Liseli, üniversiteli genç kardeşlerim..
Tanıdığım, tanımadığım daha pek çok genç insan, hâlâ yara sarıyor deprem bölgesinin kuytu labirentlerinde..
Bir atımlık mesafede olmalarına rağmen İstanbul'a gelmedikleri gibi, telefon bile edemiyorlar...
"Sevgi köprüsü"nde buluşan bu duyarlı, şefkatli gencecik adamlar; ilk günden itibaren yardım konvoylarına yüklenip sessiz sedasız gittiler ve kendilerini Körfez'in atardamarına bırakıp işe sarıldılar; hiç bırakmamacasına.. Kimseye görünmediler, mikrofon önüne çıkmadılar, not defterlerinde yer almadılar...
Hiçbir kişi, kurum ya da camia adına değil, yüreklerinden gelen sese kulak verip "isimsiz bir örgüt" kurarak yola çıkmışlardı..
Ve hâlâ yol alıyorlar..
"Ölüm Ülkesi"nde, çorbada tuz, sofrada dost olmak istediler sadece..
Türkiye'nin dört bir sokağında binlerce "örgüt" kuruldu adı konmayan...
Orada gördüklerim, gelen telefonlar ve karşılaştığım anne bababalardan öğreniyordum her saat, her gün onların varlığını..
Onları unutmamak gerekiyor!
17 Ağustos sabaha karşı da öyle yaptı.. Okuyacağı haberleri gözden geçirdi, makyaj odasına girdi ve stüdyo saatini beklemeye başladı..
Ama bekleyemedi..
Çünkü, yer gök sallanıyordu, hemen stüdyoya koştu..
03.10.. Anonsunu yaptı.. "İstanbul ve çevresinde bir sarsıntı oldu.."
Deprem haberini dünya ve Türkiye, ilk ondan duyuyordu..
03.14. Bir haber okudu. "İstanbul ve çevresinde deprem. Ancak Rasathane'ye ulaşamıyoruz, kaç şiddetinde olduğu belli değil...."
04.12... Haberleri okumaya devam ediyor.."Şimdi aldığımız habere göre, deprem, İstanbul, Sakarya, Yalova ve Gölcük'te(!) ....."
Gölcük'ün adını geçirmesiyle birlikte Faik'in sesi titriyor...
Şaşkın.. Annesi, babası ve kızkardeşi de Gölcük'te yaşıyor çünkü..
Ama haberler bitmiyor.. Faik de stüdyoda, canlı yayında..
Yeni haberler, yeni bilgiler..
Faik'in tedirginliği sürüyor.. Ne yapacağını, nasıl davranacağını bilemiyor..
Aynı dakikalarda NTV muhabiri Fuat Kozluklu, deprem bölgesine koşuyor..
Faik, haberleri vermeye devam ediyor..
Artık herşey anlaşılıyor...
Faik önüne bırakılan satırları okuyor ama gözleri dolu dolu..
Bir telefon geliyor NTV Haber Merkezi'ne, arayan, Faik'in bir yakını..
"Uyanık ailesi, Gölcük'te, enkaz altında!"..
NTV yöneticileri, o sırada "Körfez ve dahi, Gölcük depremi"ni duyuran arkadaşlarına ne söyleyeceklerini bilemiyorlar..
Neyse, kısa bir ara veriliyor, Faik'e de izin..
Ama acı haber bir türlü söylenemiyor.. "Sen Gölcük'e git istersen. Galiba sizin evde de hasar varmış!." diyebiliyorlar sadece..
Faik, metanetli, hemen atlıyor ve yol alıyor Körfez'e doğru..
Ve Gölcük'e varıyor..
06.29.. Meslektaşı Saynur, telefonla Faik'e bağlanıyor canlı yayında; Ailesinin durumunu, Gölcük'ün halini soruyor;
Faik, yine titreyen sesiyle yanıtlıyor;
"Saynur, şu anda gördüğüm manzara korkunç.. Ama şu anda kusura bakma yani.. Eee.. Annemle babam, küçük kardeşim Pelin Eee, şey, enkaz altındalar..
Söylemek istediğim hemen enkaz kaldırma çalışmalarına başlanması.."
Saynur da şaşkın ve üzgün..
"Çok zor anlar yaşıyoruz Faik, NTV Haber Merkezi adına yanındayız.. Ailen için, tüm yurttaşlarımız için.."
Faik, yine ağlamaklı ama sakin.. "Evet, dualarınızı bekliyorum. Tabii bu sadece benim acım değil.. Ama insan başına gelince çok daha fazla acı çekiyor galiba.. Söyleyeceklerim bu kadar..."
Faik, enkazın başında hâlâ.. Bekliyor, kurtarma aracı, vinç bir şeyler bekliyor.. Ama binlerce kişi bekliyor bu arada aynı şeyleri..
Aradan iki gün geçiyor..
Faik hâlâ bekliyor, yine gelemiyor, gelmiyor hiç bir şey!..
Mesai arkadaşı Fuat Kozluklu'yla buluşuyor.. Fuat, iki gündür Türkiye ve dünyaya haber geçmekten helak olmuş vaziyette.. Deprem bölgesinden ilk görüntülü haberi çoktan vermiş bile.. Ama tüm bunlar arkadaşının ve binlerce insanın yaşadığı acıyı örtüyor.. Hem özel olarak hem canlı yayında dertleşiyor arkadaşı Faik'le.. Vinçten, dozerden konuşuyorlar.. Bu arada Faik, umudunu koruyor, anne baba ve kızkardeşinin enkazdan sağ çıkabileceği umudunu yani.. "Yeter ki gelsin vinç, dozer falan! Ama Fuat galiba yardımdan umudumu kesmiş durumdayım!" diyor
Bu röportajı dinleyen bir işadamı yerinden fırlıyor ve beş saat iuçinde Gölcük'e ulaştırıyor vinci..
Ama dördüncü gün, evet, vinç dozer geliyor!
Enkaz kaldırılıyor, Faik'in babası, annesi ve bu yıl Robert Kolej'e başlayacak olan(!) kızkardeşi Pelin'in cansız bedenleri ve diğer apartman sakinlerinin de..
Dört gün önceydi.. Depremin ilk saatleri.. Faik, titreyen sesiyle canlı yayında meslektaşı Saynur'a şöyle diyordu;
"Saynur şu anda gördüğüm manzara korkunç.. Ama şu anda kusura bakma yani.. Eee.. Annemle babam, küçük kardeşim Pelin Eee, şey, enkaz altındalar. Söylemek istediğim bir an önce enkaz kaldırma çalışmalarına başlanması.."
TGRT-Babacan programı muhabiri Yüksel Evsen de 18 Ağustos sabahı 11.30'da Avcılar'da bir enkazın başındaydı. Elinde mikrofon, kameranın karşısına geçmiş konuşuyordu canlı yayında..
"Sevgili seyirciler şu an gazetecilik yaşamımın en zor dakikaları yaşıyorum. Çünkü bu bina altında beraber ekmek yediğimiz, aynı ortamı paylaştığımız arkadaşım Rahmi Akman var.. Ama inşallah sağ çıkacak!"
14.15..
Yüksel Evsen, gözyaşı döküyor canlı yayında..
"Maalesef sevgili seyirciler maalesef, enkazın altından çıkan arkadaşımız Rahmi Akman. Ama arkadaşınız da ölse, enkazın altından arkadaşınız da çıksa görevinizin gereklerini yerine getirmek zorundasınız. Tüm Türkiye'nin başı sağolsun.."
Evet, onları unutmamak gerekiyor.!
19 Ağustos 1966.. (Tarihe dikkatinizi çekerim)
Varto, Erzurum, Hınıs, depremle yerle bir oldu.. Doğu Anadolu sallandı!
3000'i aşkın ölü var.. Zamanın gazeteleri sayfa sayfa deprem öyküleri yayınlıyor.. Yedi çocuğu ve karısını enkaz altında yitiren Hasan Suyolu'nun, enkaz altında kalan yakınları için kazma kürek arayan Zeytin Nine'nin vs..
Bu arada, Demirel Hükümeti'nin olağanüstü toplanmasından, hastalık korkusundan, ağlayan Doğu'dan, acıya aldırmadan göbek atıp eğlenen İzmir Fuarı ziyaretçilerinden, Silahlı Kuvvetler'den bir yetkilinin, "Ordu, iki ayda onbin ev teslim eder" demecinden, tüm ailesini depremde kaybeden küçük Döndü'ye yardımcı olacak aile arandığından, hükümetin çaresizliğinden, deprem bölgesi için verilen yardımların "usülsüzlüğe bulaşmaması" için önlem alınması gerektiğinden vs.
Öte yandan Akşam Gazetesi yazarı Çetin Altan deprem bölgesinden bildiriyor köşesinde; "Ezilen halkın çilesi bitmiyor! Varto'da, sefalet çarmıhına gerilmiş bir felaket duruyor karşımızda. Neredesiniz, İstanbul'un saçı yeni yıkanmış, gömleği tiril tiril beyleri, Gelin Varto'da konuşalım memleket meselelerini!"
Onları çoktan unuttuk bile!