Cumhurbaşkanı Demirel bir süredir İstanbul'da. Ancak İstanbul halkı Demirel'in konukları olduğunu farketmiyordu bile. Çünkü Demirel bir haftalık süreyi evinde dinlenerek geçirdi. Cumhurbaşkanlığı görevlilerinden Demirel'in bu süre içinde çeşitli dosyalar üzerinde çalıştığını, zorunlu olmadıkça konuk bile kabul etmediğini öğrendim.
Ancak Demirel hafta sonundan itibaren "sokağa" çıktı. Çıkmasıyla birlikte İstanbullular da "canlarından bezmeye" başladılar. Alınan olağanüstü güvenlik önlemleri, yolların dakikalar öncesinden kesilmesi, çevrede toplananların itilip kakılması halkı öfkelendiriyor.
Demirel şu sıralarda bazı ev ziyaretleri yapıyor. Bu nedenle hiç umulmadık yerlerde saatler öncesinden nöbet tutmaya başlayan polisler, özel timler ve panzerler ister istemez ilgi de çekiyor.
Hafta sonunda Demirel Boğaz'da bir eve gitti. O çevrede oturanlar gördüler, görmeyenler için yazıyorum, inanılmaz sıkılıkta bir güvenlik önlemi vardı. Hepsi otomatik silahlı sayısız polis ve özel tim 10'ar metre arayla kilometrelerce yolu tutuyordu. Polis panzerleri, özel timin zırhlı araçları ise dar sokak aralarında sanki pusuya yatmış gibiydi.
Açıkçası manzara biraz ürkütücüydü.
Şansa bakın ki İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir'e rastladım, "Bu kadar önlem fazla değil mi, ayrıca vatandaş da hem rahatsız hem de tedirgin olmuyor mu?" diye sordum. Hasan Özdemir "Bir tane Devlet Başkanımız var, onu korumayacağız da kimi koruyacağız?" diye cevapladı bu sorumu.
Bunun üzerine "Ama vatandaş kızıyor, çünkü saatlerce sıkıntı çekiyor" dedim. Özdemir ciddiyetini hiç bozmadan cevapladı: "Cumhurbaşkanını sıfır riskle koruyoruz. En küçük bir açık bile veremem. Bu arada halkın sıkıntı çekmesi de beni ilgilendirmiyor. Halk rahatsız olmasın diye düşünürken, ya bir şey olursa, o zaman hesabını kim verecek bunun, bunu hiç düşünmüyorsunuz."
Özdemir, İstanbul'un güvenliğinden sorumlu bir numaralı isim olarak işini ne olursa olsun hakkıyla yapmak durumunda, kendi açısından haklı olabilir. Ancak, teröre karşı devlet başkanları koruması dünyanın her yerinde yapılıyor. Oralarda da "sıfır risk" alıyorlardır da, halk bu kadar eziyet çekmiyordur. Herhalde "sıkı" korumanın da artık "bilimsel" yöntemleri vardır.
Erbakan'a da siyaset yolunu tekrar açan yasa değişikliğinden sonra bazı çevrelerde yine endişe başladı. Acaba eskiye mi dönülecek.? Öyle bir şey olması mümkün değil. Akan suyu geri taşıyamazsınız
Ancak şurası gerçek ki, bu yasanın da çıkması gerekiyordu. Siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştıran, siyasi yasaklara yer vermeyen yasalarla demokrasiye ulaşmamız daha hızlanacaktır. Bundan Erbakan'ın da yararlanmasına gelince, herhalde Türk demokrasisi bir kişiden korkacak değildir.
Peki Erbakan yine seçilir mi? Yorumlar çeşitli, ama bana göre pek farketmez. Çünkü Erbakan'ın siyasi hareketi suni bir sıçrama yapmıştı, son seçimlerde aslının biraz üstüne döndü. Göreceksiniz ilk seçimlerde bunun da altına inecek. Ayrıca Erbakan ve çevresinin yanlış politikalarını eleştiren gruplar, önümüzdeki dönemde mutlaka ayrı bir siyasi oluşum içinde olacaklardır ki, bu da oyları ciddi biçimde bölecektir. Kısacası Erbakan'ın ya da Fazilet'in "şeriat adına" tehlike olması artık mümkün değil. Türkiye şimdi demokrasi yolunda attığı önemli adımı bundan sonra iyi kullanmalıdır.