kapat

04.08.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CAN ATAKLI(ataklic@sabah.com.tr )


İstanbul yemyeşil

Son bir kaç yıldır İstanbul'da ciddi bir "yeşillenme" görüyoruz. Özellikle Boğaz neredeyse tamamen yeşillikler içine gömülmüş gibi.

7-8 yıl önce birer çirkinlik abidesi gibi yükselen villaların çoğu şimdi görünmüyor bile. İstanbul'un giderek daha yeşil bir kent olduğunu farkediyordum da, Sami Ural'la eşi Amerika'dan gelinceye kadar bu kadar çoğaldığını anlamamıştım doğrusu.

Sami Ural 70 yaşını aştı. Ama rahatlıkla "arkadaşım" diyebilirim. Bunca yaş farkına rağmen Sami Ural öylesine candan, yaşamayı öylesine seven biri ki, bana hiç 70 yaşında gibi gelmiyor. Bundan 40 yıl önce Amerika'ya gitmiş. İşini kurmuş, evlenmiş çoluk çocuk sahibi olmuş. Ama bu 40 yıl boyunca Türkiye ile ilişkisini hiç kesmemiş. Ben yurtdışında uzun süre yaşayanlarda önce "konuşmaya" bakarım.

Bazen öyleleriyle karşılaşıyorum ki, adam daha beş yıl önce Türkiye'den ayrılmış, Türkçeyi unutmuş. Ya da aksanı değişmiş. Şeytan çak bir tokat diyor.

Sami Ural ise tam tersi. Türkçeyi 40 yıla rağmen bırakın unutmayı, daha mükümmel konuşur olmuş. Tam bir İstanbul şivesiyle günümüz Türkçesini hatasız konuşuyor. Sadece "uçak" kelimesine bir türlü alışamamış, hala "tayyare" diyor. Ama o da öyle tatlı çıkıyor ki ağzından, hoşunuza bile gidiyor.

Sami Ural geçen hafta tatil için Türkiye'deydi. Bu kez yanında eşi Karen de vardı. Karen en son 7 yıl önce gelmişti Türkiye'ye.

Bu gelişinde çok şaşırmış, İstanbul'u çok değişmiş bulmuş. "Seni ilk etkileyen ne oldu?" diye sordum. "İstanbul'un yeşili" dedi. 7 yıl önce geldiğinde "kara kuru" bir şehir gördüğünü, şimdi ise bütün gördüğü yerlerin yemyeşil olduğunu söyledi. "Bravo size, nasıl yaptınız bunu?" diye de sordu.

Gerçekten İstanbul hızla yeşilleniyor. Bunda izin verirseniz kendimde de pay bulduğumu söylemek istiyorum. Demek ki tepedeki "Tema yaprağı" işlevini görüyor. Ne mutlu.

Okluk koyu hala bomboş
İki yıldır üzerinde ısrarla durduğum bir konu bu. Biliyorsunuz Cumhurbaşkanlığı'nın Marmaris Gökova'daki Okluk Koyu'nda "minik" bir yazlık konutu var. Rahmetli Turgut Özal döneminde yapılan ve yaz dönemlerinde kullanılan bu konut şimdi bomboş duruyor.

Gerçi boş durmasına rağmen sivil ve askeri personel 12 ay boyunca çalışıyor ve maaş alıyor. Ama başta Cumhurbaşkanı olmak üzere devletin üst katlarını dolduranlar bu güzel yeri nedense kullanmıyorlar.

Oysa cennetin bir köşesini andıran Okluk Koyu'ndaki bu evde dünyanın önde gelen liderleri ağırlanabilir.

Geçenlerde Turizm Bakanı Erkan Mumcu ile sohbet ederken Türkiye'nin tanıtımı ile ilgili bulunan bazı sloganlardan söz etmişti. Bir tanesi çok hoşuma gitmişti. Galiba şöyleydi ya da buna benzer bir cümleydi: "Cennetin nasıl bir yer olduğunu merak ediyorsanız Türkiye'ye gelin."

Gerçekten de öyle. Bazen kutsal kitaplardaki "cennet tanımını" okurken "sanki Türkiye anlatılıyor" diye düşündüğüm çok olmuştur. Şimdi böylesine cennet bir köşeyi, üstelik devletin malıyken bomboş tutmaya, sayısız yararlar sağlayacağımız ağırlamalara tahsis etmemek akıllıca bir iş mi?

Bakın, geçenlerde Cumhurbaşkanı Demirel dünya liderler zirvesine katıldı. Zirveyi babasıyla birlikte gelen Chelsea Clinton "Türkiye'yi çok sevdiğini, bir kere daha gelmek istediğini" söylemiş.

Bundan daha iyi bir teklif olur mu? Davet edin kızı Türkiye'ye, gelsin kalsın Okluk Koyu'nda. Koca Clinton'un kızının Türkiye'de tatil yapması bütün dünya basınının da ilgisini çekecektir.

Ayrıca milyonlarca turistin "Türkiye güvenli değil, orada insan hakları ihlal ediliyor" yaygarası yüzünden rezervasyonların iptal edildiği bir dönemde Clinton'un kızının tatil için Türkiye'yi seçmesi az şey midir?

Ancak benim iki yıldır asıl öğremeye çalıştığım, bu konutun değerlendirilmesi. Hatta belki çok küçük olması bir avantajdır bile.

Cumhurbaşkanı Demirel, uluslararası toplantılarda bazı önemli yabancı devlet başkanlarının ilgisini çekince pek "gururlanıyoruz." O halde Demirel bu ilgiyi Türkiye adına, o da olmadı Türkiye turizmi adına kullanabilir. Okluk Koyu'na resmi temaslar için değil sadece "stres atmak" için davet edilecek dünya liderlerinin Türkiye'ye bakış açıları ile değişecektir, bundan eminim.

Şunu unutmamak gerek; uluslararası dostluklar "yüksek politikalar" gereği çizilir belki, ama kişisel dostluklar çoğu kez bu "yüksek politikaların" da üzerine çıkar ve ülkelerin kaderini belirler.

Türk turizmi de politikası da Barlas Küntay'a çok şey borçlu

Barlas Küntay'ı da kaybettik. Uzun süredir rahatsız olduğunu biliyordum. Bir fırsat bulup da son günlerinde göremediğime şimdi çok üzülüyorum. Küntay, turizmin henüz emekle devrinde olduğu sıralarda Turizm Bakanlığı yapmıştı. Politikayı bıraktıktan sonra da kendini bu işe adadı. Turizmi gerçek anlamda patlatmak için yoğun çaba harcadığı günlerdeki sohbetlerimizi şimdi tatlı bir anı olarak hatırlıyorum.

Küntay sadece turizm alanında değil politikada da çok önemli bir isimdi. Haysiyetli, dirayetli, dürüst ve düzgün politikacı tanımına en iyi uyan nadir kişiliklerdendi. Görev başındayken yaptıkları, politikayı zamanında ve gururla bırakması bugünkü siyasetçilere de örnek olmalıdır.

Barlas Küntay'ı çok özleyeceğiz. Nur içinde yatsın.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Bu sayfa MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. ile
Yöre Elektronik Yayımcılık A.Ş. işbirliğiyle hazırlanmıştır.