kapat

06.08.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Tanrıçaları dinlemek
Tuhaf bir sohbet bu. İçten gelen, taşa yazılan sözleri paylaşmak bu. Güce, itibara, inanca ve aşka tanıklık etmek bu. Bu yazıyı okurken, lütfen benimle birlikte çağlar öncesine gelin. Çünkü Anadolu'nun Tanrıçaları'yla tanışacaksınız.

Bir Tanrıça'yla karşılaştım.

Yapayalnızdı.

Soğuk duvarların arasında, çağlar öncesinin anılarıyla ayakta ve hayatta kalmanın savaşını veriyordu.

Bir Tanrıça'yla tanıştım.

Kırgındı.

İlgisizliğimize anlam veremiyor, "Ben sizin topraklarınızın Tanrıçası'yım. Anadolu'nun Tanrıçası'yım. Asırlar boyunca birlikte yaşadık ama siz hiç farkında olmadınız. Neden? Sanki beni hiç tanımak istemiyor gibisiniz. Oysa, bir dokunsanız soğuk duvarlarıma, göreceksiniz ki, o taş soğukluğunun altı sımsıcacık; ana yüreği gibi." diyordu.

Bir Tanrıça'yla konuştum.

Konuştukça çoğaldı.

Tanrıçalar çıktı karşıma.
En yaşlısı, biraz şişman ama otoriter olan, 9 bin yaşındaydı... İki göğsü neredeyse karnına sarkmıştı. Desem ki bir karış boyu vardı, yalan olmaz. Bir tahtta oturuyordu. Ellerini iki leoparın başına koymuştu. Güçlüydü. Bacakları da tombuldu ve iki bacağının arasında, yere düşmüş bir bebek görünüyordu.

"Ben en eski Tanrıça'yım" dedi. Konya'nın Çumra ilçesinde, Çatalhöyük'te asırlar, asırlar önce yaşadım.

Yaşadım mı, yaşatıldım mı aslında pek bilmiyorum. Bildiğim doğurganlığı ve gücü bende bulduğuydu insanların. Ben hem Anadolu'nun hem de tüm dünyanın ilk Tanrıçası'yım" dedi.

Sonra, "Belki de bilmiyorsunuz, Çatalhöyük insanoğlunun ilk yerleşim yeri. Beni öyle çok önemsiyordu ki bu halk, tam 9 bin yıl önce beni ölümsüz kılmak, bana saygılarını sunmak için, pişmiş çamurdan heykellerimi yaparlardı. O zamanki insanlar taşları cilalayıp, ilk kesici ve delici aletleri yeni yeni buluyorlardı. Benim varlığım onlara güç ve bereket taşıdı. Ben doğanın, yaşamın, bereketin hakimiydim." diye sürdürdü konuşmasını.

Tanrıça'yı dinleyip bir süre, kendimi kitaplığa attım. Bir kitap "Anadolu'nun bilinen en eski kutsal değeri, Ana Tanrıça "Ma"dır" diyordu. Anadolu'nun en eski insanlarının dilinde "Ma"nın "Anne, ana" demek olduğunu yazıyordu.

Tanrıça isimleri
9 bin yaşındaki Tanrıça'yı ardımda bıraktım. Bu kez karşıma "Kubaba"

çıktı. Hani Kayseri yakınlarındaki Kültepe'de yapılan kazılarda bulunan kil yazıtlarda, "Kubaba" olarak adlandırılan Ana Tanrıça.

Kubaba dedi ki, "Bu topraklar Ana Tanrıça'nın topraklarıdır. Gelip geçen kültürlerde isimlerimiz farklı da olsa, gücümüz ve simgelediklerimiz değişmez. Ana Tanrıça insanlığın koruyucusudur. Doğu Anadolu'nun ilk yerli halkı Hurri'lerin dilinde "Hapat", Hitit sonrası Orta Anadolu'da; Frygia'da "Kybele", kıyı dışı Ege'de; Lydia'da "Kybebe" insanların, yaşamlarını, hayallerini, isteklerini belirleyen, onları koruyan, büyüten, doyuran, güneşi gökte asılı tutan, gece yıldızları parlatan hep Ana Tanrıça'dır."

Efes'e git...

Efes'e git...

Kimin sesi bu içimden yükselen?

Ana Tanrıça'nın çağrısı mı yoksa?

Öyleyse Efes'e gitmeli. "Adı"na Efes'te, bugün sadece tek bir sütunu kalmış, dünyanın gelmiş geçmiş en görkemli tapınaklarından biri kurulan, Artemis'e gitmeli. Çünkü o da bir "Ana Tanrıça."

Yine kitaplara döndüm. Diyordu ki satırlar; "Ana Tanrıça inancı, bu doğurgan toprakların ürünüdür. Tanrıça dini, insanlığın ilk dinidir. Paleolitik dönem tanrıça figürlerinin ortak özelliği doğumu ya da bereketi simgeleyen biçimde, hamile ya da şişman olmalarıdır."

Anadolu'nun ilk toplumları için, doğurganlığı simgeleyen, doğaya bolluk ve bereket veren, yeryüzüne olduğu kadar gökyüzüne de egemen olan Ana Tanrıça'nın önemini gerçekten anlayabiliyor muyuz?

Önemsiyor muyuz?

Bilmem... Yanıtı siz verin.

Size bir ipucu vereyim. Doğada Ana Tanrıça'yı arıyorsanız üç şeyi birleştirmelisiniz örneğin. Sivri ve ulaşılmaz bir kaya, o kayalıkta bir mağara ve yanından akıp giden bir su. Bu üç ögenin bir araya geldiği yerler, ilk insan için "Ana Tanrıça"ya adanmış özel yerler. Örneğin, Ana Tanrıça inancının bir uzantısı olarak kabul edilen Meryem Ana'nın evi de bir tepenin üstünde.

Ben tanrıçalarla sessiz ve soğuk dünyalarını paylaştım bir süre.

Yalnızlıklarını paylaştım.

Çağrıları vardı, "Bize gelin, görün, ve anlayın bizi" diyen çağrılar.Onu aktardım size.


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır