Olaylar Türkiye'nin çağdışılığını balyozlayıp duruyor; gerek deprem felaketleriyle, gerek sel felaketleriyle, gerek trafik felaketleriyle...
Kocaeli, Gölcük ve İstanbul bölgesinin aşırı sakıncalı bir deprem bölgesi olduğu bilinmiyor muydu?
Bilinmez olur mu; 1967'de Adapazarı yine yerle bir olmuştu...
Peki neden, -Donanma Komutanlığı'nın tesisleri de dahil- yapıların "Deprem şartnamesi"ne uygunluğu denetlenmiyordu?
Bunun da yanıtı sanırız, biran önce köşeyi dönme hırslarında yatıyor.
Ve bedeli büyük ödeniyor.
Şimdi artık herkes biliyor ki, belirsiz bir tarihte İstanbul'da da yine büyük bir deprem olacak...
Güneri Cıvaoğlu'nun açıkladığı gizli raporlara göre böyle bir felakette ölü sayısı 300 bini bulacak..
Bunların hepsi yıllardan beri biliniyor.
"Kabuk devlet"ten "teknik devlet"e geçilemediği için de, hiçbir şey yapılmıyor, "gün bugün, saat bu saat; gerisine boşver"le durum idare ediliyor.
Türkiye tıpkı 19. Yüzyıl'ın bitiminde olduğu gibi; 20. Yüzyıl'ın bitiminde de çağı büyük bir fiyaskoyla ıskalayarak, "yaşam kalitesi" açısından Yunanistan'ın bile 60 basamak altına boşuna düşmedi.
Yalçın Doğan, dünkü yazısını şöyle bitiriyordu:
"Sıra şimdi bizlerle alay etmeye geliyor: 'Devlet güçlüdür, yaralar sarılacaktır.' Bu yalan bir sonraki felakete kadar sürüyor."
Türkiye'nin egemenleri en çok neden ürker bilir misiniz? Özeleştiri ile saydamlıktan... Onun yerine durmadan "Türk'e Türk propagandası" yapmayı yeğlerler...
"Adriyatik kıyılarından Çin Seddi'ne ağırlığımızın ortaya çıktığı bir dönem..."
"Herkes bize hayran oldu"
"Washington'u tersledik, Roma'ya sert çıktık"
"Türk'ün Türk'ten başka dostu yok"
"Bir Türk cihana bedel"
"Türkiye büyük bir dünya devletidir"
Bir yığın içi boş megalomanyak klişe...
Kazara bunların üstüne gitmeye başladın mı, bu kez de "iç düşman-dış düşman" korkutmacasına dümen kırılır ve Kazıklı Volvoda üslübuna geçilir, "Asmayalım da besleyelim mi?"
Onca düşünürü, yazarı, sanatçıyı içeri tıkıp, boyuna kitap toplatmanın da, bir anlamda sonucudur bunlar...
Ne var ki, 21. Yüzyıl, iç talan aşkıyla kendi kendini ziyan zebil etme alışkanlıklarını da değiştirecektir.
Ve artık bu global değişimin adına, "Yeni dünya düzeni" deniyor...
Kimse enseyi karartmasın, gerçekten geleceği güzeldir Türkiye'nin de...
Daha bir süre felaket balyozları tepemize inmeyi hızlandırsa bile...