Birinci gün: Uzun ve yorucu geçen yolculuk faslı bitti. Nairobi'ye İstanbul'dan direkt uçuş olmadığı için başka hava yollarından aktarmalı bir uçuş seçmek gerekiyor. Bizim zamanlamamız da Sabena ile Brüksel üzerinden Ruanda aktarmalı Nairobi'ye uydu. Cumartesi gününün ilk saatleriyle başlayan yolculuğumuz günün bitimine doğru sona erdi. Uçuş, bekleme süreleri dahil toplam 20 saat. Otele varır varmaz hemen kendimizi banyoya, ardından yatağa attık. İyice dinlenmemiz lazım, çünkü ertesi gün erken başlayacak.
Öyle de oldu. Kahvaltı sonrası bütün bir haftamızı geçireceğimiz minibüse binerek Nairobi'den kuzeye, Samburu'ya doğru hareket ettik. Gideceğimiz yer, Kenya'nın ikinci büyük "Game Drive" bölgesi olan Samburu National Park.
Uyanık Kenyalılar ellerinde su dolu maşrapa ve leğen, her gelen turiste bu gösteriyi sunuyorlar. İsteyene 4 dolar karşılığında da ekvatoru geçiş belgesi veriyorlar. Almamak olur mu?
Yol boyunca insanı etkileyenlere gelince:
1- Yoksulluk hemen göze çarpıyor. Yollar son derece bozuk. Neredeyse yolun yarısı toprak yol. Asfalt yol ise paramparça. Yolda tamirat işaretleri var ama ortada hiçbir şey yok. Varsa da, son derece ilkel. Çalışmanın olduğunu yollara üst üste konulmuş taşlardan anlıyorsunuz.
2- Moda diye bir kavram Kenya'da yok. İnsanlar ne bulurlarsa giyiyorlar. Erkeklerde cekete merak var. Kadınlar ise yün hırkaları seviyor. Kenya'nın sıcak olduğunu ve insanların çıplak gezdiğini sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Temmuz-Ağustos ayları onların kış mevsimi sayılıyor ve Kenyalılar da üşüyor. Ama ayaklarından değil, başlarından. Başında kulakları ve boynu bile kapatan bere bulunan, üstüne anorak giyen bir çocuğu yalın ayak veya sandaletle sokakta yürürken görürseniz şaşırmayın.
3- Ulaşım genellikle yürümekle sağlanıyor. Evet otomobiller var, şehir içi veya şehirlerarası ulaşımı sağlayan otobüsler. O otobüsler ki; en az 20-30 yıllık, dokunsan dökülecekmiş gibi, egsoz dumanından göz gözü görmüyor, üstelik normalden 2-3 misli yolcu taşıyor. Bu görüntüler yadırgatıyor insanı ama çok da yabancı gelmiyor bana ne yazık ki...
Bunun dışında insanlar hep yollarda. Şehirlerarası yollarda bile yürüyen insanları görmek mümkün. Bir bakıyorsunuz ki ortada ne ev var, ne köy, ne şehir ama yolda bir kadın-iki çocuk veya iki erkek veya tek başına bir kadın veya erkek yürüyor. Nereden geliyorlar, nereye gidiyorlar? Üstelik vahşi hayvanlarla dolu ormana yaklaştığınız zaman da görüntü değişmiyor. Biraz şehirleşmenin olduğu yerlerde koyunlar, keçiler, inekler, medeniyetten uzaklaşınca zebralar, geyikler ve yine yollarda yürüyen insanlar...
4- Estetik, mimari diye bir kavram da yok Kenya'da. İster tezekten, ister tahtadan, ister betondan olsun ev onlar için dört duvardan oluşuyor. Ve her yerde büyüklü küçüklü dört duvardan oluşan kulü!beler görüyorsunuz. kimin ev, hangisinin hastane, hangisinin kasap, otel veya bar, okul olduğunu kapısındaki tabeladan anlıyorsunuz.