kapat

16.08.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
COŞKUN KIRCA(ckirca@sabah.com.tr )


Ne genel grevi?

Tüm işçi sendikası konfederasyonları ile -Anayasa gereğince- gerekli kanun bir türlü çıkarılamadığı için kanun” varlığı olmayan memur sendikaları biraraya gelip geçen Cuma bir günlük genel grev yaptılar yani Türkiye'yi hizmetsiz ve üretimsiz bırakmayı denediler. Pek başarılı oldukları söylenemez; ama kanunsuzluğun hak savunmasında meşru bir vasıta olduğunu düşündüklerini kanıtladılar. Bu eylem onlara göre, "üretimdeki güç"lerini göstermek oluyormuş! Bu eylemden ne elde ettiler ki güçlerini gösterdiler? İşte anlaşılması pek zor olan da bu!

SSK Kanunu reform değil!
İşçi emeklilik yaşını kadınlarda 58, erkeklerde 60'a yükselten kanun tasarısı, ekonomimizdeki büyük bir israfa son vermek amacıyla hazırlanmıştı. Bu tasarı bu vasfını tam olarak muhafaza edebilmiş değildir. Aslında işçi emekliliği yaşının gerek kadınlarda, gerek erkeklerde 65'e çıkarılması gerekirdi. Bu hedefe ulaşılamadığı gibi, kamu yararına açıkça aykırı tarzda eskiden kalma müktesep haklar geçerli olmaya devam edecektir. Asıl yapılması gereken reform ise, emekli memur veya işçinin yeniden iş akdiyle veya memurluk statüsü içinde çalışması halinde emekli aylığının kesilmesi kuralının getirilmesiydi. Bu da yapılamamıştır. Demek ki ekonomideki israf ve bütçede açık devam edecektir.

Sadece ekonomideki israf devam etmeyecek, aynı zamanda çalışan sınıfın kendi içinde yaratılmış olan imtiyaz da devam edecektir. Bu öylesine bir imtiyazdır ki firmaların işsizlere başvurmalarını zorlaştırmaktadır. Çalışmaya devam eden her emekli bir işsizin iş bulmasını engelliyor. Hiçbir demokratik ve uygar ülkede sendikaların böyle bir haksızlığı savunduğu görülmemiştir. Bunun Türkiye'den başka bilinen tek istisnası Fransa'dır ve Fransa da imtiyazlı işçilerin reformu önlemeleri yüzünden israftan kurtulamamakta ve Almanya ile İngiltere'nin gerisine düşmektedir. Çünkü israf, istihdamı daraltmak demektir.

"Üretimdeki güçlerini" kullanıyorlarmış! Bu sendika konfederasyonlarının üretimde ciddi hiçbir gücü yoktur. Tek amaçları işçi sınıfının imtiyazlı üyelerinin, tıpkı Fransa'daki gibi, imtiyazlarını korumaya çalışmaktan ibarettir.

Genel grev kanunsuzluktur
Bir günlük genel grev yapma hevesi de aynı anlayışın sonucudur. Anayasa grev hakkının ancak toplu sözleşme görüşmesi anlaşmayla sonuçlanmadığı takdirde doğabileceğini söylüyor. Oysa genel grev, niteliği gereği, bir toplu sözleşme görüşmesinin sonuçlanmamasından doğmaz. Genel grevin amacı siyasidir. Marx genel grevi, burjuva sınıfını devirip proletarya diktatörlüğünü kurmanın bir vasıtası olarak görürdü. Bizim sendikalarımız ise devletin Hükümet'ten tutun Meclis'e kadar tüm kurumlarına baş eğdirmenin vasıtası sanabiliyorlar!

Firma verimliliğini artırmak
Oysa Fransa ve İtalya dışında işçi sendikaları bu yanlış görüşü çoktan terketmişlerdir. Batıda çağdaş sendikacılık işvereni düşman ve firmayı savaş alanı olarak görmez ve Fransa'nın eski sosyalist Başbakanlarından Michel Rocard'ın dediği gibi, firmayı muhafaza etmeye, onun verimini artırmaya, iç ve dış rekabet gücünü geliştirmeye işveren kadar çabalar.

Zira artık anlaşılmıştır ki işçi ücretlerinin enflasyona sebep vermeden ve firmanın rekabet gücünü zedelemeden yükselmesi ancak firmanın verimliliğinin ve özellikle dış rekabet gücünün gelişmesi suretiyle mümkündür. Her ne pahasına olursa olsun ücret artışları talep etmekle bu hedefe ulaşılamaz. İşçi sendikaları Batı ülkelerinin çoğunluğunda artık firmanın verimliliğini çoğaltmak amacıyla işverenle işbirliği yapmak ve hatta onu bu amaçla sıkıştırmak işlevini yerine getirmeyi tercih ederler.

Genel grev hevesine kapılıp bir günlük de olsa üretime zaaf getiren hareketler, çalışan işçilere yaramadıktan başka, en çok işsiz kitlesini vurur.

Çünkü daha az üretim, daha az yatırım ve daha az istihdam demektir. Bu anlayışla Batılı çoğu sendikalar, bırakalım genel grev gibi Marksizmin mezarına gömülmüş çarelere başvurmayı, toplu iş görüşmesi sonuçlanmadığı için bile grev yapmayı son derecede nâdir olarak başvurulan bir yol olarak görürler.

Çağdaş sendikacılıkta Anayasamızın cevaz verdiği grev türü sadece verim artışını işçisiyle paylaşmak istemeyen iyiniyetten yoksun işvereni caydırmak için vardır ve caydırıcılığı yeterli olduğu için çoğu şıklarda fiilen başvurulmasına gerek kalmayan bir haktır.

Kaba kuvvete geçiş olmamalı!
Bizde ise sendikacılık, sadece işverene karşı değil, devlete yani topluma karşı bir kaba kuvvet gösterisidir. Demokrasiden bahsedenlere kaba kuvvet yakışmaz.

Devlet ise, kaba kuvvete asla müsamaha edemez. Devlet, sadece cezaevlerinde, sadece örgütlü suç alanlarında kanunsuzlukla mücadele edemez; -sokağa inen sendikacı da olsa- her tür kaba kuvvetle mücadele etmek zorundadır. Ne var ki devlet, kaba kuvvete kamuoyunda haklılık kazandırabilecek ihmallere de düşmemelidir.

Genel grevin elebaşıları ile sokakta taşkınlık yapanlar elbette cezalandırılmalıdır; ama meselâ memurlara sendika kurma ve kendi statülerine yatkın tarzda toplu görüşme hakkı tanıyan 1995'teki Anayasa değişikliğinin gerektirdiği kanun da daha fazla ihmal edilmemelidir.

Düzeltme: 12 Ağustos günü çıkan "Pusulayı Şaşırmak - I" başlıklı yazımın sondan 3. satırındaki "ve" ile "Cumhuriyet" kelimelerinin arasına "lâik" kelimesi girecektir.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır