Bugün, Harp Akademileri Komutanlığı tarafından yayınlanan, askerlerin "Su sorununa" bakışlarını size özetlemeye çalışacağız..
2000'li yılların, su konusunda savaşlara kadar uzanabilecek çok ciddi sorunlara gebe olduğu ve sadece 6 ay sonra da bu yeni dönemin başlayacağı gerçeğinden yola çıkalım ve birlikte okuyalım:
"...Susuzluk, sadece Ortadoğu'nun sorunu değilse de, su kıtlığının en çok hissedildiği, su sorununun en şiddetli ve en tehlikeli olarak başgösterdiği yerin Ortadoğu olduğu değerlendirilmektedir. Arap ülkelerinde yüzeydeki su kaynaklarının toplamı 296 milyar metreküptür. Yeraltı su kaynakları 43 milyar metreküp, bilinen yeraltı havzalarının tahmini toplamı da 7.723 milyar metreküptür. 1991 yılı itibariyle bölgenin genelinde kişi başına yıllık pay 1550 metreküptü ki, bu da en yüksek kullanım miktarı olarak kabul edilmektedir. 2000 yılında bu rakam 1200 mekreküpe düşecektir. Bu, sulama ve tüketim yöntemleri iyileştirilse bile, kriz sınırı demektir. 1989 yılında 314 milyon olan bölge nüfusunun, yüzde 2.8 oranındaki artış hızıyla 2000 yılında 423 milyon olacağı tahmin edilmektedir. Sadece bu rakamların bile, bir su krizinin habercisi olduğu ileri sürülmektedir... Görülüyor ki, Ortadoğu "Su yoksulu" bir bölgedir. Zaten kıt olan su kaynakları hesapsız ve hoyratça kullanılmaktadır. Bu şekilde devam edildiği takdirde 21'inci yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren iki veya üç ülke hariç, tüm Ortadoğu çok ciddi bir su krizi yaşayabilecektir. İşte böyle bir durumda da, diğer bölgelere nazaran çok daha fazla şiddet potansiyeline sahip olduğu değerlendirilen Ortadoğu'da, "Su savaşlarının" çıkacağı ve bu savaşların çok yakın olduğu iddia edilmektedir. Ortaya konan tüm bu senaryo ve iddialara rağmen, kimsenin bilmediği bir şey vardır ki, bu da bir devletin kışkırtmayı ne derece dayanılmaz bulacağı ve ne zaman askeri güce başvurmak zorunda kalacağıdır... Suların kullanımı ile ilgili olarak bir devletin kendi iradesini kabul ettirmek için hedef ülkedeki barajlar, tüneller, boru hatları ve tuz arıtma gibi tesislere tahrip ve sabotaj yapmaları ve Suriye örneğinde olduğu gibi o ülkede faaliyet gösteren terör örgütlerini desteklemek suretiyle çıkarılan alçak yoğunlukta çatışmaların sürdürülmesi, kanaatimizce daha olası seçenekler olacağı mütalaa edilmektedir... Netice olarak, Ortadoğu ülkeleri için su, bir yaşam maddesi olarak, yokluğu ancak havayla kıyaslanabilecek, petrolden çok daha kıymetli bir meta haline gelmiştir..."
Yazıda daha sonra Arap ülkelerinin bu konuda Türkiye'ye karşı olan tavırları eleştiriliyor ve "Türkiye'nin, GAP'ın tamamlanmasıyla bölgede önemli bir güç haline gelecek olması, Arap ülkelerini olduğu kadar, bölgede nüfuz sağlamak isteyen bazı batılı ülkeleri de endişelendirmekte ve bu ülkeler, Türkiye ile Arap ülkeleri arasındaki anlaşmazlıkları daha da artırmayı amaçlamaktadır" deniyor..
Yazı, Fırat ve Dicle sularının matematiksel paylaşamı veya tahsisinin, soruna kalıcı bir çözüm getirmeyeceğini de vurguluyor ve "Türkiye'nin su konusunda bir politika/strateji oluşturmaya ihtiyacı bulunduğunu" belirtiyor..
Şu sıralar ABD'de "Ortadoğu ve Su" konusunda çok önemli uluslararası bir konferansın düzenleme hazırlıkları sürüyor.. Bizi çok yakından ilgilendiren bu toplantı, Ankara için tezlerini anlatabilmek açısından önemli bir fırsat olabilir..