


"Tanrı ölüyor mu?"
ABD, insanoğlunun ilkel bir canlıdan türeyerek mi, yoksa üstün bir varlık tarafından yaratılarak mı ortaya çıktığı tartışmasına geri döndü.
Geçen hafta Kansas Eğitim Kurulu, okullarda "evrim teorisi"nin öğretilmesini fiilen imkânsız hale getirecek bir karar aldı ve sınav kitapçıklarından evrimle ilgili soruların ayıklanmasını istedi. Aslında tartışma, Alabama'daki bir sınıfta ders kitabının üzerine yazılan bir uyarıyla başlamıştı. Şöyle yazıyordu: "Bu kitapta yer verilen evrim konusu, aslında tartışmalı bir teoridir. Ancak bazı bilim adamları bunu, hayatın kökenlerine ışık tutan bilimsel bir teori olarak sunuyorlar. Oysa yeryüzünde hayat başladığında hiçbir canlı yoktu, kainatın saati geri çevrilemeyeceğine göre hayatın kaynakları konusundaki her açıklama gerçek değil, teori olarak kabul edilmelidir."
Kansas Eğitim Kurulu, bu uyarıyı benimsedi ve eyalet geneline yaydı. Ancak konuyu asıl tartışma zeminine çeken New york Times oldu.
Geçen Perşembe günü gazetede konuya ilişkin eleştirel bir makale yazan George Johnson, "Aynı gerekçeyle evrim teorisi gibi birçok biyoloji ve kozmoloji teorilerinin de öğretilemeyeceğini" öne sürdü. Fizik kitaplarının girişine de "atoma ilişkin açıklamalar gerçek değil, teori olarak kabul edilmelidir, çünkü bunlar doğrudan gözlemlenmemiştir" diye yazılmasını önerdi. Johnson, "yaratılış teorisi"nin "evrim teorisi"yle birlikte öğretilmesini savunuyor ve diyordu ki:
"Bu durumda sınıfta öğrenciler aradaki büyük farkı göreceklerdir. Çünkü bilim, gerçekliği sorgulayan bir yöntemdir. Her seferinde farklı bir varsayımdan yola çıkmakta özgürdür. Hipotezler öne sürer ve onları test eder. Oysa yaratılış, bir doktrindir ve ona inananlar sadece bunu destekleyecek veriler ararlar."
***
Bu satırlar New York Times'da yayınlanınca tartışma büyüdü. Gazete bu tartışmaları da yayınladı ve böylece 150 yıllık bir tartışma yeniden canlandı.
Charles Darwin, canlıların "Kutsal kitapta yazıldığı gibi bir bütün olarak yaratılmayıp, evrimle ve doğal elenmeyle bugüne geldiklerini" 19. yüzyılın ortalarında öne sürmüştü. O zaman da ilk tepki gösteren, Kilise olmuştu.
Darwin'in tezlerinin yeraldığı "Türlerin Kökeni" adlı kitap, "bilimsel sapıklık" sayılarak üniversite kütüphanelerine sokulmamıştı. Ama zamanla "Türlerin Kökeni", "İnsanlığın ve dünyanın kaderini değiştiren kitaplar" arasında sayıldı.
ABD'de Darwin'e yönelik tepkilerin yüzyılın son dönemecinde hâlâ canlı olduğunu görmek insanlık tarihi açısından anlamlı... Oysa Avrupa bambaşka bir telden çalıyor. Daha geçen ay, Newsweek dergisinin kapağında "Tanrı öldü mü?" sorusu yeralıyordu. Derginin haberine göre, Avrupa'da düzenli olarak kiliseye gidenlerin sayısı 1990'larda büyük düşüş göstermeye başlamıştı. Parisliler'in sadece yüzde 4'ü, Londralılar'ın ise ancak yüzde 1'i kiliseye gider olmuştu. İngiltere Başpiskoposu'na göre kilisenin tamamen ortadan kalkmasına sadece bir kuşak kalmıştı. Alman gençlerine en çok kimlere saygı duydukları sorulmuş, Papa'ya yüzde 11, Amerikalı pop yıldızı Cher'e yüzde 10 oy çıkmıştı. Gençler, Greenpeace'e ya da Uluslararası Af Örgütü'ne kiliseden daha çok güveniyorlardı.
Ancak dergide ilginç bir bilgi daha vardı: Kiliseye gidenlerin sayısındaki azalmaya karşın, tanrının varlığına inanan Avrupalılar'ın oranı aynı dönemde yüzde 70'den yüzde 90'a çıkmıştı. Demek ki, gerileyen "dini inanç" değil, "dini kurumlar"dı..
Kilisenin itibar kaybetmesinin değişik nedenleri var: İşlevini başka kurumların üstlenmesi, bilimsel gelişmeler, bireyselleşme... Liste uzayıp gidiyor. Oysa Newsweek'e görüş bildiren uzmanlara göre maneviyata duyulan gereksinim, çağımızda her zamankinden daha fazla... Dergi, son dönemde bilgisayarın sanal dünyasına yönelimin bile dinsel bir boyutu olduğunu öne sürüyor. Yani "Tanrı ölmüyor, ev değiştiriyor."
***
"Yeni dünya" ile "yaşlı kıta"nın farklı yönelimleri, Türkiye'yi de yakından ilgilendiriyor. Amerika ve Avrupa'daki gelişmeler, dini eğitim ile laik öğretimi bağdaştırmanın yollarını arayan, inançları zedelemeden dini kurumlarla başetmenin uğraşını veren Türkiye açısından derslerle dolu...
Bir yandan üniversitelerde başörtüsü sorununa barışçıl bir çözüm arayan, öte yandan, 8 yıllık eğitim yasasının temel mantığını çürütme pahasına 5. sınıf öğrencilerine tatillerde Kuran kursu kapısı açmayı tasarlayan hükümet açısından bütün bu tartışmalar ibret verici... İlköğretim çağındaki çocuklara okulda ayrı, kursta ayrı dünya vizyonu sunulmasının getirebileceği sorunlardan, Tarkan'ın Diyanet İşleri Başkanı'ndan daha inandıcı sayılmasının nedenlerine kadar pekçok konu, akılcı çözümler ve yanıtlar bekliyor.