Büyükanne'yi çarşafa sarın
Öcalan, Yunanistan'ın Kenya Büyükelçiliği resmi Konut'undan çıkmak istemeyince, kendisini dışarı atmak için Atina'dan dört goril, Nairobi'ye geldi. Kenya ve ABD Gizli Servis elemanları, "futbolcu" kimliğinde seyahat eden Yunanlılar'ın peşine düştü.
Goriller, beraberlerinde, gerekirse Öcalan'ı uyutmak için özel bir "toz" getirdiler. Ancak, Kenyalı polisler tarafından takip edilince, paniğe kapılıp, kaldıkları otelin tuvaletine döktüler. Apo'ya operasyon yapamayan goriller Atina'ya geri döndü.
Abdullah Öcalan, 2 Şubat 1999 Salı günü öğle saatlerinde Yunan Gizli Servis elemanlarının koruması altında Yunanistan'dan, Kenya'ya getirilmişti. Bu seyahat gizli gerçekleşti. Ancak, Kenya makamları 24 saat sonra uyandı. Bu arada Amerikalılar da konudan haberdar olup, alârma geçti. Çünkü, Apo'nun Amerikan karşıtı tavrı endişe veriyordu. Kısa bir süre önce ABD'nin Nairobi Büyükelçiliği'nde çok büyük bir patlama olmuştu. Gerek Amerikalı yetkililer, gerekse Kenya Hükümeti bir yeni macerayla karşı karşıya kalmak istemiyordu.
Yunanistan, bu iki devletten gelen baskı üzerine, Türkiye'ye karşı maşa olarak kullandığı Abdullah Öcalan'dan bir biçimde ve kısa sürede kurtulmak gereğini duydu. Apo'ya refakat eden Yunan Gizli Servis elemanı Kalenderidis'e bu konuda Atina'dan her saat başı tâlimat gelmeye başladı. Ama Türkiye düşmanı Kalenderidis, bildiğini okuyordu.
Yunanistan'ın, Kenya'daki Büyükelçisi Costoslas da acz içindeydi. 1 Şubat 1999 günü Atina'dan gelen bir telefon emri üzerine, bilmeden Öcalan'ı resm” Konut'unda misafir etmeye başlamış, o da dönüşü olmayan bir yola girmişti.fAslında Büyükelçi Costorlas, "Kralcı" bir diplomat olduğu için iki yıl önce Dışişleri Bakanı Pangalos tarafından Kenya'ya sürgün edilmişti.
Kenya'daki Yunanistan Gizli Servis elemanı Kalenderidis ve Büyükelçi Costorlas'ın beceriksizliği üzerine Atina'dan, Nairobi'ye 4 gizli servis elemanı gönderildi. Bunlar, "futbolcu" diye takdim ediliyordu. Yanlarında, gerekirse Apo'yu uyutmak için "toz" getirmişlerdi. Bunlar da, kısa zamanda deşifre oldular. Kenya polisi ve Amerikan Gizli Servis elemanları tarafından takibe alındılar. Sonra, korkularından yanlarındaki tozu tuvalete döktüler. Bütün bu nefes kesici öyküler, Yunanistan'ın Nairobi'deki Büyükelçisi Costorlas tarafından kripto (şifreli mesaj) haline dönüştürülüp, Atina'ya geçildi. Öcalan'ın Kenya'daki 14 gününü ayrıntılı bir biçimde anlatan bu kriptonun 13-14 ve 15 Şubat 1999 tarihli bölümleri aynen şöyleydi:
Apo'ya, goriller gidiyor
Bay Papaioannou (Yunanistan Dışişleri Bakanı'nın Diplomatik Büro Müdürü), bana "futbol takımı'nın, çok eski medeniyete sahip olan bir ülke üzerinden (Kahire'den) Nairobi'ye doğru hareket ettiğini bildirip, "yarın top oynamaya hazır olmanız gerekir" dedi. Diakofotakis (Yunanistan'ın Kenya Büyükelçilik Başkatibi), Papaioannou'ya "futbol takımı"nın nasıl geleceklerini sormuş, o da "resmen, yani havaalanında gösterecekleri resm” kimlikleriyle" cevabını vermiş. Diakofotakis, "mavi mi, yoksa kırmızı mı, yani diplomatik mi, yoksa normal pasaport mu?" sorusunu yöneltince, Papaioannou o anda bilmediğini ifade etmiş, ancak daha sonra normal pasaportları bulunduğunu bildirmiş.
Papaioannou, Büyükelçilik olarak, gelecek yolcuların havaalanından karşılanması için gerekenin yapılmasını da istemiş. Diakofotakis, buna itiraz etmiş, son günlerde havaalanına sık sık gittiğini, bu arada havaalanında garip yabancılarla karşılaştığını söylemiş. Sonuçta, gelen yolcuların otelden, yani Bakan'ın (Yunanistan Dışişleri Bakanı Pangalos) Kasım 1998'de Nairobi'ye yaptığı son ziyaret sırasında refakat edenlerin kaldığı Recency Oteli'nden alınması konusunda mutabakata varılmış.
Bayan korumadan tehdit
Bayan Kılıç (Öcalan'ın koruması Şemse Dilan Kılıç), Yunanca bilmemesine rağmen, konuşmalardan Atina'nın, Büyükelçiliğe yaptığı baskıları farketmiş. Bunun üzerine çantasından tabancasını çıkardı, Öcalan'ın şartlarının kabul edilmemesi, İkâmetgâh'tan çıkması için zorlamanın sürmesi halinde kendisinin intihar edeceğini söyledi. Kılıç, biraz sonra henüz imkanların tükenmemiş olduğu konusunda ikna edildi. Kendisine, ateş etmesi halinde, Büyükelçilik güvenlik sisteminin alarma geçeceği de anlatıldı.
Bayan Kılıç, daha sonra Büyükelçiliğin bir bürosuna kapanıp, şunları söyledi: "Rahatsız edildiğim takdirde intihar ederim. Bizim, Büyükelçiliği terketmemiz sözkonusu değildir. Şartlarımıza karşı cevabınızı acele bekliyorum."
Yukarıdaki hususlar Atina'ya bildirildi. Oradan da, Kürtlerle görüşmelerin hemen kesilmesi, "tiyatro" veya "futbol" takımı gelinceye kadar durumun yatıştırılması tâlimatı verildi.
Saat artık takriben 22.00 olmuştu. Kranidiotis (Öcalan'ın Yunanlı avukatı) ve Kalenderidis'in (Apo ile Kenya'ya gelen Yunan Gizli Servisi EYP elemanı) uçak saati yaklaşmıştı. Atina'yı arayarak Papaioannou'ya, "Matmazel"in (Kalenderidis), "Madam"dan (Yunanistan Gizli Servis Başkanı Stavrakakis), hemen hareket etme tâlimatı aldığını bildirdim. Bu arada Papaioannou, Bakan'la (Yunanistan Dışişleri Bakanı) görüşmüş olacak ki; "Matmazel"in, durumu yatıştırmak için Nairobi'de kalmak zorunda olduğunu bildirdi. Biraz sonra EYP Başkanı (Gizli Servis Başkanı) tarafından da bu emir teyid edildi. EYP Başkanı,
Kalenderidis'e telefonda şunları söyledi: "Mademki meydan kalmanı söylüyor, kal. Mademki işi çıkmaza sürmek istiyorlar, öyle olsun."
Bu arada "futbol takımı"nı bekleyen herkes Büyükelçilik'ten ayrıldı. Bay Kranidiotis de havaalanına hareket etti. Ertesi gün öğrendiğimize göre Kenya makamları eşyalarını aramış ve Öcalan'ın mesajını içeren bir kasete el koymuşlar. Öcalan bu kasette Kranidiotis'i, Yunanistan'a iltica işlemlerini tâkip etmek için vekil tayin ettiğini anlatıyormuş. Kenya polisi, avukatın yanında bulunan bir de yazıya el koymuş, ancak bunun ne olduğunu öğrenemedik.
PAZAR, 14 ŞUBAT 1999
Sabah, Kalenderidis'le birlikte Büyükelçiliğe geldim. Diakofotakis'e, Nairobi'ye gelen dört kişilik polis grubunu (futbol takımı kimlikli ve Öcalan'ı Sefaret'ten atmakla görevli Yunan Gizli Servis elemanları) almak için Regency Oteli'ne gitmesini söyledim. Otelde bulamamış. Havaalanına gitmesini bildirdim. Orada da bulamamış.
Atina'dan gelen polisler, saat 11.00 civarında henüz otele ulaşabilmişler. Büyükelçiliğe telefon ettiler, gidip kendilerini aldım. Havaalanı güvenlik makamları Yunanlı polislere epey eziyet etmişler ve işlemlerini geciktirmişler. Saat 13.00 gibi Büyükelçiliğe ulaştık. Daha sonra kendi aramızda bir değerlendirme yapıp, Kenya makamları ve Amerikalılar tarafından izlendiğimiz kararına vardık. EYP Güvenlik Şubesi'nden gelen polisler şunlardı:
1- Bobos Ioannis, Başkan
2- Spanias Athananasios
3- Ioannidis Ioannis
4- Stathis...
"Öcalan'ı çarşafa sarıp, atın"
Diakofotakis, saat 11.30'da Büyükelçiliğe döndü. O sırada Papaioannou'dan, Kalenderidis'e bir telefon geldi. Papaioannou şöyle söylüyordu: "Hemen, aynen uygulanması gereken tâlimatlar. Sana söylediklerimi aynen not et. Yaz.
1- Futbol takımının zorunlu olarak ve zorla, ivedilikle hareket etmesi gerekmektedir.
2- Büyükanne, yani Öcalan, hemen uzaklaştırılmalıdır.
3- Oteldeki odaları kiralayın.
4- Refakatçı ile birlikte, çarşaf içinde olsa dahi otelin yanında bir yere götürün.
5- Onları oraya bırakın, hemen uzaklaşın ve daha sonra hiçbir şekilde irtibat kurmayın.
6- Eğer ihtiyaç olursa, biraz para bırakın.
7- Pazartesi günü sabahına kadar herşeyin bitmiş olması gerekiyor.
İyi şanslar, bekliyoruz."
***
Diakofotakis, bunları aynen kaydedip, Papaioannou'dan, Atina'daki yetkililer tarafından doğrudan tâlimat verilmesini talep etmiş. Papaioannou, herhangi bir tepki vermemiş olmasına rağmen, büyük bir ihtimalle bu teklife katılmış.
Polisler, Büyükelçiliğe geldiler. Bobos, Kalenderidis'e "Savvas, bizi neden sıkıntıya sokuyorsun?" diye sordu. Bobos, Öcalan ve refakatindekilerle ilgili ayrıntılı bilgi istedi. Ayrıca, İkâmetgâh'ın durumu hakkında izahat aldı. Öcalan ve yanındakilerin beraberlerinde silah bulunup bulunmadığını sordu. Kalenderidis de, zorunlu olarak Konut ve şahıslarla ilgili operasyonel bilgiler verdi.
Bobos, Başkan'ına (Gizli Servis Başkanı) telefon ederek, tâlimat aldı. Biz, bunları duymadık. Ancak, daha sonra bize nakledildiğine göre bu tâlimat, Papaioannou'nun, Diakofotakis'e verdiği tâlimatın aynısıymış.
Bobos, polislerin silahsız geldiğini, her birinde 300 dolar para bulunduğunu söyledi. Kendilerine, Kurum'larından (Yunanistan Gizli Servisi), Büyükelçiliğin silah ve para vereceği söylenmiş. Ben, kendilerine Büyükelçilikte silah ve para bulunmadığını ifade ettim. Papaioannou'nun sözlü tâlimatı ile daha önce defalarca talep edilmiş olan sadece 12 bin dolar Büyükelçiliğin hesabına aktarılmıştı.
Kalenderidis'le birlikte, Bobos'a şunları söyledik: "Kürtlerin yanında silahları var. Ama ne tip bir silaha sahip olduklarını bilmiyoruz. Ayrıca yanlarında küçük Samsonite tipi bir bavul bulunuyor. Bu bavul çok ağır. Bavulun içinde patlayıcı madde olabileceğini tahmin ediyoruz."
Bobos telefonla EYP Başkanı ile konuşup, bize şunları söyledi: "Operasyon olmayacak. Yeni bir Niovis Sokağı'ndan korkuyoruz."
Bobos bu arada, bizlere bu tip operasyonların yazılı tâlimat olmadan
gerçekleşmediğini ifade etti. Grubuyla birlikte en kısa sürede Atina'ya dönme kararı verdi. Bobos sözlerini şöyle sürdürdü: "Bana, burada kalmamızı söyleseler bile, ben çocukları alıp, ilk uçakla gidiyorum."
Polisler, Büyükelçilik'ten ayrılarak otele döndüler. Durum, Papaioannou'ya bildirildi. Bu arada Bayan Kılıç'ın bize bildirdiğine göre İtalya'dan bir avukat milletvekili gelmiş. Öcalan'la görüşmek, hatta onu İtalyan Büyükelçiliği'ne götürmek istiyormuş. Bu konuda da Papaioannou'ya bilgi verildi, kendisinden şu tâlimat alındı: "Hiçbir şekilde bulaşma. Konut'tan taksiyle alsınlar ve istedikleri yere götürsünler. İtalyanlar veya başkalarıyla hiçbir şekilde irtibat kurma."
Saat 16.00 civarında, Kalenderidis'le birlikte İkâmetgâh'a hareket ettik. İtalyan Milletvekili Pia Pia'nın İkâmetgâh'a geldiğini, Öcalan'la görüştükten sonra, aynı gün ülkesine dönmek üzere otele gittiğini öğrendik.
Büyükelçilikte bulunan Diakofotakis, bu arada Papaioannou'ya telefonda şunları söylemiş: "Madam Katehaki (Yunan Gizli Servis elemanı Kalenderidis) biraz önce Öcalan'la görüşmek için Konut'a gitti. Zaman daraldı. Konut'taki son durumu bilmiyorum. Öcalan, Konut'tan ayrılmayı reddediyor. Büyükelçimiz (Yunanistan'ın Nairobi Büyükelçisi Costorlas), her an Dışişleri Bakanlığı'na çağrılabilir."
Papaioannou ile Diakofotakis arasındaki görüşme şöyle geçmiş:
Papaioannou - Büyükanne (Öcalan) için bir başka kuşun oraya gelmesi ihtimalini nasıl görüyorsun?
Diakofotakis - İyi olur, ancak yerel makamlarla görüşmemiz gerekir. Bu konuda bana yetki vermenizi istiyorum.
Amerikalılar tâkipte
Diakofotakis'in telefonu üzerine acele Büyükelçiliğe dönüp, benimle görüşmek istediğini öğrendiğim Papaioannou'yu aradım. Bu arada kendisinden, Kenya makamlarıyla görüşmek ve yardım istemek için izin talep ettim. Ancak izin vermedi. Bana, Seyşel Adaları'na karşı Dışişleri Bakanlığı'ndan alınan garantileri sordu. Kendisine gerekli bilgiyi verdim. Papaioannou bu arada, Öcalan'ın Birleşmiş Milletler veya bir başka uluslararası örgüte teslim olmayı kabul edip etmediğini sordu. Olumlu cevap verdim. Papaioannou tekrar telefon edip, Seyşeller'e karşı ekonomik taahhüdümüzün tam miktarını sordu. Atina'daki toplantının sonuçları Büyükelçiliğe tebliğ edilmedi.
Akşamüstü, saat 17.00 sıralarında Diakofotakis, kendisiyle bir hafta önce görüşmek isteyen Amerikalı meslektaşıyla görüştü. Önce Amerikalı'nın eşine haber verdi, sonra da evine gitti. Amerikalı şaşırmış, genel konular gündeme gelmiş. Bu arada Amerikalı, "can alıcı mesele"ye hiç değinmemiş. Fakat, Diakofotakis'e akşam birlikte çıkıp, lokantaya gitmeyi önermiş. O da "çok fazla işim var, annem de evde yalnız. Onunla birlikte olmak istiyorum" demiş.
Saat 19.00 civarında polis Bobos telefon edip, Büyükelçiliğe gelmek istediğini söyledi ve bir araba istedi. Diakofotakis, otele gitti, Bobos ile birlikte bir başka kişiyi Büyükelçiliğe getirdi. Bobos, Kenyalılar ve Amerikalılar tarafından devamlı tâkip edilmekten şikayetçi oldu. Kendisini tâkip eden kişiler, içinde makineli tüfek olduğu görülen çanta taşıyorlarmış ve kendisini bir metreden izliyorlarmış. Büyükelçilik'ten, Atina'ya telefon edip, EYP Başkanı'na, "Bizi çok yakından tâkip ediyorlar" şeklinde arz etti.
Öcalan'ı uyutmak için "toz"
Polislerden biri (Öcalan'ı Sefaret'ten çıkarmak için Atina'dan gelen görevli), Büyükelçilik'te bulunduğu bir sırada (öğle veya akşam) Kalenderidis'le sohbet ederken beraberlerinde "toz" getirdiklerini söyledi. Bu "toz"lar, meşrubat içine konup, içiriliyormuş. Narkoz etkili bir ilaçmış. "Toz"ları, Kenya makamlarının takibinden korktukları için otelin klozetine dökmüşler.
Diakofotakis, bu iki polisi daha sonra otellerine bıraktı ve saat 22.00 sıralarında evine gitti. Ben de Kalenderidis'le birlikte rezidans'a (Büyükelçilik resm” Konutu) döndük. Öcalan'ın refakatçilerinde ortam iyice karışıktı. Hem bir sukünet, hem de ilerde meydana gelebilecek olaylar için heyecan gözleniyordu. Öcalan, Kalenderidis ve bana, "Tarihin bir safhasının bittiğini hissediyorum" dedi. Polisler, Pazartesi sabahı 07.30'da Egypt Air'le Kahire üzerinden Atina'ya dönme kararı verdiler.
PAZARTESİ, 15 ŞUBAT 1999
Diakofotakis, saat 08.00'de Büyükelçiliğe geldi. Bu arada, Dışişleri Bakanlığı Protokol Müdürlüğü'nden telefon etmişler. Kathourima (Kenya Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri), çok acil olarak beni, Bakanlığa çağırmış. Diakofotakis, durumu bana bildirdi. Papaioannou'nun da haberi olmuş. Papaioannou, Atina'dan tâlimat almadan Kenya Dışişleri Bakanlığı'na gitmemem yönünde tâlimat verdi.
Büyükelçiliğe, saat 09.30'da Kalenderidis'le birlikte geldim. Atina'dan bize henüz tâlimat ulaşmamıştı. Diakofotakis ve Kalenderidis'le birlikte değişik telefonlardan Atina'ya ulaşmaya çalıştık. Nafile. Kalenderidis, Büyükelçiliğin dışından da buna teşebbüs etti. Yine de nafile. Yunanistan'la telefonlardaki 'block-out' 09.00'dan akşamüstü takriben saat 14.00'e kadar devam etti.
Saat 10.30'a doğru Büyükelçiliğe habersizce gelen Protokol Şefi, Protokol Müdürü'nun benimle konuşmak istediğini söyledi ve şöyle bir ifade kullandı: "Burada olduğunu biliyoruz." (Öcalan'ı vurgulamak istiyor)
Protokol Şefi ile görüştüm ve onu oyalamaya çalıştım. Atina'dan tâlimat almak amacıyla kahve ikram ettim. Boşuna. Nihayet saat 11.00'e doğru fazla zaman kalmadığına kanaat getirerek Protokol Şefi ile birlikte Dışişleri Bakanlığı'na gittim. Giderken Diakofotakis'in refakat etmesini istedim. Protokol Şefi bunu reddetti ve "Sayın Kathourima sizi birkaç dakika ve dostane bir konuşma yapmak için özel olarak görmek istiyor" diyerek beni rahatlattı.
Kathourima'nın bürosunda Siyasi İşler Müdürü, Gizli Servis Başkanı ve aklımda kalmayan, küçük ismi ile bana tanıştırdıkları bir başkasıyla görüştüm. Somut bir mesele için benimle konuşmak istediklerini söylediler.
Hulsi Turgut
|