır kendisini yıpratan belirsizlikten kurtulmanın rahatlığı ile anlatmaya başladı...

"Evliliğimden sonra Beşiktaş'ta çok mutsuz günler yaşadım. O günlerde yönetimden kimse yanımda olmadı. Başkan, bana destek sözü verdi ama o desteği sonra göremedim. Takım içinde arkadaşlarım yakın davranmadılar; aksine soğuktular... Çok zor günler geçirdim. En son, Başkan'la idmanlara çıkmam için konuştuk. Ben de formsuz kalmamak için idman isteği içindeydim. Başkan bana 'İdmana çık; satılırsın veya kiralanırsın o ayrı,' dedi. Başkan'ın bu lafı, kamuoyu tarafından yanlış anlaşıldı. Ertesi gün medyaya bir baktım: 'Oktay'a kapı gösterildi', 'Beşiktaş'tan Oktay'a şut' gibi yazılar... Durum sanki ben büyük bir suç işlemişim de af diliyormuşum gibi bir havaya sokuldu. 'Ne oluyor? Madem böyle, ben de antrenmanlara çıkmıyorum,' dedim."

İşler bu hâle gelmeden, evliliğine tepki gösterildiği günlerde ayrılmayı düşündün. Sonra neler oldu?

"Ayrılmayı, evet, o günlerde düşündüm. Ne yapacağımı düşünürken Jetpa'dan Fadıl Bey'den teklif geldi. Sonra Beşiktaş; 'Antrenmanlara çık,' dedi. Ama olayları sen de yakından izledin. Sürüncemede kaldı iş. Gönül isterdi ki böyle olmasın; en azından daha önce, karşılıklı bu kadar yıpranılmadan bitsin. Ama sonuçta bitti. İki taraf da anlaştı hayırlısıyla. Ama inan, bugüne kadar giydiğim Beşiktaş forması altında mutlu günler de yaşadım. Ve şu an kimseye de kırgın değilim. Bundan sonra, her zaman Beşiktaş'ın iyi durumda olmasını isterim, hiçbir şekilde kötülüğünü istemem. Bugün attığım imzadan sonra sıfırdan başlıyorum hayata. İnşallah yaşadığım talihsiz olaylar, kötü olan her şey, geride kalsın artık. Gerçi bunu sadece Allah bilir. Ama inşallah bitmiştir artık."

Yalan rüzgârı gibi...
Gerçekten Oktay'ın gencecik hayatına sığdırdığı olaylar, yaşadıkları, hiç de kolay değil. Onun son yıllarda yaşadığı bütün olaylara üzülerek şahit olduk.

Önce, ilk eşi Yeşim'in intiharı ile sarsılan genç futbolcu yaşadığı şoku daha atlatamadan başta kendisi ve ailesi olmak üzere, hepimizi şok eden bir aile meselesi ile yeniden allak bullak olmuştu. Oktay'ın kendi çocukları olduğunu öne süren Süslü ailesi iddiasında ısrarlıydı. Oktay'dan DNA testi yaptırmasını, dolayısıyla kimin kanından olduğunun kesinleşmesini istiyorlardı. DNA testi yaptırmayı reddeden Oktay, ısrarla; "Benim annem Nadide Elbay'dan başkası değil," diyordu. Sonunda bu üzücü ve yıpratıcı tartışma, Oktay'ın annesi Nadide Hanım'ın Süleymaniye Doğumevi'ndeki kayıtlara ulaşması ile sona erdi. Ankaralı Süslü ailesi, gelişmeler üzerine Oktay ve ailesinden özür diledi ve olay kapandı.

Ama ya Oktay?.. Henüz 22 yaşında, arka arkaya yaşadığı bunca olayı o kolay kapatabildi mi?

Bir taraftan yaralarını sarmaya çalışırken, küçük oğluna ve işine dört elle sarıldı. Bütün iyi niyetine ve gayretine rağmen, yine hiçbir şey yolunda gitmedi. Kendini tamamen futbola vermek istediği bu dönemde yaşadığı sakatlıklar futbol oynamasını engelledi.

Nasıl başa çıktın bunca olayla Oktay?

"Çok zor dönemlerim oldu. Başka biri olsaydı altından kalkabilir miydi bilemiyorum ama gerçekten iradem çok güçlü. Zor günlerimi ailemden ve yakın dostlarımdan aldığım destek ve irademle yendim. Ama sonunda düşünürsek, insanın kendi başına ayakta kalması ve ilk önce kendine destek olması gerekiyor. Hayata bağlı kalmam gerektiğini, oğlumun bana ihtiyacını olduğunu düşündüm. Mantığımı kullandım; hayata sıkıca sarılmam ve yaşamdan zevk almam gerektiği gerçeğini kavradım. Şimdi hayatın kıymetini, her an soluk almanın değerini daha iyi biliyorum. Hayatta her şeyin çok fazla kafaya takılmaması gerektiğini gördüm. Hayata daha basit bakıyorum, olayları gözümde büyütmüyorum ve her zaman olayların pratiğine ve özüne iniyorum. İnsanın yaşadığı acı ve kötü olayların bile bir değeri var; bu olayları yaşadıktan sonra iyi ve mutlu yaşamı daha iyi idrak edebiliyorsunuz. Sürekli iyiyi yaşamak, düşünsenize, ne kadar sıkıcı. Hayatı acı ve tatlı olarak dengelemek lâzım. İnsanın başına gelenleri, kader deyip, kabullenip, göğüslemesi gerekiyor."

İşte hayatı gögüslemeye çalıştığı o günlerde, yani 1998 yılının son günlerinde Oktay, bir defilede izlediği manken Sezer Çakır'la tanışıp flört etmeye başlar. Ama genç mankenin ailesi evlenmelerini ister. Oktay, hem birbirlerini daha iyi tanımaları gerektiğini, hem de sezon sonunu beklemek zorunda olduğunu söyleyince, iki sevgilinin yolları ayrılır.

Arkadaşımın aşkı
Oktay, yeşil sahalarda sakatlığı ve bu ayrılığın acısı ile uğraşırken, Sezer Çakır da, okulu ve defileleriyle kendisini teselli etmeye çalışır. Yine bir defile esnasında eski sevgilisi Oktay'ın takım arkadaşı Serdar ile tanışır ve bu tanışma, yeni bir beraberliğin başlangıcı olur. Aslında duyguları ve kafası karmakarışık olan güzel manken, ailesinin isteği üzerine Serdar ile nişanlanır. Ama iyice sevdiğinden ve tanıdığından emin olmadığı Serdar ile ailesinin baskısıyla nişanlanan Sezer Çakır, pişman olmaya başlamıştır. Ve bir süre sonra bu konuyu ailesine açarak, nişanlandıktan sonra iki ayda ancak iki kez görüştüğü Serdar'dan ayrılacağını ve Okay'i hâlâ sevdiğini söyler. Sezer Çakır'in bu kararlı tutumu karşısında ailesi; "Sen bilirsin," demek zorunda kalır. Serdar ile nişanı bozan Sezer, ilk iş olarak Oktay'ı arayıp, kendisini çok sevdiğini söyler. Sezer'i hâlâ çok seven Oktay da gönül kapılarını bir kez daha açar ve iki sevgili, üç aylık bir aradan sonra, Nisan ayında yeniden birlikte olmaya baslarlar. Ve 4 Haziran günü Oktay'ın Sarı Konaklar'daki evinde kıydıkları süpriz nikâhları, Beşiktaş camiasını ayağa kaldırır.

Oktay, bir anda takım arkadaşının nişanlısını ayartan biri durumuna düşer.

Bu süpriz evliliğin bu kadar olaya yol açacağını bekliyor muydun?

"Bu kadarını beklemiyordum. Aldığım tepki saçmalık. Sonuçta bu benim hayatım. İnsanlar nasıl başkasının özel hayatına bu kadar müdahale edebilme hakkını kendilerinde görebiliyorlar; inanılır gibi değil. Ben arkadaşımın nişanlısını falan da ayartmadım öyle basına yansıdığı gibi; gerçek çok farklı. Öyle bile olsa, bundan kime ne? Evliliğimin o önemli ilk günleri üzüntü ile geçti. Bunları ne ben ne eşim hakkettik. Yaşadığım bunca olaydan sonra hayatımı yeniden kurmak için gösterdiğim çabaya insanların bu denli acımasız, anlayışsız ve önyargı ile, bir şey bilmeden yaklaşmaları, affedilir gibi değil. Ama ben hiçbir zaman yaşadıklarıma rağmen isyankâr olmadım. Allah'a inancım çok büyüktür."

"Ailem her şeyim.."
Bütün bu olayları yaşarken ailenle de evliliğin yüzünden sorunların oldu. "Bundan böyle ailem beni ve torunlarını unutsun," dedin. Senin ailene olan düşkünlüğünü biliyorum. Ne oldu; aileni de mi sildin?

"İnsan hayatında peşpeşe bu kadar olay yaşarsa, sinir sistemi iflas ediyor. Ailem, özellikle annem, benim her şeyim. Beni ne zorluklarla büyüttüğünü çok iyi biliyorum. O dönemde, o karışıklıklar arasında yaşanan bir olaydı o. Hepsi geçti bitti. Şimdi Marmaris'de eşim ve oğlumla birlikte ailem. Ben de oraya gidiyorum. Ailemi silmem mümkün değil. Hep beraberiz; her şey düzeldi. Ve artık her şeyin düzeleceğine inanıyorum."

Şimdi neler bekliyorsun hayattan?

"Hayattan beklentilerim, bana her zaman daha iyiyi ve daha güzeli sunması. Futbolda başarılı olmak, ailemle, oğlumla mutlu olmak, bana yetiyor. Hayattan çok fazla şeyler beklememek lâzım. İnsanlar bana göre, ufak şeylerle mutlu olabilmeyi öğrenmeli. Sağlıklı, huzurlu, başarılı olmak çok önemli. Bunların hepsi mutlulukların en büyüğüdür. Ama hayattaki en muhteşem olay, insanın çocuk sahibi olması. Oğlum, hayatımın en büyük hazinesidir. Hayata ait en önemli beklentim ve planım, onun geleceği ile ilgilidir. En büyük arzum, onu iyi yetiştirebilmek ve ona iyi bir eğitim verebilmek. Evliliğimi mutlu bir şekilde sürdürebilmek ve mesleğimde başarılı olup, hakkımda atıp tutanlara en iyi cevabı vermek istiyorum."

Şu anda oynayacağın takım belli değil. Gönlünde hangi takım var?

"Gönlüm önce Avrupa'da oynamaktan yana. Ancak bütün tekliflere açığım. Hiçbir yerle anlaşılamazsa da gider, Siirt'te oynarım. Önemli olan iyi top oynamam ve başarılı olmam."

Yolun açık olsun Oktay...


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır