kapat

06.08.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
BAYRAKTAR BAYRAKLI(bayraktar.bayrakli@sabah.com.tr )

Mülkiyet hakkı II

Ferdin ve kamunun mülkiyet hakkını önemseyen Kur'an, bu hakkın korunma yollarını da göstermektedir. Kur'an bu konuda bin dörtyüz sene önce hukuka bağlamıştır.

1- "Mülkiyet hakkı" kavramı, insanla beraber vardır. Kimi dönemlerde örf-adetlerle korunmuş, kimi zaman zorbalıkların eline bırakılmıştır. Kur'an bunu önemseyerek, hukuka bağlamıştır.

"Mülkiyet kavramı" öncelikle Allah ile ilgilidir. "Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır, dönüş de ancak O'nadır." (Nur, 42) Demek ki, göklerin ve yerin mülkiyeti Allah'a aittir. Kur'anda pek çok ayette yer alan bu mülkiyet hakkı kavramı, Allah'tan insanlara verilmiştir. Allah'ın mülkiyet hakkı mutlak iken, insanların mülkiyet hakkı izafidir. İnsanlar arasındaki mülkiyet hakkı elden ele değişebilir ama, Allah'ın mülkiyet hakkı el değiştiremez.

Allah'ın mülkiyet hakkından hareket eden Kur'an, ferdin ve kamunun mülkiyet hakkına doğru giderken, bu hakkın önemini gündeme getirmiştir. Ferdin ve kamunun mülkiyet hakkının dokunlumaz olduğunu, getirdiği hukukla insanlığa haykırmıştır. Ferdin mülkiyet hakkını kamuya, kamunun mülkiyet hakkını ferde feda etmeden dengeli bir yol izlemiştir.

II- Mülkiyete tecavüz edenin cezası
Uzun zamandır "hırsızın elini kesme" cezası İslam'a bir leke olarak görülmüş, bu cezanın anılmasıyla insanların olumsuz tepkisi harekete geçirilmiştir. Hırsızın kolunu kesme cezası, insanları tiksindirmiştir. Şimdi Kur'anın bu konudaki ayeti ele alıp yorumunu yapabiliriz:

"Hırsızlık eden erkek ve kadının yaptıklarına karşılık bir ceza ve Allah'tan bir ibret olmak üzere ellerini kesin. Allah, izzet ve hikmet sahibidir." (Maide, 38)

Ayette ki önemli kavram yer almaktadır. Birisi katağa (kesmek); diğeri de yed (el) kelimeleridir. Ayetteki "kesmek" kavramını, bir şeyi kökünden kesmek anlamına almışlardır. Kesmek kavramının, kökünden tamamen kesmek olmadığına ispatlayabilmemiz için, Yusuf Suresi'nin 30-31 Ayetleri'ne gitmemiz gerekiyor.

"Şehirdeki bazı kadınlar dediler ki: Azizin karısı, delikanlısının nefsinden murat almak istiyormuş. Yusuf'un aşkı onun kalbini cidanına işlemiş. Biz onu gerçekten açık bir sapıklık içinde görüyoruz." "Kadın onların dedikodusunu duyunca, onlara davetçi gönderdi; onlar için dayanacak yastıklar hazırladı. Her birine bıçak verdi. (Kadınlar meyveleri soyarken, Yusuf'a) çık karşılarına dedi. Kadınlar onu görünce, onun büyüklüğünü anladılar. (Şaşkınlıklarından) ellerini kestiler ve dediler ki: Haşa Rabbimiz! Bu bir beşer değil, bu ancak üstün bir melektir."

Yusuf'u görünce kadınların ellerini kesmelerini katağa (kesme) kavramıyla ifade eden bu ayet, hırsızlığın cezasını belirleyen ayetteki kesme kavramını kullanmıştır. Elma yerken bıçaklarını ellerine kaydırıp, kanattılar manasına gelmektedir. Yoksa kadınlar ellerini kökünden kesmediler.

Şimdi aynı manayı Maide Suresi'nin 38. Ayeti'ne taşırsak, şu anlam ortaya çıkacaktır. Hırsızlık yapanın elini dağlamak gerekiyor. Gençlerin dövme yapmaları gibi, hırsızın eline de dövme yapılıp hırsız olduğunun damgası vurulmalıdır. Yoksa her hırsızın elini kökünden keserseniz, hayatın nasıl kazancaktır. Gençlik yıllarında hırsızlık yapan insanları, hayatlarını kazanmaktan mahrum bırakıp topluma veya develete yük olarak yüklemekten başka bir işe yaramaz.

Hırsızlığı alışkanlık haline getiren insanlara uygulanacak olan bu cezanın, caydırıcı bir yönü vardır. Çünkü hiç kimse, elinin üzerinde hırsızlık damgası yemek istemez.

Ele alıp açıklamamız gereken diğer kavram da yed (el) kelimesidir. "El" olarak manalandırdığımız "yed" kelimesi, "güç" manasına da gelir. Mesela: Fetih Suresi'nin 10. Ayeti'nde "güç" anlamını ifade etmektedir.

"Kesmek" ile "güç" kavramları bir araya gelince, hırsızın, hırsızlık yapma gücünü, yani fırsatını kesme, engelleme manasına alınabilir.

Kısaca diyebiliriz ki, mülkiyet hakkına tecavüz edenlerin "el kesme cezası" yanlış anlaşılmış ve bu nedenle İslam'a karşı menfi tavırların sergilenmesine sebep olunmuştur. Kur'an'ın yanlış anlatılması, yanlış tepkilerin doğmasını sağlamıştır.

Mülkiyet hakkına öngörülen cezanın, caydırıcılık yönü asla unutulmamalıdır. Kur'an'da cehennem cezasının da caydırıcılık yönü vardır. Mülkiyet hakkına dokunulmaz, dokunanın damga yemesi, elinin dağlanması mukadderdir.

Bu ceza başka cezalara da çevrilebilir. Kur'an bu esnekliği tanımaktadır. Mesela: "Haksızlıkla yetimlerin mallarını yiyenler şüphesiz karınlarına ancak ateş yemiş olurlar. Zaten onlar alevlenmiş ateşe gireceklerdir." (Nisa, 10)

Yetimin mülkiyet hakkına tecavüz eden "insanın karnında ateş yeme" cezası ile karşı karşıya kaldığını söyleyen Yüce Allah, başka bir ceza türü uygulamaktadır. Ahiretteki cezası da alevli cehennemdir. Bu da bize, hırsızlığa uygulanacak olan cezaların değişken olabileceğine ipucu vermektedir.

Bir soru bir cevap
Ölen bir kişinin cenaze namazında, hoca, "Hakkınızı helal ediyor musunuz?" sorusunu sorunca, cemaattan birisi, hayır derse, o ölümün cenazesi kılınır mı?

Kul hakkı yiyen insanlar günah işlemiştir. Ama dinden çıkmamıştır. Sadece kafir olanın cenaze namazı kılınmaz. Günahkar olan bir insanın cenaze namazı kılınır. O anda yapılması gereken şey, varislerinin o borcu ödemeleridir. Ödemeseler bile, namaz yine kılınır. Allah'a şirkten, ana-baba hakkından sonra kul hakkı, en büyük günahlardan olduğu için, varisleri o hakkı ödemeleri gerekir.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır