* Öncelikle depremin yarattığı hasar ve bunun yılsonuna kadar bütçeye getirecek yükü belirginleşmeli. Devletin giderlerinin artacağı ve vergi kaybı nedeniyle gelirlerinin azalacağı açık. Bu konuda bölgede inceleme yapan Dünya Bankası heyetinin hasar raporu en geç 10 Eylül'de tamamlanacak.
* Hükümet hafta ortasında ek vergiler konusunda adım attı. Bunun karşılığında 500 trilyon liralık harcama için ek bütçe çıkarılacaktı. Yapılan kabaca hesaplarda vergi gelirinin 500 trilyonun üzerinde olacağı ortaya kondu. Ek gelir, deprem nedeniyle kısa vadede yapılacak harcamaları karşılayıp, bunun üzerine 1999 bütçe açığının IMF'ye verilen hedef paralelinde aşağıya çekilmesinde yardımcı olabilecekti. Hafta içinde faizde yaşanan düşüşte bunun da katkısı oldu. Ancak gelen tepkilerle önce geri adım atıldı. Daha sonra ek vergi kararı Ekim ayına ertelendi.
* Ek verginin kısa vadede gündemden kalkması sonucu gözler dış yardımlara çevrildi. Şu anda Dünya Bankası ve IMF'den 950 milyon dolarlık yardım kesinleşti. Dünya Bankası'nın hasar raporuna göre yardım miktarında artış bekleniyor.
* Hafta içinde faiz düşüşüne bir destek de Türkiye'nin ABD garantörlüğünde 5 milyar dolar civarında 10 yıl vadeli tahvil ihracı talebiyle geldi. Ama uzunca bir prosedür gerektiren bu kararın ancak birkaç hafta sonra netleşebileceği belirtiliyor.
* Bu arada ABD'nin, Türkiye'ye Dünya Bankası ve IMF yardımında yapıcı rol oynamasının yanı sıra, ticari ilişkilerde de bir adım atması söz konusu. Ankara'da ABD'nin Türkiye'ye uyguladığı tekstil kotalarında bir artırıma gitmesi konusunda temaslar var.
* Eylül sonunda başlayacak Türkiye-IMF temasları da, deprem öncesi gündemde olan ve Devlet Bakanı Tunca Toskay'ın da belirttiği gibi en az 3 milyar dolarlık maddi yardım içeren stand-by anlaşmasının sinyallerini verecek. Kısacası önümüzde piyasaların seyrini belirlemesi açısından çok kritik bir ay bulunuyor.