kapat

29.08.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
YILMAZ KARAKOYUNLU(yilmazk@sabah.com.tr )


Picasso'nun gözlerinde af kanunu...

Picasso'nun portrelerinde doğru dürüst bir bakış göremezsiniz. Estetik disiplin, hilkat garibesine dönmüştür. İnsan gözleri, kafanın en olmayacak yerine konulmuş, biçimsizliğin ve tutarsızlığın işkencesi başlatılmıştır.

Anayasanın 87. maddesi af yetkisini TBMM'ne veriyor. Meclis dün gece bu yetkisini kullandı ve af yasasını kabul etti. Tıpkı mitolojinin tepegözlerine benzer bir garip varlık yaratıldı.

***

Mülkiye'de adalet ahlâkının temel kavramları en geniş biçimiyle tartışılırdı.

* İyiliğe, iyilikle karşılık vermenin adalet olduğunu söylediler.

* İyiliğe, kötülükle karşılık vermenin adavet (düşmanlık) olduğunu anlattılar.

* Kötülüğe, iyilikle karşılık vermenin atıfet olduğunu öğrettiler...

Hayırlı olacağına inandığımız hoşgörünün atıfet olduğunu öğrendik... Ancak, cezalandırma sorumluluğunu af ile sürekli ihmal eden devletin keyfileşeceğini de belledik.

Toplumsal tabanı olmayan bir affın, aslında yargı hükümlerinin siyasetçi keyfiyle imha olduğunu gördük. Meselâ, önce örgütlü suçlarla mücadele yasasını çıkardık, sonra çete oluşturanları af kapsamına aldık...

***

Değerli okuyucularım size iki ilginç örnek veriyorum.

Meclis Cuma gecesi sabaha kadar çalışarak işkence yapanların cezalarını arttıran kanunu kabul etti ve böylece insan hakları yolunda önemli bir adım attığımızı dünyaya duyurdu. Aynı Meclis Cumartesi gecesi sabaha kadar çalışarak bu defa işkence yapanların cezalarını af kapsamına aldı ve insan hakları yolunda önemli bir geri adım attığımızı dünyaya ilan etti.

Yirmidört saat dolmadan böylesine çelişen iki kanun düzenlemenin hilkat garibesini andıran Picasso portrelerinden farkı var mı? Etrafında ne olup bittiğini göremeyen tepegözlerden farkı ne? Cumhuriyetimizin 75. yıldönümü münasebetiyle düşünce suçlarına af getirdiğimizi öğünerek meclis kürsüsünden haykırdık. Cumhuriyetimizin 75. yılında düşünceyi hâlâ suç sayan hukuki geri kalmışlığımızı gidermeyi düşünmediğimizi de yine meclis kürsüsünden haykırdık.

Açıkcası, Türkiye'nin demokrasi standardını yükseltmeye niyeti olmadığını gösterdik.

Cumhuriyetimizin 75 yılı içinde 45 kez af ilan etmişiz. Hatasından ders alan millet olmadığımızı o kadar sık göstermişiz ki, her yirmi ayda bir genel af çıkarmışız. Dünya çapında bir benzeri olmayan rekorumuz bu...

Türkiye'nin sürekli affa değil, etkin ve kapsamlı bir ceza reformuna ihtiyacı olduğu hiç akla gelmemiş...

Dante'nin "İlahi Komedi'sindeki cehennem yargılarına göre oluşmuş ceza anlayışını öylesine benimsemişiz ki, asıl gerçeği görmek yerine aff-ı şahane ile itibar toplamayı meziyet saymışız. Af acaba bir popülizm olarak mı getirildi tam bilmiyorum. Doğrusu gözlemlerimi de, izlenimlerimi de netleştirebilmiş değilim. Çünkü toz duman içinde bir kanun çıkardık. Ama af kanununda başarılı bir hukuk mühendisliği gösteremedik.

Toplumda devlete güveni oluşturan ve devamlılığını sağlayan ortak inanç değeri vardır. Bu değer, cezanın affedilmek için değil, çekilmek için verildiğine inanmaktır. Bu ortak inanç temelini dinamitledik. Affettiklerimizin bir daha suç işlemeyeceğine dair hiçbir garantimiz yok.

***

İkiyüz yıl önceydi. Konya Ovası'nın en verimli tarlalarına çekirgeler üşüşmüş ve bereketli mahsulü yemişlerdi. Sonra bir aklı evvel ortaya çıktı. Çekirgelere af çıkarırsak bir daha mahsulü yemeyeceklerini ileri sürdü. Dönemin şeyhülislamı çekirgeler için bir af emri çıkarttı. Mührü sultan bizzat vurdu.

Af emri bir mektuba eklenip çekirgelere gönderildi. Sultan af fermanında "Ey çekirgeler!.. Buğdaylarımızı yiyerek bize çok zarar verdiniz. Ama sizi affettim. Şimdi gidiniz ve bir daha bu suçu işlemeyiniz..." diyordu.

Ertesi yıl doymak bilmeyen iştahıyla çekirgeler daha geniş bir sürü halinde saldırıya geçtiler.

Aynı şeyhülislam sultana başvurmuş ve "Allah'ın hakkı üçtür; bir kere daha affedin sultanım" diye yalvarmıştı...

Sultan bu kere af fermanına mührü basarken imparatorluğun dört köşesinde kurbanlar kestiriliyordu.

Desenize, Picasso'nun hilkat garibeleri bizde yeni değildir...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır