Geçen hafta İsviçre'de 45 kadar turist, bir uçurumun tepesinden kendilerini aşağı uçurumun dibine sallandırdılar. Dar kanyonda, güçlü bir akarsu akıyordu ve turist kafilesi dar kanyon boyunca yarım kilometre kadar bir mesafeyi, yürüyerek, emekleyerek, yüzerek katetmek istiyordu. Tam o sırada bir fırtına patladı, dar kanyonda su altı metreye kadar yükseldi ve 'Canyoning' denen bu sportif faaliyete kalkışan turistlerden 19'u boş zamanlarını heyecanla doldurma arayışını hayatlarıyla ödedi.
Peki, normal insanları hayatlarını riske atmaya iten bu 'uç sporlar-aksiyon turizmi' tutkusunun temelinde ne yatıyor. Kimi uzmanlar, bunu, "Modern dünyada günlük yaşamın görünüşteki tehlikesizliği insanlarda bir 'yaşantı' çılgınlığına yol açıyor" diye açıklıyor.
Buna göre, uç sporlar tutkusu, hayattan olabildiğince keyif almayı güden, bir hayat felsefesinin uzantısı. İlla eğlenmeliyim, zevk almalıyım diye hayatı kovalayan kişi bir süre sonra, illa başıma bir şeyler gelmeli, heyecanlar tatmalıyım demeye başlıyor. İstatistikler bu açıklamayı doğruluyor. Avrupa'da aksiyon turizmi müşterilerini, toplumun iyi kazanan, 20-35 yaşlarında, aylık geliri 2-4 bin dolar civarında olan katmanlarından oluşuyor. Ve sayıları her gün artıyor. Almanya'da son iki yılda bu tür turistik faaliyet ve aktivitelere katılan kişilerin sayısı yüzde 20 civarında artmış. 1990'da dünyada ancak her on turistten biri heyecan turizmi yapıyordu. Uzmanlar 2010 yılında her üç turistten birinin heyecan turisti olacağını söylüyor.