kapat

29.08.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Huzura ihtiyacımız var
Herkes sıkıntılı, herkes huzursuz. Deprem paranoyası yaşayanlar hâlâ yatak yüzü görmedi. Paranoyayı üzerinden atabilenlerse, boşanmadan tutun da en ufak bir sorunu bile depresyon boyutunda yaşıyor.

ÖZLEM AKALAN

Sinirler iyice gerildi. Kimsenin en ufak sese, en ufak kusura tahammülü kalmadı. Rüzgârdan pencere çarpsa, "deprem oluyor" diye yerimizden fırlıyoruz. Çevremizdekilerin affedilebilir hataları bile bize ölümcül suçlar gibi gelmeye başladı. Haksız da sayılmayız. Terör paranoyasının ardından deprem paranoyası sardı hepimizi. Üstüne üstlük, sonbahar yakın. Hüzünlü eylül ayı depresyon vakalarını artırıp, tüm psikolog ve psikiyatrları zengin edecek gibi görünüyor. Ancak öncelikle biz, kendimize nasıl yardımcı olabiliriz, bunu araştıralım.

Depresyon eğilimi
Üzüntüler üst üste geldikçe etkileri de katlanarak artıyor. Son bir yılda yaşadığımız toplumsal olayların bireyler üzerindeki etkilerine bir de ilişkileri, bedenleri ve kişilikleri ile ilgili sorunları eklenince ortaya hazin bir tablo çıkıyor; depresyon eğilimi... Oysa umutsuzluğa kapılmadan, kendinizi koyvermeden önce yapabilecekleriniz var.

Bu yazımızda, farklı duygusal problemlerle uzmanlara başvuran ve sistemli yönlendirmelerle kısa sürede sorunlarına çözüm bulan kadınların yaşadıklarını derledik. Sizin sorununuzla örtüşen sorunu inceleyin, çözümü uygulamaya koyun. Eğer bu tecrübeden faydalanamazsanız, siz de uzman psikolog, psikiyatr ya da sorununuzla ilgili hekimlerden destek isteyin.

Bir kadın anlatıyor:
44 yaşında bir kadın düşünün. Son derece stresli bir işi var. Üstelik 21 yaşındaki kızını kontrol edemiyor, kızı her gece arkadaşlarıyla çıkmak, gezmek istiyor.

Tüm bu karmaşa sırasında 24 yıllık eşinden, başka bir kadın yüzünden, boşanıyor. Bir yanda para sıkıntısı, diğer yanda iş stresi, bir de kızının sorunlarını omuzlarında taşıyan kadın, artık sinirlerinin buna dayanmadığını bir arkadaşına anlatıyor. Arkadaşı da ona yoga yapmasını öneriyor. Kitapçıdan yoga ve doğru nefes alıp verme teknikleri içeren bir kitap seçiyor.

Düzenli olarak buradaki egzersizleri uygulamaya başlıyor. Sorunları düşünmeyerek sinirlerini güçlendirme yöntemini benimseyen bu kadının bir sırrı da müzik. Her sabah duşunu aldıktan sonra, her akşam yatmadan önce, en sevdiği CD'yi (bu Hint ezgileri içeren bir derleme) çalıyor. Müziği vücudunun tüm derinliklerinde hissederken bir yandan da oturduğu yerde nefes egzersizleri uyguluyor.

Müzikle tedavi
Ruhunun adeta hafiflediğini hisseden bu "dertli anne" artık sinirlenmemeyi ve sorunlar karşısında mantıklı fikir yürütmeyi öğrendiğine inanıyor. "Özellikle işim çok stresli olduğundan eve yorgun dönüyordum. Kızımın en ufak bir isteği ya da ters sözü beni sinirlendiriyordu. Şimdi işyerinde iyi gitmeyen bir şeyler olduğunda önce durup, derin derin nefes egzersizi uyguluyorum. Oksijenin tüm hücrelerimi gezişini hissediyorum adeta. Bu beni sakinleştiriyor. Herkese tavsiyem, eğer bulundukları yerde yoga öğrenebilecekleri bir yer varsa buraya başvurmaları. Benim oturduğum şehirde böyle bir imkân yoktu, ben de kitaplardan aldığım bilgiler ışığında yoga yapmaya çalışıyorum. Dinlediğim müziği bir arkadaşım Amerika'dan getirdi. Ama siz sevdiğiniz bir müzikle de aynı şeyi yapabilirsiniz. Müziğin sizi rahatlatması yeterli. Ancak seçeceğiniz müzik enstrümantal olmalı. Yoksa sözlerine takılıp, konsantre olamıyor, kafanızda uçuşan fikirlerden tam olarak arınamıyorsunuz."

44 yaşındaki bu kadın, yoga ve müzikle sinirli ruh yapısından kurtulduğunu söylüyor. Kolay ve ucuz bir yöntem. Denemeye değer!

Endişe girdabından kurtulmak
39 yaşındaki gazeteci Nilgün, her zaman fazla endişeli olmaktan yakınıyor: "Endişe eğilimliyim. Mükemmeliyetçi ve kendi kendini sürekli eleştiren bir insanım. Çevremdeki insanları mutlu etmek için adeta kendimi yiyip bitiriyorum. Aslında bu genetik; son derece asabi bir aile ortamında yetiştim. Bu kişilik özelliğim daha çok iş hayatıma olumsuz yansıyordu. Rekabetin fazla olduğu bir meslekte, paniğe kapılmaya asla yer yok."

Pozitif düşünün
En ufak bir hata ya da zorluk anında paniğe kapılan Nilgün, bir psikoloğun da yardımıyla endişeden kurtulmanın tek yolunun pozitif düşünmek olduğuna karar vermiş. Buna göre kendisine en sık yönelttiği suçlayıcı, negatif cümlelerin yerine pozitif olanları yerleştirmiş. Birkaç ay boyunca negatif düşünceleri pozitife yönlendirmeye çalışan Nilgün, aradaki farkı şöyle anlatıyor:

"İşler karışınca adeta panik atak yaşıyordum; kalbim yerinden çıkacak gibi atıyor, sıkışıyor ve terliyordum. Bu heyecanı yaşarken, en iyi bildiğim, en doğru yaptığım şeyleri bile karmakarışık ediyordum. Şimdi önce biraz sakinleşmeye çalışıyor ardından da kafamdaki tüm negatif düşünceleri pozitife dönüştürüyorum. İçim bir anda rahatlıyor ve sorunları birer birer hâlledebilecek gücü kendimde bulabiliyorum."

Düşüncelerinizle ruhunuzu değiştirin

Negatif düşünceler stres ve endişe yaratabilir, kendinize güveninizi olumsuz yönde etkileyebilir. Beyninizde negatif bir düşünce dolaştığını yakaladığınızda onun yerine pozitif bir düşünce yerleştirmeyi öğrenmelisiniz. Bununla amaçlanan olayı unutmak ya da önemsememek değil, başka bir bakış açısı daha bulunabileceğini ortaya çıkarmaktır.

NEGATİF
Bu yeterince iyi değil. Kimse beğenmeyecek.

Bugün kendimi şişman ve çirkin hissediyorum.

Neden hep bana kızıyor? Nerede

hata yapıyorum?

Bunu başarabileceğime inanmıyorum.

Burada olmaktan nefret ediyorum. Bu gürültü ve kalabalık beni sinir ediyor.

Sevgilim aramadı. Demek ki beni önemsemiyor.

POZİTİF
Bu konu üzerinde yeterince çalıştım ve elimden gelenin en iyisini yaptım. En azından başladığım bu işi başarıyla tamamladım.

Kendimi mutsuz hissediyorum. Bugün kendime biraz daha özen gösterip, moralimi yükseltecek şeyler yapmalıyım.

Aslında bunun benimle bir ilgisi yok. Bu onun yapısında var. Çünkü diğer insanlara karşı tavrı da aynı.

Her insan hata yapar. Bu, dünyanın sonu demek değil.

Bu işi başaramayabilirim ama tekrar deneyeceğim. Belki her seferinde yeni bir şeyler öğrenebilirim.

Sadece bir saat daha buradayım. Sonra rahat, sıcak ve sessiz evime gideceğim.

Sevgilim aramadı demek ki çok meşgul.

Deprem sonrası davranış biçimleri

Türk Psikologlar Derneği'nin hazırladığı kitapçıkta, depremzedelerin

gösterebileceği tepkiler ve

bunlara karşı öneriler anlatılıyor.

Deprem sonrası gösterilen tepkiler, kişilere göre değişim gösteriyor. "Duygusal", "zihinsel", "fiziksel" ya da "sosyal" olarak gruplanabilecek bu tekpilerin belirtileri ve yapılması gerekenler şöyle sıralanıyor:

DUYGUSAL: Korku, endişe, suçluluk, pişmanlık, öfke, karamsarlık, panik, çaresizlik ve utanç gibi duygular çok derin ve yoğun yaşanır. Bu duygular çok sık değişebilir. Kendinizi sinirli hissedebilirsiniz. Bazen başından yıkıcı olaylar geçmiş kişilerle konuşma ihtiyacı hissederken, zaman zaman da hiç konuşmadan sadece düşünmek isteyebilirsiniz. Bunlar normaldir. Başka insanlarla sık sık konuşmanızın, duygularınızı paylaşmanızın yararı olacaktır.

ZİHİNSEL: Düşünce ve davranışlarınız olayın etkisi altındadır. Yaşadıklarınız gözünüzün önünden gitmez. Her an tekrar deprem olacakmış gibi korku duyabilirsiniz. Kafanız kolayca karışabilir, hafızanızda problemler olabilir. Konsantrasyon zorluğu çekebilirsiniz. Uykunuz, yeme düzeniniz bozulabilir. Ancak güçlü kalmak, çevrenize yardımcı olabilmek için olanaklar elverdiğince iyi beslenmeniz ve dinlenmeniz gerektiğini unutmayın.

FİZİKSEL: Yoğun stresten ötürü vücudunuzda bazı belirtiler ortaya çıkabilir. Baş ağrıları, bulantı ve göğüs ağrısı olabilir. Daha önce tedavi gerektiren tıbbi bir rahatsızlığınız varsa, şiddeti artabilir. Bu durumda tıbbi yardıma başvurunuz.

SOSYAL: İş hayatında, okulda, arkadaşlarınızla ve ailevi ilişkilerinizde sorun yaşayabilirsiniz. Huzursuzluk, güvensizlik, insanlardan uzaklaşma, kendini reddedilmiş ya da terk edilmiş hissetme, aşırı yargılayıcı ve suçlayıcı olma, her şeyi kontrol altında tutma isteği ve genel olarak bir ilgi azalması gibi sorunlar da yaşamınızın bir parcçası haline gelebilir.


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır