kapat

04.08.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


Kaldırıma atılan masalar..

Doğan Heper yanımda olsa boynuna sarılırdım, pazar günkü yazısını okurken..

Kaldırıma atılan masaları savunuyor.. Bunların kentin güzelliğine nasıl güzellik kattığını anlatıyor..

Dünya üzerinden örnekler veriyor.. Londra'dan.. Hele hele Paris'ten..

İnanmazsınız.. Bir metre kaldırım var yolda.. Yarım metresine tek sıra sandalye, önüne masa koymuşlar.. Paris kaldırım kafeleri cennetidir. Bunları yasaklayın, Paris'in yarısı gider..

Bizde Bulvar kafesi dediniz mi, her partiden ve her kafadan Belediye Başkanının tepesi atar.. Belediyecilik kaldırıma, deniz kenarına masa atmayı önlemektir.

Bana sorarsanız bu kentin gelmiş geçmiş en çağdaş, en ileri kafalı başkanı Bedrettin Dalan dahil.. Ona bile anlatamamıştım, bulvar kafelerinin kenti nasıl canlandıracağını.. Yazdım, yazdım.. yazdığımla kaldım..

Boğaz dünyada eşi menendi olmayan bir cennet.. Karaköy'den başlayın, Sarıyer'e kadar yürüyün.. Bir tek bulvar kafesi görmezsiniz.. Uygun yerlere tek sıra masalar atılsa.. İnsanlar burada tezgahtan aldıkları simiti üç otuz paraya çayla yemekten tutun da, pratik yiyeceklerle, mesela patates tava ve bira ile vakit geçirebilseler, hergün binlerce kişi buralara gelmez mi?.. Ayrıca binlerce insana iş, karnını doyurma imkanı açılmaz mı?..

Doğan Ağabeyin yazısını okuduktan sonra yollara düştüm.. Benim canım Bağdat Caddemde bir Bulvar kafesi açılmış.. XPace.. İdil Çeliker öyle tatlı anlatmış ki.. Gidip görmek farz oldu.. Gittim.. Az bile yazmış İdil.. Cıvıl cıvıl bir yer.. Divan'ın pabucu fena halde dama atılmış..

Demem o değil.. Suadiye'ye kadar sahil yolundan gittik.. Nasıl bir sahil var, yolun kenarında, kilometrelerce.. Bir tek kafe yok... Restoran yeri yok..

Böyle muhteşem bir sahil, Yunanın, İtalyanın, Fransızın, İspanyolun elinde olsa neler yaparlardı, yaptıklarından tahmin edebiliyorum..

Bizde, terkedilmiş.. Adam gibi çim bile yok..

Yahu bu sahili işletmeye açsana.. Tenteler, masalar, büfeler karşılığı, orayı yemyeşil çim ve rengarenk çiçek yaptırsana..

Silivri'ye gittim geçen hafta.. İnanın Silivri Belediye Başkanı bunlardan kat kat iyi biliyor işini.. Üçüncü defa seçilmiş.. Hem de kasabada yüzde 6.5 oy alabilen CHP'den aday olduğu halde.. Yüzde 26.5 oy çıkarmış, CHP'yi beşe katlayıp.. Selami Değirmenci..

Palmiyelerin sıra sıra dizildiği, insana "Aynen Cannes" dediren bir kordon ve kordon boyu yan yana dizilmiş aile çay bahçeleri ve mendirek üzerinde canlı müzik yapan restoranlar.. Akşam olmuyor mu, bütün Silivri sahilde.. Niye evde otursun ki?.. Her keseye göre yer var.. En ucuzu da tertemiz ve pırıl pırıl. Çünkü iyi denetleniyor.

İki ay önce açılan Park Otel'de kaldım. Kapıdan girerken serin bir hava ve mis gibi bir koku karşılıyor sizi.. Geniş, havadar serin odaları ile harika bir otel.. Genel Müdür Önder Çolak'la tanıştık. İşin öylesine farkında bir genç yönetici ki..

Silivri yakalamış..

İstanbul farkında değil.. Kadıköy'ün, turist kaynayan Sultan Ahmet'in, dünya güzeli Beyoğlu'nun belediye başkanları sanıyor ki, kaldırıma masa koydurmazlarsa "Başkan" oluyorlar..

O Beyoğlu'na iki yanlı tek sıra masa dizin, bakın St. Germaine oluyor mu olmuyor mu?..

Size Paris'ten en az 10 dünyaca ünlü bulvar kafesi sayarım. İstanbul'dan bir tane sayamam.. Çünkü yok..

Bulvar'a masa koydunuz mu, her türlü başkanın cini tepesine çıkar bu kentte..

İstanbul insanı, İstanbul'a gelen turist, eve, otele mahkum edilir adeta..

Tanrı İstanbul'a en güzel doğa güzelliklerini vermiş.. Tarihsel ve kültürel zenginlikte benzeri yok..

Ama biz bu güzellikleri kullanamıyor, insanlara açamıyoruz..

Bulvar ve sahil kafelerinin İstanbul'u nasıl zenginleştireceğini göremeyen vizyonsuz kafalar yüzünden..

Silivri Belediye Başkanını İstanbul'un başına bir getirebilsek..

Livaneli..

Yemekte anlattı Zülfü.. Ona sık sık yazan bir okurundan bir mektup daha almış..

"Size saygım sonsuz, biliyorsunuz" diye başlıyormuş mektup.. "Ne olur kusura bakmayın" diye devam ediyormuş.. "En edepsiz şakamla sizi eleştireceğim için.."

Zülfü ne çıkacak altından diye bekliyor..

Çıkmış..

"Siz hala 68'lerle uğraşa durun.. Millet 69'a vardı.."

TEBESSÜM
Sevgilisine iyi birşeyler söylemeye çalışan Cafer

-Sabah uyanır uyanmaz ilk işim seni düşünmek oluyor, dedi.

-Bütün erkekler bana bunu söylüyor, dedi kız..

-Ben hepsinden daha erken uyanıyorum.

www.thomasturkiye.com!..

Söyleyecek bir lafınız var da söyleyemiyorsunuz, bundan şikayetçisiniz öyle mi?..

Artık var.. Lafınız varsa, söyleyecek yeriniz de var..

Atilla Koryürek ile birlikte Bilim Dergisi çıkarmıştık bir zamanlar.. Sonra izini kaybetmiştim. İnternette buldum. Başlıktaki adreste..

Özgür Düşünce Platformu oluşturacak bu site.. Atilla, Uluslararası bir kuruluşun Türkiye temsilcisi olarak bu siteyi yönetiyor.

Her ay bir konu üzerinde fikirlere açılıyor site.

Geçen ay "Fonksiyonel organizasyon açmazı" konu..

"Bu iş doğru yapılmadı mı, sonu Susurluk işte" diyor Atilla..

Bu konuda kimler ne demiş, girin siteye okuyun..

Bu ay "İnsan kaynaklarında kimlik arayışı.."

Bu kimlik eğer insan kaynakları mı, öyleyse ne iş yapar?.

İnsan kaynakları yönetimi ise neyi yönetir?..

Görüşünüz varsa yazın. Merak ediyorsanız okuyun..

"Bu site bir zihinsel sermaye yaratacak" diyor Atilla.. "Ve bu sermaye ihtiyaç duyanlara hiçbir kısıtlama olmaksızın sunulacak.."

BİZİM DUVAR
Mankenler de sonunda dünya standartlarına girmişler.

ISO-9001!..

Yakında masallar da girer..

ISO 1001 Gece masalları!..

Hakan & Utku

29 ölü.. Beşinci sayfada tek sütun!..

Aslında hepimizin dehşet içinde kalması gerekirdi..

Bir günde 29 kişi ölmüş, trafik kazalarında diye değil..

Bu tür haberlere gösterdiğimiz kanıksama ve umursamazlığa..

Uçak değil, tren kazası olsa, ya da bir motor batsa 29 kişi boğulsa, bütün gazetelere manşet de değil, tüm kapak, bütün TV kanallarına birinci haber olurdu, ayni görüntüleri 20 kez tekrar ederek bir saat anlatırlardı..

Yollarda 29 ölü..
Gazetelerde beşinci sayfada tek sütun haber..

İşte bu tek sütun haberi, trafik cezalarının ağırlaştırılmasını önlemek için hayatlarının hiçbir döneminde olmadığı kadar bir araya gelen milletvekillerine, Adalet Bakanına, Adalet Komisyonunun başkanına ithaf etmek isterdim..

Değerlendirebilirler miydi acaba?.. Yorumlayabilirler miydi?..

Fransa'da, Almanya'da, İtalya, İspanya'da bir günde 29 kişi trafik kazasında ölse, o ülkelerde neler olur düşünebilirler miydi?..

Türkiye günde 29 ölüyü kanıksıyor artık.. Vukuat-ı adiye..

Beşinci sayfada tek sütun..

Türkiye trafikte kuralsızlığın alabildiğine yaşandığı bir ülke..

Ne yakalanma korkusu olan var, ne de kırk yılda bir yakalandı, cezadan etkilenen..

Niye etkilensin ki..

Diyelim sinemaya gitmek için evden çıktılar.. Kırmızı ışıkta yakalandılar. Cezayı ödeyip eve döner ve filmi televizyonda seyrederlerse, bir de kara geçerler..

Böyle hamburger parasına ceza mı olur?.. Olursa etkili mi olur?..

İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'dan bir ricam var..

Emir buyursunlar, Avrupa ve Amerika'daki trafik cezalarını Türk parası olarak kamu oyuna açıklasın, Emniyet Genel Müdürlüğü, Trafik Daire Başkanlığı..

O zaman görecek millet, eğitim meğitim palavraları değil, cezaların bütçeyi sarsan ağırlığıdır, onları muma çeviren. Parayı ödemekle de bitmiyor iş üstelik.. Çektirilen eziyet de cabası..

Yasa aynen geçse, bu ülkede ilk defa, trafik suçu işlemeyi düşünmek bile insanı korku ile titretecekti. İlk defa bu şansı yakalamıştık..

İlk defa, günde 29 ölüleri, birlere, ikilere düşürme şansını yakalamıştık.

Meclis birleşti "Hayır" dedi.. "İnsanlar ölmeye devam etsinler. Trafik cezası artmayacak.. Artarsa, benim polisim bu gücünü kötüye kullanır. Benim polisim rüşveti daha da arttırır. Olmaz.. Ölen ölsün, kalan sağlar bizimdir.."

Trafik cezalarını arttırmayan Meclis şimdi, infazı başlamış cezaları affetme, indirme peşinde..

Bu benim Meclisim öyle mi?..

Dünya üzerinde suç işlemeyi böylesine teşvik eden bir başka Meclis var mı acaba?..

SEVDİĞİM LAFLAR
Dünyanın geri kalanı ile deli olmak, tek başına akıllı olmaktan evladır.

Baltasar Gracian (1601-1658)

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Bu sayfa MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. ile
Yöre Elektronik Yayımcılık A.Ş. işbirliğiyle hazırlanmıştır.