Vampirler ülkesinde miyiz?..
Bizdeki sahne..Kartal'da iki aile kavga etmiş.. Arada bıçaklar çekilmiş.. İki kişi hafif yaralanmış..
Şimdi bu, bu ülkenin bütün televizyonlarında, onar onbeşer dakika, görüntü makara gibi tekrar tekrar dönerek yayınlanacak haber mi?..
Değil..
Peki niye tüm kanallar, bayıla bayıla hem de iki gün üstüste verdiler bu haberi, ayni görüntülerle.. Hem de Türkiye'yi bir defa daha dünyaya, belanın kol gezdiği bir ülke olarak tanıtma, gelmeye meraklı iki kişi kalmışsa, onları da caydırma pahasına?..
Çünkü görüntülerde kan var..
Ve biz kan revan görüntüleri yayınlamaya bayılıyoruz.
İçinde kan olan görüntü, birden herşeyin önüne geçiyor..
Nasıl pislik, nasıl iğrenç görüntülerdi, anlatmak mümkün değil.. Bayıla bayıla yayınladılar.
Görüntüde kan oldu mu, hiçbiri dayanamıyor..
Bu milleti, vampir falan mı sanıyorlar?..
Onlardaki sahne..
Adam çıldırmış.. İş yerini basmış 9 kişi öldürmüş.. Evine gitmişler.. Karısı ve iki çocuğu çekiçle kafaları ezilerek öldürülmüş.. Polis kıstırmış, intihar etmiş..
Haber filmlerini izliyorum.. Hem bizde, hem yabancı kanallarda..
Bir tek kan görüntüsü, izi, lekesi yok..
Yahu bunlarda cesetlerin olduğu yere polisle beraber kameralar girmez mi?.. Yahu bunlarda cesetler karga tulumba ambülanslara taşınmaz mı?.. Yahu bunlarda bunca parçalanmış, kalbura dönmüş ceset yerlerde bir tek kan lekesi bırakmaz mı?..
Allahlık RTÜK.. Gecenin bir yarısı şifreli kanalda yayınlanan filmdeki kadın memeleri ile uğraşacağına, hem de aile izleme saatinde, bu kan revan haberlerine bir baksana..
Bir düşünseniz bir zahmet, insana, topluma ve ülkeye hangisi zararlı?..
Türkiye'yi sömürge sananlar..
Ortaköy'de Halit Ağabey ile oturuyoruz, geçen hafta sonu..
Carrefoursa'ya gitmiş, eşiyle.. Ufak tefek birşeyler almışlar.. Kasaya gelmiş. Kasadaki kız "Günaydın Halit Bey, nasılsınız" demiş..
Halit Ağabey hesabı ödemek için kredi kartını uzatmış..
"Lütfen bir de resimli kimlik" demiş kız..
Halit Ağabey şaşırmış..
"Bir defa kimliğimi sorma gibi bir yetkiniz yok. Diyelim var.. Kimliği niye istiyorsunuz.. Kartın üzerinde yazılı Halit Kıvanç'ın ben olup olmadığımı kontrol etmek için.. Az önce bana 'Günaydın Halit Bey' dediğinize göre beni tanıyorsunuz. O zaman niye soruyorsunuz?."
"Ben sizi tanıyorum, ama emir böyle.. Kimliğiniz lütfen.."
Amaç ne kadar açık değil mi?.. Kimlik kontrolü bahane.. Maksat Türk insanını aşağılamak.. "Sen muhtemel hırsız ya da dolandırıcısın. Bu kartın senin olduğunu kanıtla bakalım.." demek. Kimliğini bilse bile..
Amaç açık, açık olmasına da, ya kasadaki Türk işbirlikçisi.. Üç kuruş uğruna kendi vatandaşını aşağılamak için verilmiş bir emri, bizzat tanıdığı insanlara dahi uygulayan kasiyer kız ne?.
O kraldan fazla kralcı, köle ruhlu kız?..
Halit Ağabey aldıklarını orada bırakmış ve Carrefoursa'yı terketmiş. Bir daha da gitmemiş.
* * *
Bilgin Gökberk.. Gazeteci.. İş adamı..
Carrefoursa'dan bir tişört almış..
"Kimlik" demişler..
"Niye" demiş..
"Ya kartınız çalıntıysa" demişler..
"Ya değilse.." demiş..
Bilgin Carrefoursa Danışmasına gitmiş.
Carrefoursa ile ilgili benim yazılarımı, Sakıp Sabancı'nın açıklamalarını anlatmış. Belma Süzel diye bir hanım "Sakıp Sabancı bizim patronumuz değil, ortağımız. Onun sözleri bizi bağlamaz" demiş.
Bilgin tişörtü bırakmış, Carrefoursa'yı bir daha uğramamak üzere terk etmiş..
* * *
Ayni olay Rauf Tamer'in başına gelmişti. Yazmıştım da, Sakıp Sabancı arayıp "Bu işler düzelecek" demişti.. Hatırlarsınız..
Düzelmişi işte bu!.
* * *
Tokyo'dan Los Angeles'e, dünyanın dört bir yanında, hele hele Fransa'da yüzlerce kez kredi kartımla alışveriş yaptım. Sokak kafelerinden, en ünlü mağazalara kadar, önlerine kartımı bıraktım.. Bugüne dek bir, ama bir tek kere, kimliğimi isteyen olmadı..
Karttaki imza ile, kağıda attığım imzayı karşılaştırdı, bir ikisi o kadar.. Gerisi geçti gitti..
Neden?.. Çünkü kartın çalınma veya bulunma olup olmadığını araştırmak onların işi değil, görevi değil.. Haddi değil.. Dikkat buyrun.. Haddi değil!..
Kartta bir yanlış varsa, alet zaten duruyor..
Kredi kartını kötüye kullanan yok mu?.. Var..
Ama kredi kartı, adı üzerinde güven üzerine kurulu bir sistem.. Birkaç soysuz yüzünden, tüm insanlara sahtekar muamelesi yapma hakkını kimselere vermiyor.
Carrefoursa, Türkiye'ye geldiğinden beri, adeta hastalık halinde bu ülke insanına hakaret etmek, onları potansiyel dolandırıcı, potansiyel suçlu, potansiyel ahlaksız ilan etmek için elinden geleni yapıyor..
Yazıyor bir sorunu çözüyoruz, aşağılamak için bir başka yol buluyorlar..
Kuruluşun Fransız Genel Müdürü, kendini sömürge valisi sanıyor herhalde.. Ona göre biz Türkler, bir yabancı tarafından daima denetim altında tutulması gereken, güvenilmez bir milletiz.. Hepimiz potansiyel suçluyuz..
Adam ülkemize mal satmaya değil, terbiye etmeye, polisliğe gelmiş sanki..
Ama bakın bize müstehak..
Sömürge valisi emrediyor, benim insanım koyun gibi kabulleniyor.. Emrinde çalışan Türkler kraldan fazla kralcı birer işbirlikçi.. Müşteriler de hakarete boyun eğip oraya koşan binler yüzbinler..
Carrefoursa günün her saatinde tıklım tıklım dolu..
"Mağazan da malların da senin olsun, cehenneme kadar yolun var" deyip ayağını kendisine hakaret üstüne hakaret eden bu dükkandan kesen yok..
Tepki göstermeyi bilsek bu "Çirkin" Fransız (Yüzlerce harika Fransız tanıdım.. Fransa'yı da, Fransızları da çok severim. Bu adam kendi milletinin en kötü örneklerinden..) bugüne dek çoktan şutlanmıştı, insanlarını durmadan aşağıladığı ülkeden..
Tahkim için "Kapitülasyon" feryadları edenler, burunlarının dibindeki bir yabancı genel müdürün hem de nasıl bir sömürge valisi havasında, insanımı durmadan aşağılamasına "Gık" demiyorlar.
Sakıp Ağa..
Bu dükkanın adının sonuna yapışan "SA" eki orada iğreti duruyor ve bu ülkede bir ömür vererek, alnının teriyle yarattığın saygınlığa yakışmıyor..
Dedikleri gibi bu dükkanda sözün geçmiyor da, sadece kazanılan paraya ortaksan bırak Carrefour kalsın..
Biz de bilelim..
MHP Sloganı!..
Erciyeş'teki büyük kongreden görüntüler.. Devlet Bahçeli'nin aşka gelip havaya ateş eden adam için kürsüden ve mikrofondan "Bu şerefsiz bizden değildir" diye haykırışı bir harika..
Sonra kalabalık coşuyor ve savaş narası temposunda slogan atıyor:
"Ya Allah, bismillah, Allahuekber!.."
Ülkücüler heryerde bu sloganı atıyor zaten.. Maçta, sokakta.. Mitingde..
Peki bu ne?..
Bunlar, sadece MHP'liler değil, sadece Türkler de değil, dünyanın herhangi bir yerindeki müslüman tarafından edilebilecek, sınıraşırı sözcükler..
Ben de söylüyorum yeri geldiğinde.. Ama dehşet havası yaratmak için değil.. Dua ederken, içimden..
MHP enternasyonalist bir parti mi?.. Türk milletinin değil de, müslüman ümmetinin partisi mi?..
O zaman adının başında M harfi ile simgelenen Milliyetçi ne demek oluyor?..
ÜHP daha doğru olmaz mıydı, slogan buysa?..
MHP, kendisi ile özdeş sloganlar bulmalı, bu sloganları savaş narası değil, barış ve sevgi çağrısı gibi kullanmalı..
Zamanıdır!..
Kafe eğlencesi..
Bir bulvar kafesinde arkadaşlarınızla oturuyorsunuz.. İşte size bir kafe, ya da kafa eğlencesi..
Şu harfleri sıra ile yazın.. Sonuna da üç soru işareti koyun ve deyin ki..
Bu soru işaretlerinin yerinde, bu dizilişe göre hangi harfler olmalıydı?..
K,T,T,N,S,N,Z,S,L,?,?,?.
Tabii önce kendiniz bulmanız şartı ile..
TEBESSÜM
Cafer eve gece sarhoş gelmiş. Kapıyı bir türlü açamıyor:
Karısı uyanmış soruyor:
-Anahtarı atıyorum, ister misin?
-Benim anahtarım var, sen bana kapının deliğini atıver.
SEVDİĞİM LAFLAR
Aşk, şarkı söylemek gibidir. Herkes kendini tatmin edebilir, ama komşular ayni fikirde olmayabilirler."
Zora Neale Hurston (1903- 1960)
BİZİM DUVAR
Alooo.. Kule.. Pivot öldü ben guardım. Topu yere indiremiyorum.. Yardım edin!..
Hakan * Utku