|
GÜLER YÜCEL'İN TANIMIYLA:
"O bir Can Yücel"
"Yakınlarının Gözüyle" köşesine bu hafta bedenen aramızdan ayrılmış olsa da, asla ölmeyecek olan birini konuk ediyoruz. Bu gidişiyle tüm sevenlerini üzen Can Yücel'in yanından yaklaşık yarım asırdır ayrılmayan eşi Güler Yücel anlatıyor...
Neredeyse yarım asırdır onunla hayatı paylaşmış, yazar ve pedagog eşi Güler Yücel ve isimlerini hiç ağzından düşürmediği kızları Su ve Güzel... Tüm sevenlerinin "Can Baba"sı, onların bundan sonraki yaşamında asla doldurulamayacak bir boşluk açtı. "Onsuz nasıl yaşanır?" düşüncesinin kendisine müthiş acı verdiğini söyleyen Güler Yücel, eşini anlatıyor... Yücel ailesi, Can Yücel'e konulan kanser teşhisiyle birlikte zorlu bir mücadeleye başladı. Bu mücadelede en ağır görevi de Güler Yücel üstleniyordu. Yıllar boyu onun en büyük dostu, en büyük eleştirmeni, en çok sevdiği ve en çok didiştiği insandı Güler Yücel... Onun dilinden de en iyi anlayan insan olarak, onu savunmak ve açıklamak durumunda kaldığı zamanlar da oldu.
Güler Yücel, eşini en yalın haliyle şöyle tanımlıyordu yıllar önce: "O bir Can Yücel'dir. Başka söze gerek yok."
"Can'dan sıkılınmaz"
Güler Yücel, son dönemde hastalığın ve hastanenin eşini durulttuğunu söyleyerek, bu değişimden kendi adına mutlu oluyordu.
Geçtiğimiz yıl yayınlanan bir röportajında, Can Yücel'in zor bir eş olmasına alıştığını belirten Güler Yücel, şöyle diyordu: Ben bu işin kolayını öğrendim artık. Bana zor gelmiyor. Sırrı, 46 yıllık beraberlikte yatıyor. Evliliğimizi satranç oynar gibi yürütüyoruz. Zaten Can'dan sıkılamazsınız. Ev içindeki hayatımız toplumun getirdiği özellikleri taşır. Ama sürekli çatışırız. İkimiz de birbirimize karşı aynı dili kullanırız. Bana sert konuşursa, benden de aynı cevabı alır. Can'la her zaman karar verme kolaylığımız vardır. Kolaydır, oynamaz, ara renkler yoktur onda. Tektir. Tek olması önemlidir benim için. Neyse odur. Hesabı, çıkarı yoktur. Kaypak değildir. Yani olduğu gibi bir adamdır."
Kanserin saldırgan bir türü ile, sonuna kadar mücadele etti Can Yücel. Güler Yücel'in de dediği gibi "Eee, koskoca Can Yücel'in boğazına, mülayim bir kanser yapışacak değildi ya. Can gibi bir adamın kanseri de olsa olsa en saldırganı olurdu!"
"Hem sevgilim, hem aklım"
Yine hastalığa karşı direndikleri günlerde, kendisiyle yapılan bir söyleşide eşinin çok özel bir insan olduğunu şu sözlerle anlatıyor Güler Yücel: "40 yılı aşkın zamandır Can'la beraberiz. İnsan böyle bir adamla bu kadar uzun zaman yaşayınca çok sıradanmış gibi geliyor. Ama hiç de öyle değil. Herkesin onun gibi olduğunu zannediyorsun ama dışarı çıktığında, onun dışında bir dünyada olduğun zaman, onun ne kadar sıradışı bir insan olduğunu anlıyorsun.
Bu hastalık sırasında zaman zaman yokluğuna düştüm. 'Ne oldu bu adam, ne olacak, ben onsuz nasıl yaşarım' diye kendimi de düşündüm. Onsuz nasıl yaşanır? Bu çok zor bir soru ve ben zaman zaman bunu kendime sormak durumunda kaldım. Acı veriyor. Ne yaparız? Çünkü o kadar beraberdik ki. O, yaptığım her şeyi, belki feministler bozulacak ama, danıştığım tek adam. Ama o da bana danışır. Bana, 'Sen benim hem sevgilimsin, hem aklımsın' der. Bundan daha güzel bir iltifat olur mu?"
Vücudu çok yoran, acı çektiren tedavi sürecinde Can Yücel'in hiç şikayetçi olmadığını söylüyor Güler Hanım: "Belki de hayatında en az şikayet ettiği dönem, bu dönem. Çok dirençli ve sıkı duruyor. Kimseye zorluk çıkartmıyor. Herkesi şaşırttığını, hatta şoka soktuğunu söyleyebilirim. Çünkü yaşamak istiyor, şiir yazmak istiyor, gene sövmek istiyor."
Ancak ilk zamanlar hiç de kolay olmamış. Önceleri, kısa da olsa bir yenilgi dönemi yaşamış Can Yücel. Güler Yücel, bu dönemi ne kadar zor geçirdiklerini, şu sözlerle anlatıyor: "Kâbus gibi bir 15 gündü. Can her şeyi reddediyor, 'Ben hiçbir yere gitmeyeceğim, burada öleceğim' diye tutturuyordu. 'Datça'da öleceğim, beni buraya gömün' diyor, ardından denize atılmasını istiyor cesedinin, kısacası sonunu kendisi belirlemeye çalışıyordu. Bu arada bana bütün bir gün boyunca Shakespeare'in bir sonesini okudu; 'Vazgeçtim bu dünyadan... Bilmem ne paklar beni... Seni yalnız koymak var ya... O koyuyor adama...' diye. Bütün gün bunu söyledi. Ben de tabii hiç duymamazlığa geliyorum. Ve karşımda hasta bir insan yokmuş gibi, her zamanki gibi davranıyorum, öyle acınacak bir adam değil çünkü Can Yücel. Gene didişiyorum, dalga geçiyorum, falan. Günlük kavgalarımız neyse, yine aynı şekilde devam ediyordu."
Güler Yücel, eşine "hasta insan" muamelesi yapmadan, hep moralini yüksek tutmuş, tedavi boyunca. Hatta ona nasıl takıldığını da şöyle anlatıyor: "Ulan Can be, hep şişeye bağlı yaşadın, 70'inden sonra da azdın, şimdi dört şişeye birden bağlı yaşıyorsun. Ne bu böyle bir rakı şişesi, bir serum şişesi..."
"Gören düğün var sanır"
CAN YÜCEL de bir röportajında eşiyle birbirlerinden vazgeçemediklerini söyleyerek, yıllar önce yazdığı 'Güler beni bırakıp gittiğinde, bütün ışıkları yakıyorum. Yarım değil bir kalıp peynir alıyor, 35'lik değil 70'lik rakı sipariş ediyorum. Gören düğün var sanır' şiirinin hatırlatılması üzerine şöyle demişti: "O dönemler ben fazla kafa çekiyordum, o da kızıp gidiyordu. Adet haline getirmişti. Senelik izin gibi bir hale dönmüştü onun gidişleri."
"Doğuştan muhalif"
EŞİNE GÖRE, Can Yücel'in politikacı olmamasının nedeni, müzmin muhalifliği: "İktidarda da olsa o muhaliftir. Doğuştan muhalif. İktidarı sevmez. Onun içinde politikacı olamazdı."
Cumhurbaşkanı Demirel'e hakaret ettiği gerekçesiyle yargılandığı dönemde, yapılan bir röportajda da eşini şöyle savunmuştu Güler Yücel:
"Ne yapalım, adamın dili böyle. Evde de böyle konuşur, dışarıda da. Yapılacak bir şey yok. Onu da böyle kabul etmek gerekir. Can, şair diye fildişi kulede oturmuyor. O hep halkın arasında oldu, halkın dilini konuştu. Onun silahı dilidir."
Esra ÖZ
|