Apo ve MİT
Her devlet, kendisini doğrudan etkileyebilecek olaylara karşı, neler yapılabileceğini öngören planlar hazırlar.. Bu planlar zaman zaman güncelleştirilir..

Bu dosyalar, ilgili dairelerde kasalarda bekletilir.. Bazıları hiçbir zaman gerçekleşmez, ama bazıları gerçekleşir.. O zaman planlar kasadan çıkartılıp uygulamaya konur..

Şimdi, Abdullah Öcalan'ın PKK'ya son çağrısı ve PKK'nın da buna uyacağını duyurması, Türkiye'nin ise buna karşı ne yapması gerektiği gerçeğini de, masanın üzerine getirip koydu..

Ankara'da sorumlu koltuklarda oturanların, Öcalan'ın böyle bir girişim başlatabileceğini önceden hesap edip, planlarını ona göre yaptıklarını biliyoruz..

O zaman demek ki, bu dosya dolaptan çıktı ve ilgililer üzerinde çalışmaya başladılar.. Sonucu Ekim-Kasım aylarında görürüz..

Öcalan dedim de, aklıma geldi; bizim gazetede bir yazı dizisi var. Adı "Apo'nun Kenya Macerası..."

Bilmem sizin de dikkatinizi çekti mi; bu yazı dizisi, Yunan gizli belgelerine dayanıyor.. Yunanlılar bunu bize vermeyeceğine göre...

Yani bizim MİT sadece Öcalan'ı yakalamamış, bu adam konusunda Yunanlı yetkililerin aralarındaki bütün konuşmaları da tespit etmiş.. Belgeleri bulmuş.. Bu belgeleri elde etmek için adamların içine sızabilmek lazım.. Demek bunu da başarmış bizimkiler..

Bu olay yüzünden, Şenkal Atasagun'un başa gelişi ile birlikte adeta kabuk değiştiren, artık, hepsi üniversite mezunu, birkaç dil bilen, aralarında master veya doktora yapmış genç kız ve erkeklerin çalıştığı ve bir zamanlar sadece MOSSAD veya CIA'nın yaptığını okuduğumuz türde operasyonları yapabildikleri için, MİT'i, iki kere tebrik ederiz..

Komşu ile muhabbet
Yunanistan bizim komşumuz.. Bizim için uluslararası arenada neler yaptıklarını gayet iyi biliyoruz.. Olumsuz anlamda tabii..

Bu nedenle son zamanlarda Atina'dan gelen seslere "Aman ne iyi" demeden önce, sanki biraz beklesek, altında bir şey olup olmadığını tartsak, tartışsak ve ardından olumlu veya olumsuz tepki versek, çok daha mantıklı hareket edeceğiz demektir..

Yunanlılar'ın girişimlerinin, bizim açımızdan nereye gidebileceğini hesap etmek, hiç de zor bir şey değil..

"Bayram değil, seyran değil eniştem beni niye öptü?" sorusunun cevabını bulmak zorundayız..

Bulalım ki, sonra başımız ağrımasın..
İkili ve çok taraflı ilişkilerimizde hep uzun vadeli stratejiler düşünmeli ve hazırlamalıyız.. Genelkurmay'ın bunu yaptığını biliyoruz.. Peki ya sivil kadrolar? Onlar da yapıyorlar mı? İnşallah yapıyorlardır..

Çünkü dünya bambaşka yerlere gidiyor..

Çünkü dünya bambaşka anlayışlara yöneliyor..

Çünkü dünya bizlerin çoğunun kavrayamadığı bir düzene doğru yol alıyor..

Bunun son örneği Kosova'da yaşandı.. Hıristiyanlar, Müslümanlar'ı kurtarmak için, bir başka Hıristiyan'ı dövdü..

Bir önceki örneği Körfez Savaşı'nda görüldü.. Müslümanlar'la Hıristiyanlar birleşti ve Irak'ı, yani bir Müslüman'ı dövdü..

Tek para birimi uygulamaları, sınırların kalkması, yeni bir dünyaya doğru hızla yol aldığımızın diğer görüntüleri..

Biz istesek de istemesek de, bu değişim oluyor..

Onun için tüm sorunlarımızı, bizim ulusal çıkarlarımızı tatmin edecek biçim ve uluslararası normlar içinde çözmeliyiz..

Akıl, mantık, sağduyu ve Yeni Dünya Düzeni böyle diyor...

Çocuklarımız ve torunlarımızın yaşayacağı ülkemiz ise bunu fazlası ile hakkediyor. Rüyaları gerçekleştirmek ve yapılması gerekenleri yapmaksa siyasilerin görevi...