O sırada gökte, ağzında küçücük bir kuru dal olan minik bir kuş belirmiş ve peygamberin üzerinden geçerken kuru dalı ateşe bırakmış. İbrahim Peygamber kuşa seslenmiş: "O minicik çöpü atmışsın, bu koskocaman ateş için ne fark eder ki?" Kuş, "Olsun, düşman olduğumuz belli olsun" demiş.
Az sonra minicik gagasına bir damla su ile bir başka kuş belirmiş ve o da suyu ateşin üzerine bırakmış. İbrahim Peygamber ona da sormuş: "Bir damlacık suyu bıraktın ama bu kocaman ateş için ne fark eder ki?" Kuş cevap vermiş: "Olsun, dost olduğumuz belli olsun."
Bir zamanlar yazılarını yazmak üzere okyanus sahiline giden bir bilge kişi varmış. Çalışmaya başlamadan önce sabahları kumsalda yürüyüş yaparmış. Bir gün ileride, uzaklarda, dans eder gibi hareketler yaparak kendisine doğru gelen bir insan silüeti fark etmiş. Başlayan günü dans ederek karşılayan biri olabileceğini düşünmüş. Ancak yaklaştıkça silüetin bir genç adam olduğunu görmüş. Genç adam, birkaç adımda bir, yerden bir şeyler alıyor ve okyanusa fırlatıyormuş. Sormuş ona bilge kişi:
"Günaydın delikanlı. Hayrola, ne yapıyorsun böyle?"
Genç adam cevap vermiş: "Okyanusa deniz yıldızı atıyorum."
"Sanırım şöyle sormalıydım" demiş bilge kişi; "Neden okyanusa deniz yıldızı atıyorsun?"
"Görmüyor musunuz, güneş yükseliyor ve sular çekiliyor. Onları suya atmazsan ölecekler."
"Ama delikanlı, baksana, kilometrelerce kumsal var ve baştan aşağı deniz yıldızıyla dolu. Sen bir kaç tane atmışsın ne fark eder ki?"
Genç adam kibarca dinledikten sonra eğilerek bir deniz yıldızı daha almış, dalgalanan okyanusa doğru fırlatmış ve;
"Bakın" demiş bilge kişiye, "Bunun için çok şey fark etti."
Bilge kişi genç adamın cevabından pek bir şey anlamamış. Yazısının başına geçmek üzere kulübesine dönmüş. Gün boyunca bir şeyler yazmaya çalışırken genç adamın yaptığı bir türlü gözünün önünden gitmemiş. Koca bilim adamı, o yazar, o büyük şair, o bilge kişi, gencin davranışının özünü kavrayamamış. Geceyi de sıkıntılı, yarı uyanık, aynı şeyleri düşünerek geçirmiş. Gözüne uyku girmeyeceğini anlayıp sabaha karşı daha gün ağarmadan kalktığında gencin yaptığını bir anda kavrayıvermiş ve bunu anlamakta geciktiğinden dolayı da mahcubiyet hissetmiş. Güneş görünmeye başlar başlamaz sahile inmiş ve genci bularak bütün sabahı onunla okyanusa deniz yıldızı atarak geçirmiş.
Evrende bir seyirci olmayı ve olup biteni izlemeyi değil, bir oyuncu olmayı ve fark yaratmayı seçmek ve bunun için küçük de olsa, tüm sorunları halletmese de aktif olarak bir şeyler yapmak! İşte felsefe bu.
Felsefeniz olsun ve ona göre yapın, bir şeyler yapın, fark edecek.